Cleveland Cavaliers… Son iki yıla damgasını vuran, geçtiğimiz sezonsa destan yazan Doğu takımı, son şampiyon… NBA’in artık eli kulağındayken, yazı dizimizi Cavs ile sonlandırmamak ayıp olurdu, hakarete benzerdi. “Başbuğ” – pardon “Kral” LeBron, “Uncle Drew” Irving ve Kevin Love’ın yanı sıra, J.R. Smith, Richard Jefferson, Channing Frye, Tristian Thompson, Mo Williams, James Jones, Iman Shumpert ve Danthay Jones gibi “Tutunamayanlar” ile, tarih yazdılar. 3-1 geriye düştükleri, disiplinden, ritimden tamamen koptukları, rezil olmaya yaklaştıkları bir Final serisinde, tarihte bir ilki başarıp geri döndüler, ve son maçı da LeBron’ın clutch bloğu ve Kyrie’nin dev el üstü üçlüğüyle kazanıp yüzüğü taktılar… Dahası, LeBron’ın yazın başka bir yere gitmesine de mani olabildiler ve sadece tâli parçaları değiştirip, galip yapıyı muhafaza ettiler. Ve gerçek şu ki, Dellavedova dışında kimseyi kaybetmediler. Peki, kimleri kazandılar? Veya daha doğru bir ifadeyle: Kazandıkları, kazanmalarını sağlayabilecek mi? Arka arkaya bir şampiyonluk daha gelebilir mi? İşte karşınızda, yeni sezon öncesi son incelememizle, son şampiyon Cleveland Cavaliers…
30 – CLEVELAND CAVALIERS
–
Gidenler: C Timofey Mozgov, G Matthew Dellavedova, C Sasha Kaun, Koç David Blatt*, C Anderson Varejao*, G Joe Harris, G Jared Cunningham, C Albert Miralles*
Gelenler: Koç Tyronn Lue*, PG Kay Felder (Draft’tan); C Chris Andersen, G DeAndre Liggins, G/F J.R. Smith* (serbest oyuncu olarak); G-F Mike Dunleavy, C Albert Miralles (takasla)
Geçen sezonki derecesi: 57-25
Koç: Tyronn Lue
Şampiyonlar. Bunu hak ettiler, hem de sonuna dek hak ettiler ve LeBron da tüm sözlerini tutup, muradına erebildi. Onlardan mutlusu yok artık. Hele ki bir de LeBron’ı ve Smith’i takımda tutmayı başarmaları bambaşka bir zafer oldu onlar adına. Richard Jefferson’ı emeklilik kararından vazgeçirmeleri de tuzu biberi hepsinin – veteran katkısının önemi, play-off’ta arşa varmıştı. Koç Tyronn Lue’ya yeni bir imza attırmaları da bana kalırsa olumluydu; çünkü her ne kadar play-off’larda sönen Kevin Love’ı benche çekip kendine getirme taktiği dışında bir fark yaratamamış/atılım gerçekleştirememiş olsa da, Lue, LeBron’ın saygısını kazandığı için bu kontratı hak etti. Çünkü bu takım (ve savunması) aslen David Blatt’in eseriydi; ama Blatt-LeBron kavgası bitmediği için huzur yoktu ve Lue’nun gelişiyle iç çatışmalar sona erdi (savunma savsandığı için de Delly tüm özelliğini kaybetti). Şampiyonluğa bu faktörün de muhakkak bir etkisi olmuştur.
İç hamlelerin yanı sıra, dış transferde de çapları yettikçe boş durmadılar ve nokta atışlarıyla güçlenmeye çalıştılar. Takım Atlanta serisi dışında dış şutta ortalama bir seviyedeydi, bunu değiştirmek için veteran swingman Dunleavy’yi aldılar. Savunma yapamasa bile en azından bir Mike Miller kadar kritik katkılar yapacaktır hücumda Dunleavy. Ayrıca LeBron ile Miami’de bir yüzük kazanmış asabi “Birdman” Andersen’i de ekibe monte ettiler ve 4-5 numarada dışarıdan sayı tehlikesi olan ve boyalı alanda savunması ve bloklarıyla devleşebilen bir veterana kavuştular. Mozgov’un yokluğunu aratmayacaktır elbette Birdman; ve nicedir hareketli bir 5 numara arayan Cavs’e de (sakatlanmazsa) yararı çok olur. Zaten Andersen topu elinde istemediği için, hücumda tüm ribauntları alıp savunmadaki tüm ribauntları rakibe hediye eden Tristian Thompson‘ın benchte geçirdiği dakikalarda Cavs hiç üzülmeyecektir.
İki mühim isim daha kattılar ekibe; birisi, Avrupa macerasından sonra, savunmanın yapılmadığı D-League’de geçtiğimiz sezon şampiyonluk yaşayıp Yılın Savunmacısı seçilen ve yeniden NBA’e dönmeye hak kazanan şutör guard Liggins. Liggins, ribauntları kovalayan, savunma için çırpınan bir fayda kemeri. Topa dokunmasa bile konsantrasyonu ve azmi hiç düşmüyor, çünkü sahada başarmak istedikleri bambaşka – tıpkı bir vakitlerin Dennis Rodman‘ı gibi (kalite değil, felsefe ve tercihler açısından benzetiyorum elbette). Rotasyondaki rolünü büyütmek gibi bir niyetim yok; ama ters giden bir şeyler olursa, Delly’nin savunmadaki ve topa baskıdaki yerini doldurmaya şimdiden aday Liggins. İlaveten dış şutu da fena sayılmaz.
Bir diğer eklemeyse, draft’tan seçtikleri Isaiah Thomas benzeri “Cep Herkül’ü” Felder. Felder adeta mini bir Irving gibi performans sergiledi Yaz Ligi’nde, ve herkesin gözüne girmeyi başardı. Oyun yapısı gerçekten de Irving’i andırıyor, ve kalite olarak da belli bir seviyeyi yakaladıkça, benzer bir yedeğin, Mo Williams’ın takaslanması için zemin doğuyor. Evet, Felder’ın çabukluğu, atletizmi, pas ve takımı oynatma tercihleri, dinamizmi, tam saha hücumundaki etkisi, liderlik anlayışı şimdiden övgüye değer bir seviyede. Mesafe tanımadan, perde gerektirmeden, her yerden her şekilde eli daima sıcak Felder’ın, ve dilediği zaman skor bulabiliyor. Ayrıca savunma sezgileri, refleksleri, çabukluğu ve çaldığı toplarla coast-to-coast hızlı hücum bitirişleri de kuvvetli. Fena değil, değil mi?
Peki, bu az ama öz eklemeler neticesinde, takımda neler değişti? Öncelikle, geçen yıldan bakiye herkes 1 yıl daha yaşlandı, tecrübelendi, yıprandı ve yüzük kazandı – 2 iyi, 2 kötü bakış açısı. Kevin Love, Final serisinin en kritik yerinde, hiç kimsenin ummadığı ölçüde azim ve savunma katkısı vererek şampiyonluğun gizli kahramanı olmayı becerdiği için, tükenmeye yüz tutan özgüveni yerine geldi. Irving, bu işin sokakta idman maçı yapmak olmadığı idrak etti ve play-off’ların ciddiyetine (nihayet) uygun biçimde oynayıp, hem devleşti, hem fark yarattı, hem de bu yıl için olgunlaştı. LeBron, “loser” yaftasından tamamen kurtuldu, Finaller’in son 3 maçındaki performansıyla yediden yetmişe herkesin saygısını kazandı. Dev kulaçlı Jordan McRae parlamaya, kritik skorlar üretmeye başladı – böylelikle takas değerini de, rotasyondaki rolünü de büyüttü (bakalım Mo ile beraber o da gönderilecek mi?).
Iman Shumpert yeniden bir şeylere yaradığını hissetti, J.R. ise Atlanta serisindeki üçlük yağmurunda başrolü oynayıp, istese neler yapabileceğini kanıtladı, kontratı da kaptı. Jefferson ve çok zor aşamalar atlatıp buralara gelen Frye, sonbaharlarında saadeti tattılar ve artık çok daha ferahladılar. 1 numarada Kyrie – Mo (takaslanabilir) – Felder, 2 numarada J.R. – Liggins – Shumpert – McRae – Dahntay, 3 numarada LeBron (keşke hep 4’te olsa) – Dunleavy – James Jones – Jefferson (Jefferson hariç 2 ve 3 numaralar rahatlıkla yer değişebilir bu sistemde); 4 numarada Love – Frye – Andersen ve 5 numarada Thompson – (yine) Andersen gibi bir rotasyonları var artık. 15 kişilik kadroları hazır. Roller de belli. Hazırlık maçlarında asları dinlendirip yedeklerin gücünü görmeye çalıştılar, ve başardılar.
Yeni sezonda, bu rotasyonla geçen yıldan çok farklı bir şey oynayacaklarını iddia edemeyiz, ama daha verimli oynayacaklarını iddia edebiliriz. Tek istisna, her an bir fırlamalık yapabilecek J.R. Smith olabilir, ama o da artık neyi ne zaman yapacağını kestirebiliyor. Mo’yu takaslayıp bir adet daha çok yönlü hareketli uzun almak isteyebilirler, ama bunun haricinde yeni sezona hazırlar. Top yine LeBron’ın elinde olacak, ve LeBron yaptığı her işi yine mükemmelen yapıp, savunmada takım arkadaşlarından özveri bekleyecek. Dış şutlar konusunda Atlanta serisindeki ivmeyi yeniden yakalamaya çalışacaklar; fakat Dunleavy’nin gelişi bile çıtayı oraya yükseltemez kolay kolay. Bench’in yeni lideri Felder – McRae ikilisi olacak, ve McRae takaslanırsa Felder tek söz sahibi haline gelecek. Thompson ile hücum ribauntları üzerinden ikinci şanslar kovalayacaklar ve uzunlar alan kaplamadığı için LeBron dilediği gibi potaya drive edebilecek. Sezonun ilk yarısını arayış içerisinde, ikinci yarısını ise kararlı bir yükselişle geçireceklerdir. Doğu’da normal sezonu 1. tamamlamayabilirler, fakat Doğu Finali’nin aşağısında kalmayacaklardır.
Tabi şampiyonluğun tekrarlanması bu yıl çok daha zorlaşacak. Çünkü karşı konferansta Durant ve GSW, Team-Up’a başvurup güçlerini birleştirdiler. Spurs, Clippers ve Rockets uçacak, Denver, Memphis, Minnesota, Portland, Utah ve New Orleans da elbet bir çıkış yakalayacaktır. Yani iş, Doğu’yu fethetmekle bitmiyor. Tabi bir de şu var; Batı’dan gelenler, iç rekabetin derecesi sonucu çok daha yorgun ve yıpranmış olurlardı, Finaller’de Doğu’dakilere büyük şans doğardı. Fakat bu yıl Doğu’da da rekabet (geçen yıldan beter şekilde) kızışıyor. Başta Boston ve Indiana olmak üzere, Washington, Orlando, Toronto, Detroit, Atlanta ve Milwaukee, işleri epey zorlaştıracak Cavs için. Bucks en uzun, Boston en genç hırslı, Toronto en bayıcı, Detroit ise en potanisyelli takım Doğu’da; Cavs ise halen daha hepsinden iyi.
Tahminim şu: NBA Finali’ne yine çıkarlar. Fakat orada tüm cevaplar, rakibe göre değişir. Lakin büyük iddiam da şu olsun: Eğer GSW ile eşleşirlerse, yine kazanan Cleveland olur! Neden mi? Kimse için her şey mükemmel gidemez de, o yüzden. Golden State’in 2 yıl önce Kyrie ve Love sakatken epey zorlanıp ‘Tek Adam’ LeBron’ı yıkması, “Şampiyon, en güçlüdür!” mottosunu şüpheye düşürmüştü. Geçen yılsa, işler tam tersi yöne dönecekti, ama LeBron ve Kyrie müsaade etmedi. 3. seferde, kimin ne olduğu iyice anlaşılır. Durant 1. yüzüğünü, Curry, Green ve Klay ise genç yaşta 2. yüzüklerini istiyor belki; ama LeBron, artık kimselere ispatlayacak bir şeyi kalmadığı için rahatladı, ve baskılardan kurtuldu. Böylelikle, açlığına odaklanıp, tarihin en iyisi tartışmalarında Jordan ve Kobe’yi yakalayabilmek için kalan her senesinde yüzük için ayrı bir hırs yapacaktır. Kafasını basketbola vermiş, %100’üyle oynayan bir LeBron’a bayılıyoruz…
Böylelikle, yeni sezon öncesi takım incelemelerimiz, yazı dizimiz son buluyor. Herkese, muhteşem bir seyir zevkiyle dolup taşan bir yeni sezon diliyorum…
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak