Çok yaşlı bir adamla genç bir kadın iş tutuyorlar, akıllara Züğürt Ağa filmindeki sahneyi de getirebilir, her neyse yaşlı adamın kalbi bu heyecanı kaldırmıyor ve ölüyor.
Odadan panikle fırlayan genç kadın olayı anlatıyor, diyor ki amca inlemeye başladı, ben geliyor zannettim ama meğer gidiyormuş.
Dünya Kupası arasından sonra da takım adeta inliyordu, çok üstüne kondurmadık, Antalya maçının ilk yarısındaki futbolu da görmezden geldik, Galatasaray maçı da cepte, tamam işte takım geliyor dedik meğerse gidiyormuş ve gitti..
Aslında ne zaman gitti? Bence Giresunspor maçında gitti. 4 puan farkla araya girmek önemliydi, O maç Galatasaray’ın Başakşehir maçından önceydi, o moralle oraya gittiler ve çok farklı bir skorla döndüler, Emre’nin de günahı boynuna çünkü elimde bir kanıt yok.
Biz bu satırlarda çok fazla Jesus güzellemesi yaptık, 2 mağlubiyetle de gömecek değiliz elbet, bize çok farklı bir sezon yaşattı bir çok anlamda, pek çok konuda ezberimizi de bozdu, sözleşme uzatılmasına da hayır demem ama adil bir değerlendirme yapmak gerekirse bu başarısızlıkta onun da payı var. Kadıköy’de Galatasaray karşısında ilk defa bu kadar kötü bir oyun gördüm.
Jesus’un gelmesini en çok isteyenlerden biriydim, açıkçası benim kafamdaki hoca tanımına Jesus uygun bir değildi ama gündemdeki isim Jesus’tu ve ben çok istedim çünkü İsmail Kartal’ın kalmasından yana değildim.
Jesus’la ilgili tek endişem inatçı olabilme ihtimaliydi çünkü yaşı vardı. İnsan bir yaştan sonra ben bilirimci oluyor ve biraz da inatçı oluyor, muhafazakarlaşıyor ve sürekli saygı bekliyor falan. Hele ki memur, amir, şef vs gibi bir geçmişi de varsa bunların çoğuna laf anlatamazsın, ben polemiğe hiç girmiyorum. Genç bir hoca tercihim olurdu.
Jesus’a güveniyorum dedim ama bir de şart koştum; dedim ki İsmail Kartal’ın bilip de Jesus’un bilmediği ne olabilir, rahat olun bu adam Fenerbahçe için yeterli bir isimdir yeter ki takımdaki bütün taşları yerinden oynatmaya kalkmasın ve 2-3 nokta atışı transfer yapsın, bu iş tamamdır. Fenerbahçe zaten son 3 sezondur 2-3 transfer yeter noktasına geliyor ama o 2-3 transfer bir türlü gelmiyor bu da ironik bir şey ya neyse. Kırmızı çizgim de Crespo-Zajc ikilisiydi, bu ikili bozulmamalı demiştim.
Arao transferindeki tepkimi de bilen bilir ki bence dönüm noktasıdır, Arao demek çapalı sisteme tekrar dönüş demekti ve Crespo-Zajc ikilisinin de bozulması demekti. Ki, bu ikili 45 dakika bile beraber oynatılmadı ama takım bir şekilde hep kazandı.
Jesus beklentinin aksine çok fazla sayıda transfer yaptırdı, bütün taşları yerinden oynattı ancak takım yapmayı da başardı, açık konuşayım beklemiyordum ve şapka çıkardım. Bu transfer hikayesinde tanıdığı ve bildiği oyuncuları aldırmasını da anlıyorum ama 3’lü defans konusundaki ısrarı, tıkır tıkır çalışan Crespo-Zajc ikilisini bozması işi bu noktaya getiren baş etmen oldu.
3’lü oynanır ama eldeki malzeme çok uygun değil bence. O 3 stoperden en az ikisinin hızlı olması lazım, en az birinin ayağının temiz olması çünkü rakibi önde hapsedemezsen sıkıntı yaşıyorsun, nitekim pas yaparak çıkabilen rakipler defans arkasına uzun toplar atarak etkili oldular, offside taktiği tutmadığı anda da problem büyüdü. Rakibin pasla çıkmayı başardığı maçlara şöyle bir bakalım öndeki oyuncuların dili bir karış dışarı çıkıyor bir ileri bir geri koşmaktan.
Ayrıca şu da var, 3 tane stoper, 2 ön libero ve 2 bekle sahaya çıktığında bir ofansif orta saha oyuncusundan mahrum kalıyorsun, 3 tane hücum oyuncusu ile maç kazanmaya çalışıyorsun. Mesela Chelsea de 3’lü oynadı ama Moses çoğu maçta 3 stoperden biri gibi oynadı, Fenerbahçe bu adamı kanat forvet oynattı. Orta sahaya bir tane 10 numara koysan ve tek santrforla oynasan belki daha mantıklı ya da 3 stoperden biri bek olsa onu da anlarım ama bu çok zor bir sistem, Jesus’un inadı bu duruma gelinmesinde önemli bir diğer faktör oldu. Rennes maçlarındaki geri dönüşleri hatırlayın, ikisinde de bir stoper çıkarılıyor veya çıkarılmak zorunda kalınıyor ve 4’lüye dönülüyor.
Jesus’a en büyük övgüleri dizdiğim yazılarım da bile şunun altını çizdim, transfer ettirdiği oyunculadan hiç birini almazdım dedim. Belki Rogon önerisi King’i bonservisi yok diye alırdım ama Bruma’yı kapıdan içeri sokmazdım, Bruma’ya para vereceğine o parayla rulet oyna kazanma ihtimalin yüzde 50, Bruma’nın tutma ihtimali zaten %0.
Pedro’ya da o bonservisi ödemezdim. 8 sene Serie A’da oynayan ve her sene takımının en fazla gol atan oyuncusu unvanını kazanan bir forvet alınmaz mı? Alınır da bu paraya alınmaz, çok iyi olsa Cagliari’de bırakmazlardı, Malatya tutabildi mi Adem Büyük’ü? Aynı şey..
O futbolcular öpücükle oynamıyor, Jesus’a sunulan bütçeyi de bilmiyorum ama az ve öz transfer yapsan kaliteli 3 adam getirirdin. Bruma’ya, Pedro’ya, Arao’ya, Lincoln’e bonservis ödendi.
Aslında zurnanın zırt dediği yer de burası, rakip 20 günde transfer yaptı yeni yönetimiyle ve bildik-tanıdık oyuncular aldılar, kadro kaliteleri de ortada. Yıldız adamdan zarar gelmiyor, maç alıyor, 37 yaşındaki Gomis ve 40 yaşındaki Muslera Galatasaray’ı haftalarca yarışın içinde tuttu. Ki, Muslera’nın geldiği günden bu yana burun farkıyla şampiyonluklardaki burun faktörü olduğunu bilmeyen yok..
Ve en önemlisi. Fenerbahçe’nin kalecisi yok. Altay’la Fenerbahçe şampiyon olamaz demekten bıktım, iyi bir yatırım fikriydi bir zamanlar ama tutmadı, gelişmedi, gereksiz yere sahip çıkıldı. Fenerbahçe koskoca bir kulüp, hedefleri olan bir kulüp, İdmanyurdu falan değil, kaleciyle kumar oynama lüksün yok, senin yedek kalecin bile tecrübeli olmalı. Meksika Milli takımı turnuvaya 3 kaleci ile geldi, biri 35, diğeri 37, öteki de 40 yaşında. Meksika’lı 25 yaşında bir tane kaleci yok mu, oynamasa da tecrübe kazansın, bi Dünya Kupası görsün? Var elbette ama kumar oynamaya ne gerek var? Genç kaleciyi alırsın ama bir yere kiraya verirsin, beğenirsen yedek kaleci olarak hazırlasın yavaş yavaş, Altay’la hiç bir zaman olmaz bu iş, olmayacak da. Refleksi iyi kaleci ile iyi kaleci arasında fark var. Yetenekli futbolcu ile iyi futbolcu arasında da fark var, mesela İrfancan Kahveci sadece yetenekli oyuncu. İyi takım ile kaliteli takım arasında da fark var, Fenerbahçe kaliteli bir takım değil, işin özeti de bu.
Şu takımın bir tane yıldızı var, o da Jesus diye-diye dilimde tüy bitti. Şu takımda kimin formasını alırsın? Ferdi ve Crespo hariç taraftarın üzerinde uzlaştığı kaç oyuncu var? Bence yok. Szalai bile desen taraftarın yarısı oynasın der, yarısı satılsın der. Fenerbahçe’nin kadro kalitesi bu kadar işte, kimse kendini kandırmasın. Az ve öz transfer yapman lazım, halen daha bir tane kanat forvet, bir tane santrfor, bir tane kaleci şart ve hatta bir tane de 10 numara ama bakmayacaksın maaşına, bakmayacaksın yaşına, alıp geleceksin ama Ali Koç almaz ve alamaz ve durum da böyle olunca Fenerbahçe Ali Koç’tan kurtulamadığı müddetçe şampiyonluk falan da göremez, elinde malzeme yoksa Jesus’u geç Klopp’u getirsen nafile.
Şampiyonluk tamamen kaçmış değil, Fenerbahçe’nin şampiyonluğu ne kadar isteyip istemediği önemli, Drogba-Sneijder paket yapıp ben şampiyonluk istiyorum diyebiliyorsan şampiyon olursun ama sen hala Samet’le vs ile uğraşıyorsan bir 10 sene daha bu iş olmaz.
mail: bruno.monte@abcspor.com
twitter: @BrunoMonte1907