Temsilcilerimiz Avrupa arenalarında öylesine dikkat çekici performanslar sergiliyorlar ki, BSL’nin gerçekten de şu an Avrupa’nın en iyi ligi olduğunu iddia etmemiz kolaylaşıyor. VTB ve İspanya Ligi rakiplere nazaran bu mertebeye sadece doğru transferlerle erişmedik; tesisleşme, yatırımlar, kurumsallık gibi kulağa çok angarya ve boş gelen adımlar atıldı, sponsorlar doğru yerden seçildi, vs. Tabi bunu bir vakitler İtalya Ligi de yapmış, sonunda mali krizlerle pek çok büyük kulübünü derbeder etmişti – bizim derhal yerli oyuncu istihdamında akıllı davranıp bu akıbeti savuşturmamız şart. Yerliler ve gençler, gerek oyuncu gerekse de antrenörlük kademesinde, basketboldaki istikbalimizin her bakımdan anahtarıdır – tıpkı Boston Celtics’in yaptığı gibi. Evet, bugünkü misafirimiz, NCAA tipi yapılanmayla ortalığın tozunu attıran Yoncalar’a ait. Birkaç minik ekleme ve kapatılacak tek mühim noksan ile, Doğu Finali’ne yürümesi beklenen Celtics’e bakalım bu yıl yoncaları kaç yaprakla şans getirecek?
25 – BOSTON CELTICS
–
Gidenler: F/C Jared Sullinger, G/F Evan Turner, F David Lee*
Gelenler: SF Jaylen Brown, PF Guerschon Yabusele, C Ante Zizic, PG Demetrius Jackson, PF Ben Bentil, SF Abdel Nader (Draft’tan); G Gerald Green, F/C Al Horford, G Damion Lee, G Jalen Jones, G/F Marcus Georges-Hunt (serbest oyuncu olarak)
Geçen sezonki derecesi: 48-34
Koç: Brad Stevens
NCAA koçları… Onlarla da yapamıyorsunuz, onlarsız da yapamıyorsunuz, değil mi? Yok, aslında pek öyle değil. En az malzemeden en yüksek verimi almasıyla ünlü, NBA tarihinin en büyük koçu Larry Brown efsanesini hariç tutarsak; ne Rick Pitino, ne tam saha baskıya öncülük eden hızlı hücum anlayışı ile büyük hoca Jerry Tarkanian, ne de John Calipari, NCAA’deki başarılarını NBA’e kalıcı biçimde taşıyamamıştı. Pitino’nun Knicks’le (Boston macerasını unutmak en iyisi), Tarkanian’ın Spurs’le, Calipari’nin de Nets ile birkaç güzel günü olmuştu, lakin devamı gelmemişti. İşte Brad Stevens, bu üçlünün değil, Larry Brown’ın izinden gitmek istediğini bizlere gösteriyor. NCAA koçlarının NBA’de yaşadığı en büyük sorun, kolejdeki bilgisiz ve öğrenmeye aç enerjik gençlerle değil, karakteri oturmuş, yapıları belli ve milyonlar kazanan profesyonel oyuncularla çalışmaktır. Özellikle otorite ve oyuncu gelişimi açısından zor anlar yaşarlar, çünkü kolejde takımın hakimi koçlarken, NBA’de oyuncuların borusu öter. Stevens bunu kırmaya başladı, diyebiliriz. Elbette ki (Rondo’yu saymazsak) henüz bir süper yıldız ile çalışmadı – yani ego sahibi zengin isimlerle otoritesi imtihan edilmedi; fakat staj döneminde yokluktan harikalar yarattığı da gerçek. Jeff Green ve Gerald Wallace gibilerle yollar ayrılalı beri, elindeki malzeme, kolejdeki gibi genç, başarıya aç ve gelişip değişmeyi kabullenecek isimlerden müteşekkil. Ayrıca, takım halinde oynamayı sorun etmiyorlar. Şahane, değil mi?
Gerçekten de öyle. Geçtiğimiz iki yıl boyunca “doludizgin geliyoruz” sinyalleriyle adlarını duyurdular, geçen sene de şaka yapmadıklarını gösterdiler. Takım oyununda ve yıldızsız oynamakta başarılılar. Ayrıca salary cap’lerini çok verimli kullanıyorlar ve ellerinde halen avuçlar dolusu cici draft hakları var. Yani, Boston asla uyumuyor, durmaya da niyetlenmiyor. Zaten başlarındaki GM Danny Ainge olduğu için her an bir takas yaşamaları gayet mümkün, hatta olağan bir durum. Ainge, yeri geldiğinde en anlamsız yerde Perkins’i Thunder’a yollayıp işleri mahvedebiliyor, kimi zaman da Pierce ve Garnett karşılığında aldığı sonu gelmez draft haklarıyla yeniden yapılanmayı bir zevke dönüştürüyor. Kelimenin tam anlamıyla tacir kafasına sahip, duygusal yaklaşmayan, mühendis kafasıyla iş gören birisi Ainge. Bu yüzden Stevens ile ortaklıkları gayet güzel ilerliyor. Ve Durant’i alamasalar da, Horford gibi isimler için Boston’ı cazip hale getirmeyi başarıyorlar…
Evet, Horford ile başlayalım. Boston Garden’daki taraftar, geçtiğimiz sezonki Celtics’te iki mühim eksik görüyordu. 1) Pota altındaki kısıtlı potansiyel 2) Zor anlarda işi sırtlayacak, inisiyatif kullanıp layıkıyla öne çıkacak bir yıldız. Horford’a imzayı attırıp, tek hamlede iki eksiği birden kapatmış oldular, tebrik ederiz. Horford, bir süper yıldız değil belki; fakat NBA’de eşi benzeri bulunmayacak cinsten bir yıldız, ve Boston’ın ve modern basketbolun kaideleri içerisinde, herhangi bir süperstardan çok daha işe yarayacak bir uzun. Ayrıca egolarından arındığı için, ideal bir takım oyuncusu. Hem içeriden hem de dışarıdan skor tehdidi olan, ribauntlarda Hibbert’laşmayan, savunmada ayaklarıyla ve zekasıyla çok güzide işler yapan, pozisyon almada, arkadaşlarını hücuma katmada ve takım oyunu oynamada sorun yaşamayan Horford, Budenholzer’lı müthiş Atlanta hücum düzenindeki kadar başarılı olacak ve takımı bir sonraki düzeye taşıyacaktır.
Draft’in 16. sırasında seçtikleri Yabusale isimli tank bu yılı Çin’de geçirmek istediği için, Crowder’a yedeklik yapamayacak; üstelik, parayı Evan Turner‘a değil, Amir Johnson ve Tyler Zeller‘a vermeyi yeğledikleri için 3 numaradaki olası oyun kuruculuk, savunma ve orta mesafe katkısını da yitirmiş gibi görünüyorlar. Ama Miami’den Gerald Green’i kopararak, atletik, dış şut tehdidi olan bir veteranı (yine) Boston’a getirdiler ve bir nebze açıklarını örttüler. Crowder oyuna büyük bir enerji ve azim getiriyor, ve tek eksiği de istikrarlı dış şutu – bu noktada Green’i iyi bir tamamlayıcı ve muadil olarak tanımlayabiliriz ve kısa forvette sancı çekmeyeceklerini söyleyebiliriz. Tabi meseleye bir de Jaylen Brown katılacak, ki bunu bambaşka bir başlıkta incelemek gerekir.
İncelemeye başlayalım öyleyse; yazın yapılanlar az ve öz görünebilir; lakin işin içerisinde Draft seçimleri ve seçilmeyen çaylaklara imza attırabilmek de vardı. Öncelikle, Hield, Dunn ve Murray gibi, Boston’a cuk oturacak adaylara rağmen, Jaylen Brown’ı seçip herkesi şaşırttı Celtics. Brown, deliciliğini ve çok yönlülüğünü ani şutlarla ve oyun zekasıyla birleştiren, hem taşıyıcı hem de patlayıcı gücü yüksek bir çaylak. Yaz liginde yaptıklarını normal sezona taşıyabilmesi çok kolay değil, çünkü Isaiah Thomas’tan bile daha çok elinde istiyor topu; ve muhtemelen Boston’ın Turner’a yol verirkenki planı da buydu. Modern basketbolda pivotlar değişirken, oyun kurucular da eşsizliklerini yitirirken, uzun forvetlerin dış şutları, kısa forvetlerin de oyun kuruculukları ve topa hükmetme meziyetleri gelişti; daha doğrusu ayrı bir önem kazandı. Artık Paul George, Chandler Parsons, Aminu, Melo, Ariza, Batum ve formundaki bir Lance Stephenson’ın kıymeti eskisinden çok daha fazla. Elbette ki bu akımı başlatan adam, LeBron James oldu. Ve Kral’ın izinden giderken, Crowder ve Green’i aynı potada eritmekle kalmayıp, üstüne bir de Turner’laşabilecek bir çaylağı bünyelerine kattılar. Faul aldırma ve fade-awayler konusunda şimdiden uzmanlaşan Brown, her topu elinde istemekten biraz vazgeçmesi ve savunmasını ilerletmesi halinde, 2-3 sene içerisinde All-Star kıvamına varabilir. Özellikle Celtics’in hücum temposu açısından, Brown bu yıl benchten gelip takımı en kritik anlarda coşturacaktır. Çünkü cephanesinde yok, yok.
Çaylak demişken; Demetrius Jackson’ın milimetrik paslarını görmezden gelemeyiz. Özellikle Al Horford ve Amir Johnson ile oynayacağı ikili oyunları görmeyi hepimiz iple çekeceğiz. Ayrıca bireysel hücumu, savunması, atletizmi, dış şut mekaniği, topsuz oyunu, bitiriciliği ve patlayıcılığı da beklenenin üzerinde seyrettiği için, sezon ilerledikçe IT’den süre çalmaya başlayabilir. Eğer kendini Celtics’in sistemine göre geliştirirse, o da kısa zamanda All-Star radarına girecektir. O vakte dek de, boş bırakıldığı an rakiplere yağmur gibi üçlük gönderecektir. Tam bir Draft Steal’ı, kısacası…
Peki, bu değişiklikler sonrası kadroda durum nasıl? 1 numarada minik All-Star Isaiah “IT” Thomas, kendisini es geçenlere had bildirmeyi sürdürecek. Hücum yönünde hatalı tercihlerinin sayısını günden güne azaltıyor. Savunmadaki yetersizliğini Avery Bradley – Marcus Smart – Evan Turner üçlüsüne devredebildiği için herkesin içi rahattı; ama bu yıl Turner’a sahip olmayacaklar. Gelgelelim, Demetrius Jackson sayesinde IT benchteyken oyun kurucu sıkıntısı çekmezler. Yılın Savunmacısı ödülüne kafadan aday gösterebileceğimiz Marcus Smart ve Avery Bradley de yılmayan delifişek karakterleriyle savunmayı ve takım oyununu katalize edecekler. Smart’ın dış şutunu ilerletmesi halinde çok daha kritik bir oyuncuya dönüşeceğini unutmayalım. Ribauntlara büyük katkı veren Terry Rozier de süre buldukça bu dörtlüye katılacaktır.
2 numarada Bradley – Smart ikilisi dışında verimi düşen James Young, sindirimin son halkası R.J. Hunter, kimi zaman Gerald Green, ve çaylaklar Jalen Jones, Damion Lee ve Marcus Georges-Hunt yer alacak. Takımda son topu kullanmaya cesaret edebilen o kadar fazla sayıda “gönüllü” var ki, maçın sonu yaklaştıkça atıcıların iştahları kabarıyor – ve bu gönüllülerin pek çoğu mutlu sona ulaşıyor. Georges-Hunt da bu isimlerden birisi artık. Tabi sahada istisnasız irili ufaklı her işi de yapabildiğini ekleyelim. Jalen Jones, hakiki anlamda, sırtı dönük post oyunu eklenmiş bir Gerald Green prototipi ve çok yararlı paslar dağıtabiliyor. Bu iki ismin rotasyonda muhakkak bir yeri olacaktır. Damion Lee ise, Eurostep dahil her yerden her şekilde sayı üretebilen bir süper-skorer swingman adayı. Boston’ın yapısına uyum sağlaması zor, ama başarırsa, IT’nin getirdiği hücum katkısının aynısını 2-3 numara için yaratabilir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, 3 numarayı Crowder-Brown-Lee-Young-Jalen Jones şeklinde özetleyip takımın esas ilginç mevkisine, yani 4 numaraya geçebiliriz. Burada takımın en tartışmalı ismi Amir Johnson, fiziksel oyunu çok seven, gücüyle fark yaratan fakat savunmada bir Amir kadar olamayan çaylak Ben Bentil, süre verilince epey verim alınabilen eski ekol 4 numaralardan Jordan Mickey ve 4-5 numarada oynayabilen Olynyk, Zeller ve Jerebko bulunuyor. Evet, Amir savunması ve boyalı alanda gösterdiği performansla kontratı kaptı; fakat tek başına çok yetersiz olduğu için şahsen ben bir an önce Jerebko ile yer değişmeleri gerektiğini düşünenlerdendim, halen de öyleyim. Jerebko’nun tek sorunu, devamlılık. Benchten az bir süre için gelince büyük işler başarıyor, ama tam zamanlı ilk beş oyuncusu olmayı da beceremiyor. Bentil veya Mickey’nin de bu yaraya çare olması zor. Dolayısıyla, bu mevkiden savunma ve ribaunt katkısı beklediklerinde Amir ve Mickey, sayı istediklerinde ise Bentil ve Jerebko’yu devreye sokacaklar. Zeller ise görev adamlığında gelinen son nokta olmayı ve giderek azalan sürelerini azami verimle taçlandırmayı sürdürebilirse, Amir’i benche çekebilir. Blake Griffin takası için Clippers’ı yoklamayı sürdürmeleri boşuna değil, kısacası...
5 numara, artık Horford’ın. Olabilecek en emin ellere emanet edildi ve görev adamı (Marcus Smart’ın saç ikizi) Sullinger’ın yokluğu hiç hissedilmeyecek. Yedeği Olynyk, bir türlü beklenen çıkışı yapamadı ve bir vakitlerin Sixers’ındaki Marreese Speights’e döndü. O kadar sert ve çirkef bir oyun yapısı var ki, Bill Laimbeer‘ın genlerini mi taşıyor diye düşünüyor insan. Tabi sağlam bir eski usul pota altı oyuncusu olduğunu, fakat oyun zekasına ve sınırlı kapasitesine kurban gittiğini de unutmayalım. Sullinger yerine Horford gelince, Olynyk’in yaptığı iş kıymete binecektir ve süreleri artacaktır. Lakin bu halde bile Zeller ondan önde, hem de Zeller’ın aksine Olynyk dış şut atabiliyorken! Olynyk, Horford’ı her bakımdan yedeklemeye ve savunma direncine odaklanırsa, Zeller’ı yakalar. Ama Zeller, her daim daha zeki ve faydalı. Zaten bu yüzden kontratı kaptı…
Kontrat demişken; takımın başına üşüşebilecek tuhaf bir kara bulut var artık: Oyuncu maaşları. Takımın ağır işçileri IT, Crowder, Smart ve Bradley, Tyler Zeller ve Amir Johnson’a kıyasla çok daha az ücret alacaklar artık ve bu durum takım içi dengelere etki edip, bu mükemmel takım uyumunu zedeleyebilir. Demedi demeyelim… Bunun dışında, bu yıl Yoncalar için opsiyonlar gani gani. Yarı saha hücumu için geçtiğimiz yıldan bakiye tüm isimleri, tam saha hücumdaysa Brown, Damion Lee ve Demetrius Jackson’ı kullanıp rakiplere kabus yaşatabilirler. Tabi bir de hepsine uyumlu bir Horford’ları var. Öyleyse, bu yıl 50 galibiyet ve Doğu Yarı Finali hiç şaşırtıcı olmaz – işler yolunda giderse (veya geçen sezonki sıralama faciası tekrarlanmazsa) Final bile görebilirler. Tabi bunca taze, tavanı yüksek ve çok yönlü cevher varken de, IT’nin bile draft hakları karşılığında başka takıma takası gerçekleşebilir bu yıl, sevenlerini şimdiden uyaralım…
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak