FIBA Şampiyonlar Ligi, temsilcilerimiz Beşiktaş Sompo Japan ve Bandırma Banvit için bir hayli güzel başladı – ikisine de tebrikler. Stimac sayesinde koç Ufuk Sarıca‘nın aynı numarayı iki kez tekrarlamayıp, şampiyonluğa ulaştığı sistemi geliştirdiğini de görüyoruz. Tabi ne yazık ki bir de acı haberimiz oldu; Samsun Canik Belediyespor’un kıymetli baş antrenörü Mehmet Can Öztürk, genç yaşta aramızdan ayrıldı; kendisine rahmet, sevenlerine baş sağlığı dileriz. NBA cephesinde ise, geri sayım giderek daralıyor. Bu defa karşımızda, “Great” Dirk Nowitzki’nin Dallas Mavericks’i var. Gerçekten ilginç bir yaz dönemi geçirdiler ve ellerindeki kıymetli parçaların çoğunu kaptırsalar bile benzer kıymetteki isimlerle açıkları kapattılar, geçen yılki çizgilerini korudular. Dolayısıyla, bu yıl, çaylak pivot Hammons, forvet Powell, ve Dirk’ün muhtemel jubilesini seyretmekten başka pek bir şeye dikkat etmemiz gerekmeyecek Dallas cephesinde – tabi eğer 41 numaralı malum büyüğümüz birkaç sene daha oynayabilecekse, geriye görülmeye değer tek bir hesap kalacak hepimiz için: Gelmiş geçmiş en büyük Alman oyuncunun NBA’deki 30.000’inci normal sezon sayısına erişme çabası…
24 – DALLAS MAVERICKS
–
Gidenler: C Stanko Barać (hemen serbest bırakıldı), F Jeremy Evans, G Raymond Felton, F David Lee, C Zaza Pachulia, F Chandler Parsons, C JaVale McGee, F Charlie Villanueva
Gelenler: C A.J. Hammons (Draft’tan); F Quincy Acy, F Harrison Barnes, G Seth Curry, G Jonathan Gibson, C Jaleel Cousins, G C.J. Wallace, G Keith Hornsby, G Kyle Collinsworth, F Nicolas Brussino, F Dorian Finney Smith (serbest oyuncu olarak); C Andrew Bogut, C Stanko Barać (takasla)
Geçen sezonki derecesi: 42-40
Koç: Rick Carlisle
Evet, Koca Dirk, artık yaşlandı. Umabileceğimizden çok daha yakın bir tarihte bizlere, sahalara veda edebilir. Kobe, Duncan, Garnett derken, sezon sonunda Paul Pierce, Vince Carter ve Andre Miller gibi büyük isimlerle birlikte Nowitzki’ye de elveda demeyeceğimizi kimse garanti edemez. Belki dış şutu silah edinmiş ilk süperstar seviyesindeki “modern/stretch” 4 numara Dirk değil, Bob McAdoo’ydu; fakat bu işi Dirk mükemmelleştirdi. Tabi bunu söylerken, Duncan’ın bir pota altı devi olduğunu, Webber ve Garnett‘in çok yönlülüklerini 3 sayı çizgisi içerisinden sergilemeyi seçtiklerini, Rasheed Wallace‘ın ise Dirk’ten 2 gömlek aşağıda olduğunu da gözardı etmediğimizi belirtelim. Sözün özü; Dirk, Kobe ve Duncan’ın yaptığını, Wade’inse yapamadığını yaptı ve NBA’e başladığı yerde kariyerini bitirmeye karar verdi. Bu uğurda, Dallas’ın franchise oyuncusu olmaktan hiç vazgeçmedi. Yakında, emeklilik var. Peki, Dirk sonrası dönem için, Dallas neler planlıyor?
Eğer işin içerisinde bir yeniden yapılanma süreci varsa, bu süreç, diğer takımlardakinin aksine bir “tanking” furyası şeklinde başlamadı. Daha önceki gibi yine, şahsi fikrim, bu kadrodaki tek “yeni franchise oyucusu” adayının, üzerine kadro kurulabilecek tek kişinin, Dwight Powell olduğu yönünde. Fakat tüm yükü Powell’a bindirmek yerine, yine birkaç senedir Dirk’e yaptıkları gibi, ağırlıkları peşin peşin tüm takıma dağıtacaklar. Yazın birkaç kıymetli ismi kaybettiler; Zaza’yı daha zekisi, tecrübelisi, yüzüklüsü ve ihtiyarı ile, yani Bogut ile değiştirdiler; Chandler Parsons’ı Harrison Barnes ile ikame ettiler; Felton’ın yerine Curry familyasından bir üçlükçüyü yeğlediler; Lee, Evans, McGee ve Villanueva gibi görev adamlarının yokluklarını da Acy, DeMarcus’un biraderi Jaleel Cousins, Jonathan Gibson, C.J. Wallace, Keith Hornsby, Kyle Collinsworth, Nicolas Brussino, Dorian Finney Smith gibi genç serbest oyuncularla telafi edecekler. Tabi bir de, draft ettikleri cüsseli pivot Hammons var. Burada hakiki anlamda ağıt yakabilecekleri tek kayıp, Parsons’tı. Sakatlık riski yüzünden kendisine kontrat vermediler, fakat, lig çapında bu türde ve kalitede forvet bulmak da bir hayli müşkül. Barnes’ın bir nebze daha sönük kalacağını düşünebiliriz şimdiden; ama kalan eklemeler, sistemin değişip gelişeceğinin sinyallerini veriyor…
Evet, gelenlerle değil, daha sistematik biçimde, mevkilerle başlayalım. 5 numarda Bogut, sağlıklı kalabildiği sürece, Dirk’e Zaza’dan çok daha fazla katkı sağlar. Çünkü Olimpiyatlar’dan epey formda döndü, ve hem çok kurt bir uzun olduğu, hem de oyunu çok iyi bildiği için alan açmakta, perdelemeleri yaratmakta ve pas dağıtmakta birinci sınıf bir usta. Savunmada da, yaşlansa bile artık en fazla Dirk kadar aksar – ki, ardında bir Draft Steal’ı Hammons’ın varlığı sayesinde, pota altı savunmasında işler kötü giderken gönül rahatlığıyla benche gelebilir. Hammons demişken; kendisi ikili oyunları (orta mesafe şutlarla veya içeriden) bitirmekte çok etkili, pota altı ve boyalı alanda, hem yüzü dönük hem de sırtı dönük oyunda (omzu üzerinden attığı yarım hook’lar çok işe yarayacak) yabana atılmayacak bir skorer – ayrıca takipçiliği, atletizmi, kuvveti, ribauntlardaki sezgisi ve hırsı, pasları yakalama meziyeti, epey yer kaplaması ve boyalı alanı bloklarıyla kabusa çevirebilmesi sayesinde muhakkak ses getirecektir. Bunların yanı sıra, koşuşturmayı o kadar çok seviyor ki, NBA temposuna uyum sağlama konusunda zorlanmayacağını da öngörebiliriz. Dolayısıyla, pota altında artık Zaza-McGee-Lee üçlüsüne nazaran çok daha emin ellerdeler. Üstelik Bogut’un Hammons’a öğretecek çok şeyi var. Bu isimlere ek olarak, Cousins ve halen lige alışamayan Salah Mejri gibi iki eski ekol pota altı devine de sahipler. Böylelikle, geçtiğimiz yaz DeAndre Jordan’dan kazık yedikten sonra çuvalladıkları mevkiyi nihayet sağlama alabilmiş durumdalar.
4 numarada, Dirk ve bayrağı ondan teslim alabilecek bir Dwight Powell’ın yanı sıra, Quincy Acy gibi bir silah daha yer alacak. Acy, bugüne dek hiçbir takımda yeteneklerinin hakkını veremedi, çünkü fundamental eksikliği had safhadaydı. Eğer koç Carlisle ondan bile verim alabilirse, çok değerli bir yedek uzun haline gelir, çünkü ne savunmada ne de hücumda, takım oyunu ve enerji yönünden modern basketbolun gerisinde kaldığı bir yönü yok Acy’nin. Dirk’ü hepimiz biliyoruz; Powell ise, üç yönünü geliştirince modern bir yıldız uzuna evrilip double-double makinesine dönüşebilir: dış şut, serbest atışlar ve fiziksel güç. Günden güne bench için fazla iyi hale geldiği için, bu yıl kendisinin Dirk’ü epeyce dinlendirebilmesi mümkün. Çok yönlülüğü ve bencil olmaması sayesinde iki forvet pozisyonunda da ideal bir rol oyuncusu olabilme potansiyeli taşıyan çaylak Finney-Smith’i de ilgiyle takip edelim; kendisi kısa 5’lerde 4 numarada da süre bulabilir.
3 numarada, Harrison Barnes var. Açıkçası Golden State’in efsane ilk beşi içerisindeki en sönük, en gölgedeki isimdi Barnes. Geçtiğimiz yılın final serisinde adından epey söz ettirse bile, bu, onun tavanını yükselttiği anlamına gelmiyor. Kısaca özetlemek gerekirse, Barnes, iyi niyetli bir modern kısa forvet. Dış şutlarda eli ısınınca iyi atıyor, fakat çoğunlukla ceza şutlarını kesebiliyor. Hücum ribauntları eğer ortaya düşüyorsa iyi takip edip topluyor ve bitiriyor, ama savunmada büyük bir rol üstlenemediği için önemli maçlarda hep Andre Igoudala ile takviye edilirdi. Buradaki ilk mesele, kontratının ağırlığı altında kalabilme riski. Devamında ise, Wesley Matthews‘un yaşadığı sıkıntıya maruz kalabilir ve yeteneklerini bir anda unutabilir. Neyse ki olası bir acil durumda yedekleri fena değil; Arjantinli Brussino, kayda değer bir dış şutör olduğunu idman maçlarında kanıtladı. Finney-Smith ve gerekirse Acy de burada görev alıp gerekli yerde noksanlıkları giderebilir. Neticede Barnes’a haksızlık etmemek lazım, o, Parsons gibi All-Star seviyesinde bir forvet değil, daha ziyade tamamlayıcı bir parça.
2 numarada, şansları yaver giderse, özüne dönmüş bir Matthews’ları olacak ki, bu çok şeye bedel. NBA’in en iyi kısa pozisyon savunucularından birisi olan Matthews’un artık alışma evresini atlatması ve Portland’daki kıvamına dönmesi şart. Dönerse, o vakit, Dirk’ten sonra kadrodaki en kıymetli oyuncu o olur. Yedeği Seth Curry ise, ağabeyi Stephen’ı çok aratmayacak bir üçlükçü. Kimi maçlarda ilk beş başlayıp ilk periyotta ani dış şut akınları yapmalarına yardımcı olabilir. Tabi şutörlük haricindeki meziyetlerinin kayda değer olmaması bir handikap, fakat dediğimiz gibi, artık, her oyuncudan azami fayda alabilen koç Carlisle’ın ellerinde ve Rondo’laşmazsa muhakkak ışıl ışıl parlayacaktır. Zaten 1 numara rotasyonu her açıdan öylesine dolu ki, kendisini el mahkum 2 numarada seyredeceğiz ve yay gerisinden nasıl bir bitirici olduğunu büyük bir takımda da ispatlamasını bekleyeceğiz. Bir diğer bench ismi Justin Anderson, çaylak sezonunda çok yönlülüğü ve savunması ile iyi bir izlenim yarattı. Çaylaklardan C.J. Williams, çok nadir rastlanan bir saha görüşüne ve pas içgüdüsüne sahip bir sokak basketbolcusu. Atletizmine güvenmeyip disiplin sorununu aşarsa, rotasyonda epey iş görür. Shawn Marion’ın şut stilini miras alan Hornsby, pek çok işi vasat düzeyde yapabilen ortalama bir takım oyuncusu. Buradaki esas ilginç çaylak, ACL sakatlığından dönüp kolejde triple-double rekorları kıran beyaz forvet Collinsworth. Atletizm eksiği sebebiyle NBA’de tutunamayabilir, fakat tüm Avrupa takımlarının radarına girecektir.
Oyun kurucu mevkii, takımın en tartışmalı kısmı. Eski haline rahmet okutan Deron Williams, skorer yedek “küçük enişte” Barea ve Nets günlerini maalesef unutan tamamlayıcı playmaker Harris, yine buradalar. Artık aralarında bir de Felton değil, Gibson olacak. Gibson esasında Barea’nın bir tık daha atletik hali; burada niye bulunduğunu kestirmek biraz güç. İşin sıkıntılı tarafı ise, D-Will’in savunma yapasının geldiği bazı günler dışında, kimsenin hatırı sayılır bir savunmacı olmaması. Lillard, Wall, Westbrook, Paul, Irving, Rondo ve Conley gibi nice delici ve atletik 1 numarayla karşılacakları düşünülürse, yine hapı yuttular demektir. Hücumda kimi zaman tahtaları eksiltip Ramon Sessions‘a dönüşebilmeleri ise ayrı bir trajikomedi. Eh, Milwaukee değiller ki her topta her pozisyonu adam değişerek savunabilsinler; burada yaşayacakları eksiklik onları geriye itecektir.
Özetle, koç Carlisle, Dirk’ü muhtemelen yine bir play-off ile onurlandıracak. Geçtiğimiz yıl Thunder atletizmi karşısında paramparça olmaları acıklıydı – bu yıl, atletizm ve pota altı yönünden gereken tedbirleri aldılar ve hazırda bekliyorlar. Sakatlık olmazsa, geçen yıldan geriye gitmezler, ileri giderler. Ama dev bir sıçrama da beklememek lazım. 48-49 galibiyet, onlar için hayli saygın bir başarı sayılacaktır. Tabi yarı saha basketboluna devam ederken savunmada epey sıkıntı çekmek istemiyorlarsa, Hammons’a bir an evvel makul süreler vermeye başlamalılar. Umarım Dirk, 30.000 sayı barajını sağ salim, kazasız belasız aşar ve hak ettiği bir başka payeye daha kavuşur…
Koç Öztürk’ü saygıyla, rahmetle anıyoruz…
Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın
mail: efe.ozenc@abcspor.com
twitter: @efe_ozenc
Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak