Fenerbahçe olarak en kolay maçları bile durduk yere strese sokmadan edemeyiz biz.
İlla oyunu zora sokacak bir şeyler yaratırız.
Ya bir kırmızı kart,ya gereksiz bir penaltı ya da hatalı yenen bir golle kendi kendimizi sıkıntıya sokarız bir şekilde.
Bugün de o günlerden biriydi.

Bir anda Diego’nun sorumsuzca gördüğü kırmızı kartla işin rengi değişti. Takım ister istemez geri çekildi. Golü de yiyince onsuz yapamadığımız ”stresimize” kavuşmuş olduk. Diego Fenerbahçe’de artık 1.5’uncu yılını doldurdu. Ben hala takıma yararlı olup olmadığını anlayabilmiş değilim.

Belki de onun Bremen’deki müthiş performansını çok yakından takip ettiğim için beklentim yüksek, o yüzden sorun bende. Her şeye rağmen bu yetenekte bir oyuncunun, 10 numara pozisyonunda oynamasa bile skora golleri ve asistleriyle daha fazla katkıda bulunmasını bekliyorum. O ise ligde yaptırdığı iki gereksiz penaltı ile 4 puan kaybına sebep oldu, bu gece de yaptığı sorumsuzlukla turun kaybedilmesine sebep olabilirdi.

Ben Fenerbahçe’nin son haftalardaki yükselişini takımın biraz oturması sonrası defansını daha ileri çıkartabilmesine bağlıyorum. Artık stoperler kendilerini geriye atmıyorlar ve Mehmet Topal onların arasına girmiyor. Ersun Hoca’nın en çok önem verdiği istatistik, defans hattının kalemize olan uzaklığıydı. Keşke elimde rakamlar olsaydı ama eminim ki sezonun ilk haftalarına göre son haftalarda bu mesafe oldukça uzadı.

Son notum da maçın bitiş düdüğü sonrası gözüme çarpan küçük ama önemli bir detay ile ilgili. Grup sonuncusu olan futbolcularını Celtic taraftarı tribüne çağırıp alkışladılar.Bizde maalesef toplumun her alandaki tahammülsüzlüğü futbol sahalarına da iyice yansıdı. İlk yanlış pasta,en küçük bir hatada futbolcuları ıslıklamayı marifet sayıyoruz. Celtic’lilerin kötü günde takımlarına destek çıkmaları umarım hepimize güzel bir örnek olmuştur. Sahip olmadığımız ”spor kültürü” umarım bir gün bizlere de nasip olur.
mail : alp.eralp@abcspor.com
twitter : @alperalp72