Berlin’deki büyük gala öncesi son durak olan F8’de, TOP16 Grubunu lider bitiren Fenerbahçe maalesef karşı gruptan 4.sırada çıkan Real Madrid ile eşleşti.
Tabii ki karşı grup, 3 temsilcimizin bulunduğu E Grubundan çok daha zordu ve o grubu lider bitiren CSKA Moskova’ya çıkan Kızılyıldız gibi bir eşleşme beklemiyorduk ama yine de sadece kadro kalitesi değil, malum lobisi, saha içinde oyunu germeyi seven çirkef oyuncularla dolu, son şampiyonla karşılaşacak olmak, hiç de iyi olmadı diye düşünüyorum. Hele de Jan Vesely yokken! .
Çek pivot sadece istatiksel anlamda değil, hemen her yönüyle bu takımın yüreğiydi aynı zamanda da…Vesely ve Udoh tek tek Avrupa’nın en iyi uzunları değil diyen çıkabilir belki ama ikisi bir aradayken, bu kıtanın açık ara en iyi ikilisi oluyorlardı, özellikle boyalı alan savunması anlamında!
Saha avantajı temsilcimizde ve 19 maçtır boynu bükülmeyen Ülker Arena ile Avrupa’nın en büyük koçu Obradovic, bu turun sarı lacivertliler adına yazılan x faktörleri ama kadro genişliği ve bu sularda senelerdir gezen oyuncu topluluğuna sahip, malum lobi katkısıyla Real Madrid engelini geçmek hiç de kolay olmayacak.
Fenerbahçe’de daha önce F4 şampiyonluğu yaşamış sadece 3 oyuncu (Hickman-Antic-Sloukas) varken, Real Madrid’de bu sayı çift rakamlara çıkıyor!
Geçelim kafanızı fazla şişirmeden, mevkii mevkii ayırarak rakibimizin kadro değerlendirmesine;
Bir numara rotasyonunu paylaşan iki Sergio (Llull ve Rodriguez) çok kaliteli isimler. Dixon’un hücum gücüne laf yok ama savunma zaafları da herkesin malumu. Ayrıca belki 5 maça uzayacak bu hem fizik hem mental anlamdaki zorlu seride tek başına bu yükün altından kalkması mümkün değil!
Senelerdir Oly’de V-Span’ın gölgesinde kalan ve kendisini kanıtlamak için kariyerinde ilk kez ülke dışına yelken açan Sloukas’ın vereceği katkı çok önemli. Aynı şekilde hem dış alan savunması, hem hızlı ayakları, hem deliciliği ve savunma anlamında spacing becerisi ile “en azından bu seri özelinde” Maccabi günlerine dönmesi şart olan Ricky Hickman’ın da…
Şutör guard pozisyonunda Jayce Carroll ve geçen seneki F4 maçında attığı art arda üçlükleriyle canımızı fazlasıyla yakan K.C. Rivers, boş bıraktığın saniyede cezayı kesecek çok tehlikeli isimler.
3 numara rotasyonunda da Rudy Fernandez, Maciulis ve Jeffery Taylor var. Klasik 4 numara olarak da Nicoini ve Trey Thompkins… Her basketbolseverin çok yakından tanıdığı bu 5’li, kendi içinde ayrı ayrı ” kalite-skor-savunma-sertlik ve atletizm” 5’lisini barındırıyor.
Takımın bayrak anlamında hücum silahı olmasa da en önemli isimleri “bence” Rudy. O varken belki istatistikleri diğer ana rotasyon oyuncularından farklı değil ama onun önemi, yokluğundaki maçlarda çok net anlaşılıyor. Ama kullandığı şutlarda isabet bulamazsa da, hem kendi düzen dışına çıkıyor hem de takımın ritmini bozuyor.
Boyalı alan ise 4 isme emanet olsa da, genç yetenek Hernangomez ve Brezilyalı Lima daha çok tamamlayıcı oyuncular konumunda yer alırken, esas oğlanlar Meksikalı pivot Gustavo Ayon ve senelerin tecrübesi İspanyol Felipe Reyes.
Vesely yokken gerçek pivot anlamında tek tabanca kalan Udoh’un sadece faul problemine girmeden değil, aynı zamanda yorulmadan da oksijen maskesi eşliğinde bir seri oynaması gerekiyor. Çünkü maç başına ortalama en az 30 dakika süre alacak ki “almak zorunda da”, zaten onun olmadığı dakikalarda boyalı alan maalesef delik deşik olacak!
Ve Pero Antic. Çek pivotun yokluğunda o kadar önemli bir parça halini aldı ki, vücut vücuda savunma yapmayı sevmeyen Makedon uzundan, bu seride evrim geçirip kendi yumuşak stiline ters bir oyun karakterine bürünmesi de elzem durumunda…
Aynı şekilde kariyerini 4 numarada yapmış olmasına rağmen, 3 numarada oldukça başarılı bir sezon geçiren İtalyan forvet Datome’yi de bu seride 4 numarada çokça izleyeceğiz gibi gözüküyor ve mecburen kariyerinde bu sezona dek hiç 4 oynamamış, klasik 3 numara Kalinic’i de..
Bu yaz büyük ümitler ve 1 milyon Euro gibi basketbol için hiç de azımsanmayacak bir buy-out ile transfer edilen ama sezon genelinde takımın ana rotasyonunun ” en az katkı veren ismi olan” Sırp forvetten, başta savunma direnci ve ekstra sayı katkısı anlamında çok şeyler bekliyoruz bu seriden. Hatta alacağı her dakika, saniyede vereceği her ekstra katkı çok ama çok önemli olacak Barış Hersek’ten de…
Real’ın en önemli uzunu Ayon TOP16’da ortalama 12.5 sayı-8.3 ribaund gibi hiç de azımsanmayacak bir istatistiğe sahip ama dev pivotun kara deliği; savunma zaafı! Özellikle pick&roll savunmasındaki ağır bacaklarını nakış gibi işleyebilirsek “ ah keşke Vesely olsaydı”, ZOC ve talebeleri, Real’ın en kusurlu yeri olan “çember savunmasından” fazlasıyla ekmek yiyebilirler diye düşünüyorum.
Takımın genel analizine geçersek, Real’i Real yapan anahtar kelime hemen her basketbolseverin malumu; tempo! 24 saniye hücum kullanma süresini daha yarısı dolmadan, savunma yerleşmeden atılan şutlar ve hızlı hücumlar en önemli silahları…
Bunun için de basketbolun en temel felsefelerinden biri olan “ribaund” bu seride çok daha önem kazanıyor. Sadece hızlı hücumları kesmek anlamında değil, atan-attıran, lider özellikli iki guard önderliğinde, inanılmaz skorer dış alan rotasyonlarına mümkün olduğunca az hücum şansı vermek zorundayız Berlin’i görebilmek için.
Sezon genelinde özellikle savunma anlamında oldukça kötü bir performans gösterdiler ama son 2 maçta geçen seneki seviyelerine geldiler ve tilki gibi kurnaz dış oyuncularıyla kısalara yaptıkları baskı da başımızı ağrıtacak gibi…
Ama masanın diğer yanına geçersek de, Real kısa temelli bir takım ve 40 dakikada durmaksızın dış alan baskısı bu serinin olmazsa olmazı! Ritmi bulurlarsa çığ gibi büyüyen ama ritim dışına çıktıklarında da bir anda kayışı kopartmaya oldukça müsait bir oyun formatları var.
Ve gelelim saha içindeki en önemli saha dışı faktörlere! 1. Seyirci 2. Rakibin çirkefliği. 3.Hakemler
Ben Barclaycard Arena’da Vesely’siz bir F8 turunda servis kırabileceğimize ihtimal vermiyorum, yani ilk 2 maçta alınacak bir yenilgi ile Madrid’e 1-1 gitmek, serinin % 90-95, maalesef 1-3 aleyhimize bitmesi anlamına gelecektir. Allah korusun 0-2 gidersek zaten tur o dakikada biter.
Onun için de Ülker Arena’daki her maçı kazanmak zorundayız! Normalde her maçın sadece son çeyreğinde “ o da skor kritik ise “ sıcak koltuklarından kalkıp oyunun içine giren Ülker Arena ahalisinin, maçın ilk düdüğünden itibaren hakemler ve rakibe baskıyı hissettirmesi şart!
Gelelim çirkeflik kelimesinin Avrupa basketbolundaki sözlük karşılığı; başta Rudy-Nocioni-Reyes olmak üzere, kıtanın en antipatik oyuncu topluluğuna…
Kesinlikle sakin kalmalı, onların top oyunda ya da değilken yapacakları sinsice tuzaklara düşmeden, hakemleri baskı altına almalarına müsaade etmeden, saha avantajını hissettirmemiz gerekiyor! Yani seyirci desteği her takım her maç için önemli ama bu serinin olmazsa olmazı…
Hakemler de bir diğer korkum. Lobisi hepimizce malum Real karşısında, umarım “en azından Ülker Arenadaki maçlarda” salonun sinirini tepetaklak edecek bir üçlüyle karşılaşmayız.
Geçen seneki F4 maçına hiç beklenmedik bir isim; 21 dakikaya sığdırdığı 5/6 üçlük ve toplamda 21 sayıyla Rivers damgayı vurmuştu. Bu seride de kantarın yönünü esas oğlanlar değil, arka plandaki isimler belirleyecek diye düşünüyorum.
Sonuç ne mi olur ? Vesely olsa kesinlikle Fenerbahçe derdim ama şu an avantaj bizde diyemiyorum. Avrupa’nın en önemli taktisyeni Obradovic ve serideki saha avantajı en önemli kozlarımız..
İnşallah ZOC çizer, oyuncular uygular, seyirci oyunun içine maçın her saniyesi girer, hakemler budamaz ve basketbol şansı yanımızda olur!
Başarılar Fenerbahçe…
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail : burak.belgen@abcspor.com
twitter : @BurakBelgen