Pelicans’ın ardından, yine diplerden çıkmaya çalışan bir Batı klasiğini, Phoenix’i ele alacağız. Çok değil, sadece 2-3 yıl önce NBA’in en akıcı, en eğlenceli ve göze en hoş gelen basketbolunu oynayan ekipten artık eser yok. Nedenleri ortada tabi; ele avuca sığmaz Isaiah Thomas’ı Boston’a, köşede pas beklemektense topa hükmetmeyi seven penetreci Goran Dragic‘i de Miami’ye adeta yok pahasına verdiler, Gerald Green‘i de elden çıkarmakta tereddüt göstermediler. Dahası, kadroya Kentucky Üniversitesi’nin tedrisatından geçen her guardı katmakla bir şeyler yapılacağını düşünüyorlar ve John Calipari’nin guardları nasıl kötü yönlendirdiğini umursamıyorlar (bu one-and-done, yani NCAA’lerde 1 yıl geçir ve NBA’e hak kazan, mantığından sağ çıkabilen tek guard Derrick Rose oldu, varın siz düşünün gerisini). Ayrıca Morris kardeşleri de takımdan ayırıp soyunma odasının moralini düşürmekte sakınca görmediler.
Eh, üstüne bir de yıllardır gelişimini sürdüren Eric Bledsoe’yu sürekli sakatlığa kurban verip duruyorlar ve geriye “bahtsız yıldızcık” Brandon Knight ve insafı kalıyor…du sadece – ta ki, Kentucky’nin son yıllardaki en cici ürünü Devin Booker’ı geçen yıl draft etmelerine dek. Bu yıl ise, ilgi çekici hamleler yaptılar ve uzun rotasyonu için umutlular. Bakalım, Phoenix’in çöllerinde gerçekten seyretmeye değer neler var?
2- PHOENIX SUNS
–
Gidenler: F Jon Leuer, G Ronnie Price, F Mirza Teletovic, Koç Jeff Hornacek
Gelenler: PF Dragan Bender, PG Tyler Ulis, PF Marquese Chriss (üçü de Draft’tan); G Leandro Barbosa, F Jared Dudley, P Gracin Bakumanya, F Derek Cooke Jr, G Shaquille Harrison ve PF Derrick Jones Jr (serbest oyuncu olarak), Koç Earl Watson (geçen yılın yarısından devam ediyor)
Geçen sezonki derecesi: 23-59
Koç: Earl Watson
Geçtiğimiz sezon Phoenix hiçbir istediğini sahaya yansıtamadı – Devin Booker’ın beklenmeyen gelişimi hariç. Knight ve atletik cephane Bledsoe sakatlıklarla boğuşurken, NCAA’de geçirdiği Kentucky dönemi boyunca bile hep bir 6. adam olarak mücadele eden Booker sorumluluk alıp parıldadı. Gençliğine ve tecrübesizliğine karşın o denli komple ve olgun oynuyor ki, kendisini Draft eden Suns GM’i Ryan McDonough’u bile şaşırtmıştır. Belki de bu referansla, Karl-Anthony Towns ve Willie-Caulie Stein sonrası Kentucky’yi geçen yıl sırtlanmaya çalışan cep herkülü Tyler Ulis’i de Draft’te ikinci turdan seçip guard rotasyonunu tümden Kentucky Wildcats cemiyetine çevirdiler. Yaz Ligi’nde gücünü gösteren Ulis esasen ilk turda seçilmeyi hak edecek bir isim, lakin bu Draft kısalar açısından o denli zengindi ki, Ulis’i herkes kolayca öteledi. Ulis’in önünde Barbosa, Goodwin, Booker, Knight ve Bledsoe varken kendini göstermesi çok zor olacaktır, fakat önünde bu kadar isim olmasının da bir sebebi var (ve o sebep, takasa hazırlık falan değil): Sakatlıklar. Sakatlıklar bu takımı o kadar çok vuruyor ki, ellerini şimdiden bol tutup herkesi yedekliyorlar. Hatta sırf bu yüzden iyice paranoyaklaşıp yaz döneminde oyun stiliyle Booker’ı andıran Harrison’a da geçici kontrat verdiler. Yani her şey istenildiği gibi değil de, öngörüldüğü gibi gidecekse bile, Ulis ve Goodwin gibiler sayesinde Phoenix bu defa hazırlıklı olacak. Üstelik, en iyi yıllarını Suns’da geçirmiş ve GSW’de şampiyonluğu tadıp dönmüş bir veteran Barbosa, Ulis’e çok şey öğretecektir.
Hazır Goodwin demişken, kadrodaki 5 Kentucky’liden bir diğer Wildcat’i, yani yeni müzmin sakat Archie Goodwin’i de konuşmak lazım tabi. Yırtıcılığı ve atletizmi ile yetinmeyip, takım oyunculuğu ile de göz dolduran bu kapasitesi ortalama guard için bu sezon çok mühim. Çünkü yeni bir Lance Stephenson’a dönüşebilir (mental sorunlar hariç konuşuyoruz elbette) ve parmakla gösterilen bir isim haline gelebilir. Booker – Goodwin ortaklığı, Knight – Bledsoe ortaklığından daha verimli gibi görünüyor, fakat Bledsoe halen All-Star seviyesinde çok kıymetli bir oyuncu ve Ulis ile Goodwin’in öncelikle Knight’ı geçmeyi hedeflemesi gerekecektir. Bilhassa Ulis, hem oynamayı hem de oynatmayı sevmesi ve çok atletik bir “zıpır” guard olması sebebiyle, Knight’a takas yollarını gösterebilir (Ulis’in ortalamaları ve liderlik vasfı gerçekten etkileyici, draft’in steal’ı olması çok muhtemel). Bogdan Bogdanovic’in Avrupa’da kalmayı seçmesi kimseyi pek üzmedi, kısacası.
Forvetlerde takımın biraz tasarrufa gittiğini görüyoruz. Sakatlıklar sonrasında geçen yıl takımı ayakta tutmaya çalışan 6. adamlar Leuer ve Teletovic, muhtemelen atletizm eksiklikleri ve sisteme uyumsuzlukları sebebiyle takımdan yollandı. Yılların kemikkıranı P.J. Tucker ve sakatlıklara uğramadıkça en az bir Gerald Green edecek kadar potansiyelli genç T.J. Warren ise yerlerini korudu. Üstüne, veteran takviyesi için, 3 pozisyonu birden oynayabilen eski oyuncuları Jared Dudley gibi ne etliye ne sütlüye karışmayan bir rol oyuncusu tekrar kadroya katıldı. Dudley her işi ortalama seviyede yapabilen bir isim, fakat Barbosa gibi o da bireysel bakımdan en iyi yıllarını da Phoenix’in tempolu açık alan basketbolunda yaşamıştı, dolayısıyla burada tekrar kıymetleneceğini söyleyebiliriz. Nihai kadro kesinleşmeden evvel imza attırdıkları Cooke ve Jones’tan bir şeyler beklemek zor; Jones bir double-double makinası olmaya aday görünse de, sakatlıklar olmadıkça bu isimlere rotasyonda muhtemelen çok az süre verilecektir.
Çaylak Marquese Chriss’e gelince… Kol açıklığı, ebatları ve atletizmi ile geleni geçeni ürküten bu genç forvet, basketbola geç yaşta başlamasının ve tecrübe eksikliğinin kurbanı olmasa, Bender’den evvel seçilirdi. Fakat saydığımız sebepler yüzünden, savunmasını bile kabul ettirmekte şimdilik sorun yaşıyor (ki faul problemine karşın sağlam bir blokçudur). Şu an Chriss’in yapabilecekleri bir muamma, dolayısıyla, dış şutu ve skorer oyunu kadar ribauntçuluğu da zayıf görünen Chriss bir kumar olarak görülebilir ve Chriss derhal NBDL’e yollanabilir.
Chriss’in aksine, Dragan Bender’in her şeyi tepeden tırnağa biliniyor. Bender, en kaba hatlarıyla, bir “Porzingis prototipi”. Evet, böyle tarif etmek yanlış olmaz. Modern 4-5 numaralarda aranan her şeye sahip; fakat Porzingis’in doğuştan gelen sertliği Bender’de olmadığı için, ince fiziğine karşın dayanıklı görünen Porzingis’in aksine Bender ilk yılında epey itilip kakılacaktır. Bender’in Porzingis’ten bir diğer eksiği, basketbol IQ’su ve saha görüşü. Hırvat alt yapı milli takımlarını seyrederken, asıl adamın Marko Arapovic olduğunu, Bender’in ise ilk ciddi sakatlıktan sonra en mühim silahını, yani atletizmini yitirip karanlıkta kaybolacağını düşünüyordum, bu düşüncemde bugün de ısrarcıyım. Maccabi macerasında Bender profesyonelliği öğrense bile, halen NBA’e uygun değilmiş gibi duruyor. Daha doğrusu, öncülü Porzingis kadar etki yaratamaması çok muhtemel. Savunmada sert olmayanı ezip geçtikleri bu ligde, Bender’in kendi pota altında başı çok ağrıyacaktır; ama rakip pota için yabana atılmayacak hücum silahları var. Kısacası, sakatlanmadıkça bu ligde en az 5 yıl oynar. Ama rolü, bu yıl takımdan yollanan bir diğer Avrupalı şutör Teletovic’ten ne derece fazlalaşır, bekleyip göreceğiz.
Son adımı da Tyson Chandler – Alex Len’den, yani hakiki pivotlardan yana atalım. Tuhaf ama, geçtiğimiz yıl bu iki devi yan yana oynattıklarında daha iyi bir verim almışlardı; tabi bu yıl yeni gelenlerle işler değişecek. Chandler, halen daha çok muteber bir çember savunucusu ve ribauntçu. Fakat Alex Len’i eğitemediği de aşikar. Burada sadece kontratının hakkını vermek için değil de, başarı için de oynadığını gösterirse, takımın pivotta sorunu kalmaz. Len ise, bir türlü gelişemediği için giderek bir vakitlerin Vitaly Potapenko’suna dönüşüyor, vatandaşının izlerini takip ediyor. Elbette ki ilk turun ilk sıralarından seçilen 2.17’lik sert bir uzun için bu, pek iyi bir rota değil. Dolayısıyla, Chandler ve Len’in iyiden iyiye savunmaya kanalize edilmesi ve forvetten hücumun Bender – Warren gibilere yüklenmesi kuvvetle muhtemel. Zaten guardlar topu gereken yere ulaştıracaklardır, ama kimse pota altında post hücumu yapan pivotlar görmeyi beklemesin (yani Chriss’in işi daha da zorlaşacak). “Tosuncuk” Bakumanya ise… geçici.
Tucker ve Len gibi savunmacılar ve bunca genç yetenek varken, Ulis’e benzer ebatlarıyla eski bir NBA oyuncusu olan çiçeği burnunda koç Earl Watson ilginç bir sınav verecek. Güçlü Batı’da Phoenix işleri şimdilik karıştıramaz, ama maya tutarsa ve sakatlıklar kabus gibi çökmezse, 3 yıl içinde Suns ciddi bir play-off adayı olacaktır. Bu kadroyla yine taraftarları eğlendirmeye başlayacaklardır, ama bu yıl sürpriz galibiyetleri değil, geleceğin sistemini kovalamaları lazım – geçen yılki Knicks gibi. Booker takımın belkemiği, hatta en skoreri olursa, şaşırmayalım.
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak