https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

NENAD MARKOVIC RÖPORTAJI

Okunması Gerekenler

fersu yaziTBL şuanda Avrupa’nın en çekişmeli ve kaliteli liglerinden biri, O da bu ligin en başarılı koçlarından biri… Trabzonspor MP’ın koçu Nenad Markovic’ten bahsediyorum. Play offlardan önce kendisiyle güzel bir röportaj yaptık. Ona takımdaki gelişimi, son anda kaybedilen Eurochallenge finalini ve oyunculuk kariyerini sordum. Keyifli okumalar diliyorum.

 

İlk olarak kulübe geldiğinizde Trabzonspor MP’ta zor bir ortam olduğunu söyleyebiliriz. Takım sezona kötü bir başlangıç yapmıştı, kadroda problemler vardı ve durumdan memnun olmayan bir taraftar vardı. Peki siz Trabzon’dan gelen teklifi nasıl kabul ettiniz?

Aslına bakarsan ben bu detayları bu kadar derinlemesine bilmiyordum gelmeden önce. Ama TBL’nin Avrupa’daki en iyi liglerden biri olduğu biliyordum ve kadrodaki bir çok oyuncuyu da tanıyordum; Bost, Marshall, Stipanovic, Lawal and Velickovic. Bu isimlerin potansiyelini de bildiğim için Trabzonspor MP ile anlaşmaya karar verdim, bu kadar. Bu arada zaten bir takım sezon içerisinde koç değişikliğine gitmek istiyorsa o takımda bir problem vardır ama bu problemin detaylarını çok düşünmedim açıkçası gelmeden önce.

 

Takıma yaptığınız ilk konuşmayı hatırlıyor musunuz? Oyuncularınıza ne demiştiniz?

İlk maçımız Darüşşafaka Doğuş ileydi ve uçağım geç olduğu ancak ikinci yarısına yetişebilmiştim. Maçı çift haneli farklarla kaybetmiştik, başkan bana beraber gidelim, takımla bir konuşalım demişti ama ben istememiştim. Takımın dinlenmesi gerektiğini ve benim de asistanlarımla görüşüp gereken bilgileri alıp sonrasında takımla iletişime geçebileceğimi ilettim. İlk antrenmanımızın başında da şu konuşmayı yapmıştım: “Geriye dönüp kaybettiğimiz 7 maçı tekrar oynayamayız, önümüze bakmalıyız, çok çalışmalıyız ve kendimize artı takıma inanmalıyız.” Yeni bir takıma geldiğinizde oyuncuların sizin felsefenize ayak uydurması ve alışmaları zordur ama biz buna rağmen takımla ikinci çıktığımız maçı kazanmayı başardık ve oyuncuların kendine güveni gelmeye başladı. Böylelikle galibiyet serisi yakaladık, oyuncuların başarı için olan açlığı giderek arttı her galibiyetle. Gerçekten zor zamanlar geçirdik fakat şunu söylemem lazım ilk günlerde bu takıma bir çok kimse güvenmiyordu, inanmıyordu hatta oyuncuların kendileri bile. Ancak geldiğimiz noktada başarılı bir ekip olduğumuz kesin.

 

Kötü bir sezon başlangıcının ardından Trabzonspor MP normal sezonu 6.sırada tamamladı ve Eurochallenge finaline adınızı yazdırdınız, son yılların en büyük gelişim adımlarından birini atmış oldunuz sezon başından bugüne. Peki takımda neleri değiştirdiniz bunun için?

Her koçun kendi tarzı vardır, benim de var tabii ki. Takımlarımın iyi savunma yapmasını sağlamaya ve “ekip ruhunu” oluşturmaya çalışırım öncelikle. Hücumda ise oyuncularımın topu paylaşmasını arzularım. Hiç bir zaman bir ya da iki oyuncunun üzerine hücum sistemini kurmak istemem. Burada da oyuncularıma bu düşüncelerimi aşılamaya çalıştım, öz güvenlerini geri kazanmaları için yardımcı oldum ve onlara doğru yolu göstermeye çalıştım. Onlar da hızlı bir şekilde özgüvenlerini geri kazandılar. Aslında ben hiç bir şeyi değiştirmedim, onlar çalışmalarımıza doğru ve iyi reaksiyonlar verdiler ve bana her zaman yardımcı oldular, sonunda da başarı geldi.

 

Çıkışa geçtiğiniz dönemlerde sizce en önemli galibiyet hangisiydi?

Tofaş’a karşı evimizde kazandığımız galibiyet çok önemliydi ama sonrasında deplasmanda Pınar Karşıyaka’yı yenmemiz bence dönüm noktasıydı. Ligin en iyi takımlarından birini yenmek bizi tetikledi, güvenimizi geri kazandık ve taraftarlarımızı bize yeniden inanmaya başladılar. Bu iki galibiyet çıkışımızın en önemli temelleriydi.

 

Takımda kalsaydı Lawal’ın da size çok önemli bir katkı vereceğini düşünüyordum. Neden onun takımdan ayrılmasına izin verdiğinizi merak ediyorum. Sizin oyun planınızda yeri mi yoktu ya da finansal problemlerle mi ilgiliydi?

Kritik Pınar Karşıyaka galibiyetinde kesinlikle önemli bir etkendi Lawal ve dediğin gibi bazı problemlerimiz oldu maalesef. Biz de bu nedenle kazan-kazan yoluna gittik ve yollarımızı ayırdık. Biz yolumuza sağlıklı bir takım kimyası ile devam ederken o da bir Euroleague takımında oynama şansını elde etmiş oldu.

 

Stipanovic haricinde “geleneksel” bir pivotunuz yok kadroda ve daha çok mobil-şütör uzunlarla, Ivanov-Velickovic ile oynamayı tercih ediyorsunuz. Peki sizce bu atletik ve uzun pivotları olan takımlara karşı bir problem yaratacak mı size?

Aslına bakarsan tüm takımlarla sezon içerisinde ikişer kez oynadık ve çoğuna karşı kazanmanın bir yolunu bulduk, ne yapacağımızı biliyoruz 🙂 Şaka bir yana tabii ki kolay olmayacak ama başarabileceğimizi biliyoruz. Uzun rotasyonumuzda bazı eksiklerimiz var fakat elimizden geleni yapacağız. Normal sezonun hemen bitiminde takımıma kısaca şunları ilettim:”Play-offlar sezona göre daha sert olacak ve burada hataya yer yok. Bu sertliğe karşı siz de güçlü olmalısınız ve konsantrasyonunuzu asla kaybetmemelisiniz. Performansınızı en üste çıkarmanın zamanı geldi.Ben de bu sert ve zorlu savaş için sizlerle beraber hazır olacağım elbette.”

 

Özellikle sezonun ikinci yarısı ile beraber Marshall ve Hardy performanslarını net olarak bir kademe arttırdılar ve sahada keyif aldıkları görülebiliyor. Onları hücumda biraz daha özgür bıraktığınızı söyleyebilir miyiz?

Yüksek tempoda basketbol oynamaya çalışıyoruz, daha da süratli oynamalıyız ve sürekli potaya penetre ederek oynamalıyız. Maçlarımıza bakarsanız hep farklı skorerlerin ön plana çıktığını görebilirsiniz ve bunu devam ettirmemiz gerekiyor çünkü dediğim gibi ben takımın hücum sistemini bir ya da iki oyuncu üzerine kurmak istemiyorum. Basketbol aslında gerçek hayattan çok farklı değil, herkesi mutlu edemezsiniz, kurduğunuz sistemde elbette bazıları daha mutlu olurken diğerleri o kadar mutlu olmayabilir. Ama şuan için bizim takımımızın çoğu mutlu ve diğerleri de “mutsuz” değil en azından bu nedenle de tüm oyuncularımızın sezonun ilk bölümüne göre kendilerini geliştirmeyi başardılar, sadece Hardy ve Marshall değil.

 

Sanırım Eurochallenge finali koçluk kariyerinizin hem en iyi, hem de en kötü anısı oldu sizin için ve takım için de. Maçtan sonra ne yaptınız, takıma neler söylediniz soyunma odasında?

Tabii ki çok zordu, özellikle oyuncular ve salonu dolduran taraftarlarımız için, ne diyebilirim ki… Ama öncelikle kulüple, takımımla, şehirle ve taraftarımızla gurur duyuyorum. Final Four organizasyonuna harika bir şekilde ev sahipliği yaptık. Bence son yıllarda en çok izlenen ve ilgi gören Eurochallenge Final Four’u oldu. Maçtan sonra oyuncularıma şunları söyledim kısaca: “Lütfen başlarınızı öne eğmeyin, siz çok iyi oynadınız ve elinizden geleni yaptınız, en önemlisi mücadele ettiniz son ana kadar. Şunu unutmayın kupayı kaybetmek için önce finale çıkmalısınız. Playofflardan önce önümüzde 3 tane kritik maç ve elimizden geleni yapmalıyız.” Bence oyuncular asıl silahtır, ben onlara mantalitemi anlatırım ve aşılarım, onlar da karakterlerini benim yolumla sahaya koyup mücadele ederler. Başarının mimarı her zaman onlardır.

 

Play-offlarda rakibiniz Darüşşafaka Doğuş olacak ve normal sezonda onlara iki kere kaybettiniz. İstanbul’daki ilk maç ve serinin geneli için neler söylersiniz?

Darüşşafaka Doğuş mükemmel bir takım ve tecrübeli bir koçları var. Ne istediklerini net olarak biliyorlar ve favori taraf onlar ama biz de elimizden gelenin en iyisini yapacağız ve serinin en son maçına kadar mücadeleyi bırakmayacağız.

 

Bir oyuncu ve koç olarak toplam 6 farklı ülkede görev aldınız ve şuanda da 7. olarak Türkiye’desiniz. Peki Türk basketbolunun Avrupa’daki gelişim trendindeki yeri hakkında neler söylersiniz?

Türk basketbolu geçtiğimiz 10 yıldan bu yana gerçekten çok gelişti ve aşama kaydetti. Ligin kalitesi de her geçen yıl daha da arttı ve şuanda zirvede. Aynı zamanda milli takımlar seviyesinde de gerek Avrupa gerek Dünya şampiyonalarında başarılar elde ettiler. Yeni gelen kuralla artık takımınızda 6 yabancı bulundurabiliyorsunuz ve sahaya da aynı zamanda 5 yabancıyı koyabiliyorsunuz ayrıca Avrupa’nın en değerli koçlarının bir çoğu da artık bu ligde görev alıyor. Ligin kalitesi için son günde 5 takımın aynı galibiyet sayısı ile nasıl play-off yarışı verdiklerini izlemeniz yeterli olacaktır, gerçekten inanılmazdı 🙂 Bu çekişmeyi ve savaşı Avrupa’daki liglerde şuanda görmeniz çok zor. Ligin bu kadar kaliteli olması Avrupa kupalarında bu sezon başarıyı getirdi. Bence bu sezon Türk basketbolunun zirveye çıkması açısından bir dönem noktası olarak hatırlanacak.

 

Oyunculuk kariyerinizdeki en güzel anınızı sorsam?

Oyuncu olarak bir çok kupa aldım bir çok final kazandım ve bir çoğunu da kaybettim. En unutmadığım anımda sanırım kariyerimin son günlerinde, 36 yaşındayken ilk takımım olan Bosnia Sarajevo takımına geri döndüğümde yaşadıklarımdı. Kulüp kötü günler geçiriyordu 6-7 yıldır şampiyon olamıyordu ve Adriyatik Lig’de yer alamıyorduk ve finansal problemler baş göstermişti. Takımla ve şehirle beraber güzel işler yapmaya başladık. Şampiyonluğu tekrar kazandık ve adımızı Adriyatik Lige yeniden yazdırdık, artık 8000 taraftarla dolu salonda maçlarımızı oynuyorduk. Bunu yapabilmek benim için çok önemliydi, bu yeniden yapılanma sürecinde yer alabildiğim için çok mutlu ve gururluyum. Kariyerimin en duygusal ve en unutulmaz günleriydi diyebilirim.

 

Basketbol dışında neler yapıyorsunuz, hobileriniz nelerdir?

Yeni bir şehre ya da ülkeye geldiğimde mutlaka yerel yemekleri ve içecekleri tadarım ve onlarla beslenmeyi tercih ederim ve yemek yemeyi de çok severim hakikaten 🙂 Aslında basketbol dışında çok vaktim olmuyor, pek hobim olduğunu söyleyemem çünkü iki tane küçük kızım var ve her fırsatta onlarla vakit geçirmeye çalışıyorum.

 

Hamsi’yi beğendiniz mi? Ve Sümele Manastro artı Trabzon’daki diğer tarihi yerleri gezme fırsatınız oldu mu?

Elbette Hamsi’yi çok beğendim ve severek yiyorum. Burada Trabzon’da her şeyin içerisinde Hamsi var zaten 🙂 Bu arada sadece balık değil et de çok güzel burada hele de köfte çok lezzetli. Evet Sümele Manastrı’na gitme fırsatım oldu hatta Ayasofya’ya da gittim, tarihi yerleri seviyorum ve play-offlar bittiğinde daha da gezmeye devam edeceğim. Trabzon gerçekten tarih kokan bir şehir.

 

Maçlardan önce bir ya da birden çok toteminiz var mı?

Türkiye’ye gelmeden önce daha çok vardı sanırım. Burada ise soyunma odasına en son ben giriyorum, tüm takım ve staff içeri girince “biz tamamız koç” diyorlar ve beni çağırıyorlar, sanırım bu da bir totem 🙂

 

Kontratınızı iki yıl uzattınız henüz sezon bitmeden ve aynı şekilde Stipanovic ile Hardy de 2 sene uzattı anlaşmalarını. Sanırım bu gelecek sezonun planlarını şimdiden yapmaya başladığınız anlamına geliyor. Trabzonspor MP’da hedefleriniz neler olacak?

Aslında hedef her zaman aynı; en köt ihtimalle bu sezonki başarıların aynısını tekrarlayabilmek. Ama tabiki bir elimizden gelenin en iyisini yapmak zorundayız ve amacımız çıtayı yükseltmek olmalı.

 

Son olarak taraftarlara ve şehir hakkında ne dersiniz, onlara bir mesajınız var mı?

Bu şehri çok seviyorum ve kızlarım anaokuluna gidiyorlar, ailem de mutlu yani burada. Aynı zamanda çok iyi bir çalışma ortamım var, mükemmel bir tesisimiz ve güzel bir salonumuz var. Taraftarlarımız için ise tek bir kelime söyleyebilirim “inanılmazlar”. Sadece Trabzon’da bizi destekleyen taraftarlarımızında bahsetmiyorum aslında. Çünkü bu sezon Avrupa’da hangi şehre gitsek bizi orada mutlaka destekleyen bir taraftar grubu vardı, gerçekten harikalar ve bizi her zaman destekliyorlar. Sosyal medyadan da gelen destekleri unutmamam lazım, her zaman yanımızdalar. Onlardan bizi desteklemeye ve bize güvenmeye devam etmelerini istiyorum. Bize müthiş bir enerji veriyorlar ve onlar için oynamayı gerçekten seviyoruz.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

Mail: fersu77@abcspor.com

twitter: @fersudeniz

 

Son Haberler

EUROLEAGUE’İN YENİ YÜZÜ, YÜKSELEN DEĞERİ PARİS BASKETBOL

Geçen sezonun EuroCup şampiyonu Paris Basketbol, ilk Euroleague sezonunda ne yapacak herkesce soru işareti idi. T.J. Shorts gibi çok kısa...

Benzer Konular