https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

TÜRK SPORU ALTTAN MI KOKUYOR ?

Okunması Gerekenler

Türk Sporu Alttan Mı Kokuyor?

İstanbul’da Akademi Lig adında özel bir basketbol ligi var. Anadolu ve Avrupa yakasındaki kulüplerin miniminik, minik, küçük, yıldız ve gençler kategorilerinden takımlar katılıyor. Kulüpler İstanbul liginde oynatamadıkları veya az süre verebildikleri sporcularına yer vererek maç tecrübelerini arttırıyor. Bir anlamda TBF İstanbul Ligi ve İstanbul Gelişim Ligi’ne alternatif.

TBF İstanbul Ligi ve İstanbul Gelişim Ligi bünyesinde kulüpler seviyesinde miniminik (U-10) kategorisinde bir organizasyon yok. Bu yüzden Özel Açı İlköğretim Okulu, Açı Gençlik Spor Kulübü bünyesinde Sarıyer ve Akatlar kampüsü olarak iki farklı takım ve iki ayrı koçla Akademi Lig miniminik (U-10, 2006 ve 2007 doğumlular) kategorisinde mücadele ediyor.

Buraya kadar her şey normal.

İstanbul Basket Kemerburgaz Spor Kulübü de Akademi Lig’de miniminik kategorisinde “İstanbul Basket” ve “Basket İstanbul” olarak 2 takımla katılıyor. Göktürk’ün muteber şahsiyetlerinden Ahmet Kurt’un desteğiyle kurulan ve Nevzat Özdemir yönetimindeki bu kulübün Açı’dan farkı koçları aynı ve en az 4 çok iyi oyuncuyu hem A hem B takımında oynatıyor.

13 Aralık Pazar saat 12:00’de Açı Lisesi Spor Salonu’nda oynanan “Açı Sarıyer – Basket İstanbul” maçına İstanbul Basket SK “İstanbul Basket” takımından 4 oyuncuyla çıktı. Ligin statüsünü bilmediğimizden ligin organizatörü Burak Güner’e bir e-posta ile bunun nasıl mümkün olabildiğini sordum:

Bir veli olarak mümkünse sizden ligin statüsü ve kurallarıyla ilgili bilgi rica edeceğim. Akademi Lig’e aynı kategoride iki takımla katılan oluşumlar, bu iki takım arasında istedikleri gibi oyuncu ve koç paylaşımı yapabiliyorlar mı?
Yani A takım ve B takım kadrolarıyla maça çıkan koçların ve oyuncularının tamamen ayrı olması gerekir diye düşünüyorum, yanılıyor muyum?

Burak Güner’den şöyle bir yanıt geldi:

Her kulüp, her kategoride birden fazla takımla katılabiliyor. Bu takımları aynı koçun çalıştırma durumu, o kulübün tasarrufunda, buna AKADEMİLİG bünyesinde izin var. Ancak, her takımın sporcularının farklı olması gerekirlakin VELİ ONAY FORMLARI ile maça çıkılabiliyor ve hakemlerimizin maç öncesi kontrolü söz konusu. Fakat hakemlerimiz o esnada sporcunun; “O KULÜBÜN BAŞKA TAKIMINDA OLDUĞUNU” bilebilmeleri için VELİ ONAY FORMUNDA kulüp bölümündeki ismi dikkatli kontrol etmeleri gerekiyor. Açıkçası bu suistimale açık bir durum. Sezon başı yapılan toplantılarda birden fazla aynı kategori takımi ile katılmak isteyen kulüplere bunu anlattık, oyuncularınızı kendi takımlarında oynatın dedik ve kabul gördü. Bu ligin temel amacı; çocuklara çok maç yaptırmak ve maç tecrübelerini arttırarak gerçek lige hazırlamaktır. Bunu gerek toplantılarda, gerek maillerde, gerekse lig öncesi dağıttığımız bilgi dosyalarında defalarca deklare ettik. Deplasmanlı bir lig olduğundan hakimiyet kulüplerde kalıyor ve bu noktada karşılıklı iyi niyet son derece önemli oluyor. Fakat takdir edersiniz ki bir elin parmakları bile birbirinden farklı maalesef suistimale açık bir durum. Netice itibariyle, ne demek istediğinizi çok iyi anlıyoruz, bize konuyu bireysele inerek detay verip anlatabilirseniz biz çözmeye ve ilgili kişilerle konuşmaya çalışalım.

Akademi Lig’den Burak Güner açıkça bunun mümkün olamayacağını, ancak suistimale açık olduğunu ve hakemlerin kontrol etmesi gerektiğini söylüyor. Talebi üzerine kendisine kulüp ve oyuncu detaylarını belgeleyen ve hakemin maça geç geldiğini dolayısıyla lisans kontrolü yapılmadığını bildiren bir e-posta daha attım. Elbette amacımız masa başında maç kazanmak değil. Bu yaşta sporcuların altyapılarda spor etiğini doğru öğrenmeleri. Bu yüzden Basket İstanbul formasıyla Açı Sarıyer karşısına çıkan bu 4 sporcunun Açı Sarıyer’in İstanbul Basket maçında forma giymemesi gerektiğini kibarca ifade ettim. Esasen bu sadece Açı Sarıyer’e değil, Açı Akatlar’a ve Akademi Lig’de mücadele eden diğer tüm kulüplere büyük bir haksızlık. Bu dört oyuncu yaşlarına göre uzun, güçlü ve çok yetenekli, maç başı ortalama 20 üzerinde skor üretiyorlar ve her iki takımda da ciddi süre alıyorlar.

İşin içine kulüp isimleri girince Burak Güner’in yaklaşımı nedense 180 derece değişti ve biraz eyyam kokan şu kabul edilemez cevapla döndü:

Kendileriyle görüştüm, onların da kendilerine göre bazı konularda kendilerini hakli gördükleri taraflar var. Sizinle paylaşayım;
İlk önce 4 sporcunun iki takımda oynama durumunu inkar etmiyor ve şu şekilde açıklıyorlar. Ligin başında yapılan toplantılarda ana tema ve amacın; “çok maç yaparak sporcuların tecrübelerini arttırmak” olduğunu söylemiştik. Buna istinaden onlar da, aynı oluşumun iki takımında 4 oyuncunun yaş grupları aynı olduğu için oynatılabileceğini söylüyorlar.
Açıkçası biz de ekibimizle görüştük bu konuyu amaca uygun geldi. Lakin ligin temelinde kazanmaktan çok oynamak olduğundan aynı kulübün iki takımı içinde 4 sporcunun iki takımda da oynatılması sorun değil.
Ancak; oynadıkları maçlar farklı ve acımasız şekilde biterse o zaman bu durum kötü niyetle kullanılmış olarak görülebilir. Sizin maçınızı incelediğimde 9 sayıyla kaybettiğinizi gördüm. Sanıyorum çok sorun yaşamadığınız bir maç olmuş. Yanılıyor olabilirim lütfen siz düzeltin böyleyse beni. Ben tamamen skora bakarak tahminde bulunuyorum.
Kendilerinin bir konuda daha söylemleri oldu; sizin oynadığınız B takımlarıymış, A takımımız çok daha güçlü ama bizim oyuncularımız bu seviyede, biz sorun yaşatmadan maçları bitirme çabasındayız, amacımız çocukların çok maç yapması, yine de rahatsızlık duyulacaksa o maçı oynamayabiliriz dediler. Bu konuda sizin düşüncenizi öğrenmek isterim. Çünkü bu esnekliğe sahibiz bu ligde.
Son olarak AKADEMİ LİG ile ilgili bir detayı sizinle paylaşmak isterim; yukarıda da yazdığım gibi temel amacın bol maç yaptırmak ve tecrübe kazandırmak olduğunu düşünürsek skorun ve kazanıp kaybetmenin önemli olmadığı tek lig diyebiliriz ligimize. 11 maç garantisi veren başka bir lig yok ülkemizde. Bu noktada eleştirilerinizde ve endişelerinizde son derece haklısınız ama bahsettiğim gibi felsefemiz gereği bazı esneklikleri sağlamak durumundayız. İnanın benim kendi kulübümün takımları gecen yıl 11 maçta sıfır galibiyet aldılar ama hepsi mutlulardı. Çünkü biz gerek çocuklarımıza, gerekse velilerimize bu ligdeki amacı anlattık. Kimse bir galibiyet ve şampiyonluk beklentisine girmedi. Zaten hep B takımlarımızı soktuk bu lige. Sadece genç takımımız tek bir tane diye asıl takımımızı soktuk. Bu bilgiler ışığında anlatmaya çalıştığım alınan mağlubiyetler ve rakibin iç yapısı konusunda rahatsızlığınızı anlıyorum, sadece ligin esnekliği konusunda başta amaca uygun davranabileceğimizi konuştuğumuz için bu tip konulara kötü niyetli olmadığı sürece müsamaha gösterebileceğimizi bildirmek isterim.

Bir veli, bir Akademi Lig paydaşı olarak Burak Güner’e cevaben amaç “çok maç yaparak sporcuların tecrübelerini arttırmak” ise en iyi 4 oyuncunun her iki takımda da oynaması kabul edilemez dedim. Belli ki burada amaç güç dengelemesi değil, açıkça her iki takımın oynayacakları tüm maçları kazanmasını ve sezon sonunda 1 ve 2. sıraları paylaşmasını sağlamak. Zaten bu kulüp, bu kategoride 2 takımla katılıyor. Bünyesindeki her sporcu 11’er maç yapacak. Fazlasına ihtiyaç mı var? Her sporcu en az 11 maça çıkacaksa zaten bu yaş grubu için oldukça makul bir beklenti, U-10 seviyesinde sezonda 22 maç yapmaya ihtiyaçları mı var? Bu yaşta daha fazla maç yapmaları sadece ücret karşılığı sporcu yetiştiren İstanbul Basket SK’nın ticari menfaatinedir, sporcuların menfaatine değil. Öte yandan her iki takımda da diğer oyuncular bu yzüden yeteri kadar süre alamıyor. Güç dengelemesi yapılacaksa sezon başında yapılır, 2 takıma ayrılır, o şekilde devam ederler.

O zaman Açı Akatlar ve Açı Sarıyer de oyuncularını paylaşsınlar. Herkes iki takım yapsın, bu mudur çözüm? Biz o gün maçı 9 sayıyla kaybettik, çünkü iyi ve güçlü bir takımımız var. Çocuklar maçtan kopmadılar ve bir ara farkı 5 sayıya kadar düşürdüler ve açılmasını önlediler. O 4 sporcu B takımında oynamasa rahat kazanabilirdik.

Benim spor etiği bakış açımdan aynı kulübün 2 takımında 4 sporcunun 2 takımda birden oynatılması kabul edilemez. Bu yaşta çocuklara haksız rekabeti öğretmiş oluyoruz.

Ben oğluma falanca kulübün A takımından 4 oyuncunun neden B takımında da karşısına rakip olarak çıktığını, çıkacağını mantıklı olarak anlatamıyorum. Benim temel derdim bu. Böyle bir tecrübeye, bu yaşta haksız kazanımı öğrenmeye ihtiyaçları var mı?

Karşı tarafın şu tavrı ise,

“A takımımız çok daha güçlü ama bizim oyuncularımız bu seviyede, biz sorun yaşatmadan maçları bitirme çabasındayız, amacımız çocukların çok maç yapması, yine de rahatsızlık duyulacaksa o maçı oynamayabiliriz” son derece talihsiz bir açıklama olmuş. Maçı oynamamak, maçtan kaçmak, kaybetmek, kazanmak değil buradaki sorun. Ayrıca A takımları çok daha güçlüyse onların sorunu, o şekilde tüm maçlarını rakibi ezmeden kendi içlerinde rotasyonla kazanır ve şampiyon olurlar, ancak bu esnada B takımlarını da 2. yapma gayreti yakışık almıyor. Akademi Lig açısından buna izin vermek esneklik değil, fiiliyatta haksız rekabet yaratan bir “gevşeklik” oluyor.

Benim etik anlayışım bu oyuncu paylaşımının genç sporcu faydası gözetimi açısından değil, bilakis ne olursa olsun kazanmak için yapıldığı yönünde. Oğluma sporda dürüstlüğün ve ahlakın kazanmaktan daha önemli olduğunu anlatmak için de bu işin peşini bırakmak istemiyorum. Yoksa kim kazanmış, kim kaybetmiş bu aşamada çok önemli değil. Elbette kaybedecekler, kaybetmeyi ve bileklerinin hakkıyla kazanmayı öğrenmeliler.

Bugün (27 Aralık Pazar) saat 12:00’de yine kendi evimizde, bu kez İstanbul Basket’le maçımız vardı. Aynı 4 oyuncu yine forma giydi. 24–39 kaybettik ve en az 20 sayıyı o 4 oyuncudan sadece biri yaptı. O dört oyuncu oynamasa zorlanarak da olsa kazanabilirlerdi. Bugünkü maçın kadrosunu görmeden bu konuyu sosyal medyaya taşımaktan çekindim.

En ayıbı ise bugün itiraz ediliğinde işin “isterseniz hemen paranızı iade edelim, sizi ligden çıkaralım” noktasına getirilmiş olması. Biz hakkımızı da savunuruz, ligden de kaçmayız, ama Akademi Lig’in bu tavrı büyük hayal kırıklığı.

Nevzat Koç’a gelirsek bu seviyede çok iyi bir koç. Bunlara hiç ihtiyacı yok. Göktürk ve Kemerburgaz bölgesinde bizim de pekiştirmesine katkıda bulunduğumuz çok iyi bir itibarı vardı. İnkar edemem, üzerimizde yıllardır emeği de var, oğlum basketbolu onunla öğrendi. Ama iyi bir insan mı şüphelerim oluştu. Oğlum bu yıl okul takımına seçilince hayatının ilk zor kararını verdi, okuluna aidiyet ruhu ağır bastı ve büyük bir hevesle İstanbul Basket yerine Açı’yı tercih etti. Oğlumun iyi bir insan olmasını iyi bir basketbolcu olmasına tercih ederim. Olacaksa ikisi birden olacak, ama önce insan olacak. Sekiz yaşında ne kadar isabetli ve hayırlı bir karar verdiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Bizi de aynı ligde, aynı rakiplere karşı, aynı kulübün her iki takımında birden oynaması utancından kurtarmış oldu.

Bu arada Akademi Lig’de bazı miniminik maçlarında, bazı koçların oyunculara maç içi sözlü uyarı ve müdahaleleri pedagojik olarak bu yaş gruplarında sıkıntı yaratabilecek seviyede. Hepsi adeta çakma birer Obradoviç. Sadece bu bile koçların aşırı hırs ve motivasyonla “ne olursa olsun kazanmak” için maça çıktıkları algısını pekiştiriyor.

Yine Akademi Lig’de bir maçta, bir hakem, temiz bir bloğa faul çalıyor ve 8 yaşındaki oyuncu sitem edince dönüp “siz çok öndesiniz o yüzden faul çaldım”diyebiliyor. Hakem elbette bunu iyi niyetle yapmış olabilir, ancak neden çocukları bu yaşta “fark yersek hakem bizi de kollar mı?” beklentisi içine sokuyoruz, neden haksız kazanım tecrübeleriyle bu yaşta tanıştırıyoruz?

Anlaşılan Türk sporu altyapıdan kokuyor. Sonra SüperLig seviyesinde dopingli yakalananlara, Cemal Nalga’yı başkasının formasıyla oynatanlara, Kizer lisans skandallarına, final maçlarına çıkmayanlara şaşırmamak gerek. Tüm branşlarda Türkiye’den yetişmiş yerli oyuncuların bir yaştan sonra düşüşü ve uluslararası seviyede yaşattıkları hayal kırıklıklarının temelinde de bu kendimizi kandırma var. Yabancı sınırlaması koyalım, sonra Almancıları, Boşnakları, hatta Amerikalıları devşirelim, milli dava ya, yeter ki kazanalım.

Kurallara uygun ama etik değil felsefesi 8 yaşındaki küçük zihinlere böyle zerk ediliyor. Kurallar esnetiliyor, hatta çiğneniyor, tavizler veriliyor. Biz veliler de bu şartlarda kazansak dahi yine pek bir sevindirik oluyoruz. Felsefemiz vur, kır, parçala, bu maçı kazan çünkü.

Oğlum bu yazıyı okuyacak, ona tavsiyem şu: “Sen ne olursa olsun önce dürüst ol, sonunda elbet kazanan sen olacaksın. — Baban.”

CEM ARGUN

mail : cem.argun@abcspor.com

twitter : @cargun

Son Haberler

OLMUYOR

Bütün maçlarımız bıçak sırtı. Kalmadı kredimiz. Sürekli ölüm kalım için sahaya çıkıyoruz. Böyle olunca da öne geçmek şart stresi azaltmak için. Yapamadık...

Benzer Konular