Fenerbahçe’nin haftalardır çalan tehlike çanları dün en sonunda sertçe bir kayaya tosladı. İyi kapanan bir Mesut Bakkal takımı olan G.Birliği, İsmail Kartal’ın oyun planında yaptığı muhteşem değişikliklere rağmen (!) Fenerbahçe’den 3 puanı kopartmayı bildi. Her ne kadar spor kamuoyunda ve taraftarda haftalardır Emenike, Sow ekseninde dönen tartışmalar yaşanıyor olsa da ben sorunun daha derinlerde olduğunu düşünüyorum.
Fenerbahçe, Ersun Yanal’ın gönderilmesinden beri bir taktik sıkıntısı içerisinde. İsmail Kartal, Ersun Yanal’ın forvet hattını 3 santrforla oldukça ileride kuran ve iki beki aynı anda çıkaran anlayışıyla, Aykut Kocaman’ın topa hakim olan anlayışını birleştirmeye çalışırken ortaya kötü bir kompozisyon çıkıyor. Hem Aykut Kocaman, hem de Ersun Yanal ile çalışmış İsmail Kartal’ın bu iki teknik adamın oyun felsefelerinin bir karışımı olan oyun anlayışı sezon başından beri tutmuyor ve tutmayacak gibi de gözüküyor. Ligimizin kağıt üzerinde en iyi kadrosuna sahip takımın oynadığı futbol kabul edilebilir cinsten değil.
Ersun Yanal forvete direk uzun toplarla oynayan ve bu uzun topları Emenike, Webo, Kuyt gibi fizikli oyuncularıyla orada tutmaya çalışan bir oyun anlayışına sahipti. Eğer bu oyuncular yeterli olmaz ise Emre, Meireles, Caner, Gökhan dörtlüsü hemen ileride şok pres uyguluyorlar ve topu geri kazanmaya çalışıyorlardı. Bu taktik, fizik gücü yerinde olan takıma bir avantaj sağladığı gibi hızlı tek toplar yapabilen takımların da kontratağa çıkarak gol bulabilmelerine olanak sağlıyordu.
Türkiye Ligi’nde Anadolu kulüplerinde oynayan oyuncuların kalitesizliğinden olsa gerek Fenerbahçe yediğinden fazlasını hep attı. Yediği goller de taktiksel olarak genellikle kendi beklerinin boşluklarından geldi. 4-3-3 dizilişi bu taktik için olmazsa olmaz bir dizilişti ve göbekte toplanan 3 santrforu beslemek için özellikle beklerin ileriye çıkması şarttı. Top sizdeyken bir tür 3-4-3’e dönen bu anlayışta, Caner’in Ersun Yanal ile parlaması bu yüzden tesadüf değildir. Gökhan da sezon başında ameliyat olup toparlanma sürecinde olmasa yüksek ihtimalle o da parlardı. Bir de bu taktikte Mehmet Topal’ın görevi oldukça önemliydi. Bekler topun 3. Bölgeye geçmesini beklemeden kendilerini oraya attıklarından mutlaka topu oyuna doğru sokacak bir oyuncuya ihtiyaç vardı.
Aykut Kocaman ise topu ayağında tutmayı isteyen ve 4-2-3-1 dizilişiyle oynamak isteyen bir hocaydı. Alex’in gidişinden sonra bir anda kanat oyuncularından vazgeçen ve top takımdayken 4-2-3-1, top rakipteyken 4-3-3’e dönen Aykut Kocaman’ın taktiğinde iki bek asla aynı anda ileri çıkmaz, Mehmet Topal bir orta saha oyuncusudur. Bu taktikte en önemli unsur şu anda; Diego’ya biçilmeye çalışılan Cristian görevidir. O dönemki kadroda bu işi en iyi yapabilecek oyuncu olarak Salih Uçan vardı ve o taktik de kendisine Roma yolunu açtı. Fenerbahçe’nin tam 4-2-3-1 oynadığı Alex’li 2010-11 sezonunda Stoch’un parlamasının sebebi de bu taktikti. Fenerbahçe o dönemde sahaya enlemesine çok daha geniş yayılabiliyor, kanatları kullanabiliyor, Stoch ve Mehmet Topuz kendilerine sunulan boşlukları değerlendirebiliyorlardı. Yine o dönem hatırlanacak olursa spor kamuoyunda Mehmet Topuz- Gökhan Gönül ve Andre Santos-Stoch uyumundan bahsedildiğini hatırlayabilirsiniz.
Futbol sahası tarihinin hiçbir döneminde bugünkü kadar satranç tahtasını andırmamıştı. Tüm dünyada uygulanan total futbol, dişlilerden biri bile bozuksa tüm sistemin aksamasını beraberinde getiriyor. Günümüzde artık Sow-Emenike-Kuyt gibi birbirine yakın oynamayı seven bir üçlü forvet hattınız varsa Mehmet Topuz, Dia, Stoch gibi çizgi oyuncularında performansının düşmesi, buna karşılık Gökhan, Caner gibi oyuncuların parlaması kaçınılmazdır.
Peki Fenerbahçe ne yapmalı? Aslında yapılacak şey oldukça basit. İsmail Kartal acilen kendisine bir yol seçmek zorunda. Ya Aykut Kocaman’ın kısa pasa ve birbirine yakın konumlanmış oyunculara dayanan 4-2-3-1’ini Cristian’dan kat kat iyi Diego-Alper-Kuyt-Webo dörtlüsüyle uygulayacak, ya da Diego’yu tamamen kulübeye hapsederek ve topa sahip olma sevdasından vazgeçerek, yüksek tempolu ve prese dayanan bir oyun oynayacak. Şu anda Aykut Kocaman’ın oyununa benzer, fakat daha akıcı bir oyunu oynayan tek kulüp Beşiktaş. Sanırım Biliç, evinde otururken “ah şu Diego bende olacaktı ki” diyordur.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
onur.ilimsever@abcspor.com