2014 Dünya Kupası futbolseverler olarak bizlere büyük mutluluklar büyük keyifler yaşatmış olsa da Ülke Milli takımımızın olmaması hepimizin içinde büyük bir burukluk yaşanmasına sebep oldu.
Hollanda ile grup liderliği için başa baş bir mücadele veririz düşüncesi akıllara gelmeye başlamıştı ki maalesef evdeki hesap çarşıya uymadı ve Dünya Kupasını Milli oyuncularımız ve bizler televizyondan takip etmek durumunda kaldık.
Dünya Kupası elemelerinde Fatih Terim son maçlar öncesinde takımın başına geldiğinde herkese acaba yine bir Türk Milli Takımı mucizesi olur mu diye düşünmedi değil. Nitekim Fatih hocada bu beklentileri boşa çıkartmadı ve peş peşe alınan başarılı sonuçlar akabinde herkesin oluyor bu iş galiba yine bir mucize gerçekleşiyor demeye başladı. Fakat puan ve fikstür dezavantajımızdan ötürü maalesef son maçımızda Hollanda ile oynayarak şanssız bir şekilde bu mucizeyi gerçekleştiremeyip kupaya katılmayı kıl payı kaçırdık.
İşte bu olumsuz durumlar neticesinde Milli takım olarak büyük bir rotasyona gidildi ve 3-4 maçlığına sözleşmesiz gelen Fatih Terim’le uzun bir kontrat yapıldı ve Milli takım her kategorisiyle Fatih Hoca ve ekibine teslim edildi. Ülke futbolunun teknik adamlık bazında yetiştirdiği en büyük isimlerden birisi hiç şüphesiz ki Fatih Terim’dir. Taraflı tarafsız herkesin güvendiği Fatih Terim’de bence bu yapılanma da üzerinde durulması gereken yegane isimdi.
Şimdi sıra hem teknik adamlar ve oyuncular hem de taraftarlar olarak bizlerde. Zira bizim futbol anlayışımızın içerisinde maalesef Milli Takım taraftarlığı bulunmuyor. Yurt dışında izlenilen bütün maçlarda o Ülkelerin bayrağı ve formaları tribünlerdeki yerini alırken bizde daha çok taraftarı olduğu takımların formasıyla maça gitme ve yine o takımın futbolcusu haricinde kimseyi alkışlamayıp desteklememek yatıyor. Son dönemde özellikle ezeli rakipler olarak adlandırdığımız 3 büyükler bazında bu durum tam manasıyla ayyuka çıkmış durumda. Hangi takım oyuncuları rakibinin sahasındaysa desteklenmek yerine artık tam tersi yönde yuhalanması ve kötü tezahüratla karşı karşıya kalması da diğer bir kötü durum. Fenerbahçelisi Galatasaray futbolcusuna, Galatasaraylısı Fenerbahçe futbolcusuna sırf ezeli rakiplikten kaynaklı bir sürü kötü söz ve çoğu zaman küfür ediyor. Hal böyle olunca da Milli takımın oynadığı oyun değil çoğu zaman tribünlerin tepkileri spor programlarının ekranını süslüyor.
Fatih Terim varsa heyecan vardır. Kim ne derse nasıl düşünürse düşünsün. Bence Milli takım taraftarlığı kesinlikle forma rengini bırakarak yapılması gereken bir eylem. Golü atan futbolcunun adı ya da forma rengi değil tamamen kırmızı beyazlı forması ve ay yıldız ön plana çıkartılmalı takım taraftarlığı yerini ay yıldız sevdasına Türkiye sevdasına bırakmalı. İşte bunu başardığımız gün cidden bir turnuva takımı oluruz ve rakiplerimize ciddi üstünlük kurarız.
Son Dünya Kupası sahibi Almanya’nın geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu antrenmanına sırf futbolculara destek vermek onları daha da teşvik etmek için 45 bin kişi gitmiş. Bizde maalesef çoğu maçlarda bile bu rakamlara ulaşılamıyor. Onlar Dünya Kupası sahibi biz ise hep geçmişteki başarılarımızla avunuyoruz. Maalesef hal böyle olunca da ileriye doğru hiçbir zaman hedef büyütemiyoruz ve umutla bakamıyoruz.
Buradan bu yazıyı okuyan Fenerbahçelisi Galatasaraylısı Beşiktaşlısı Trabzonsporlusu Bursalısı Eskişehirlisi kısaca bu formaya bu bayrağa saygı duyan bu formayla bu ay yıldızla yaşamaktan gurur duyan herkese sesleniyor ve bir ricada bulunuyorum .
LÜTFEN 1 MAÇLIĞINA DA OLSA KENDİ TAKIM FORMANIZI ASIN VE AY YILDIZLI KIRMIZI BEYAZLI FORMALARINIZI ÜZERİNİZE GEÇİRİN.
LÜTFEN KENDİ TAKIM OYUNCUNUZU DEĞİL BÜTÜN MİLLİ FUTBOLCULARI ALKIŞLAYIN MOTİVE EDİN.
Bakın o zaman her şey nasıl da yerli yerine oturuyor. Bakın o zaman Fatih Terim ve öğrencileri nasıl göğsümüzü kabartıp içimizdeki ülke sevdasını yukarılara en zirveye çıkartıyor hep birlikte göreceğiz.
Saygılarımla..
