https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

ZAMAN…

Okunması Gerekenler

efeRezalet günler geçiriyoruz, ve böylesi vakitlerde kafayı salim tutup safi spor namına konuşabilmek kolay değildir; hatta ayrı bir zûl olduğu bile söylenebilir.

Terör saldırısını şans eseri es geçmiş nice yüz binlerden birisi olarak, talihi bizler kadar yaver gidemeyen 41 kardeşimize rahmet, yaralı yüzlerce kardeşimize şifa, geride kalan sevdiklerine ise sabır ve baş sağlığı dilerim Yaradan’dan…

Bu olayı da ne yazık ki alışılır kılacak bir faktörden dem vurmak için bu satırları yazıyorum: Zaman…

Zaman, pek çok şeyin “ilacı” değil aslında. Tam doğru tabirle, “çözümü”, veya “çaresi”. Bu iki terimi her daim müspet anlamlarıyla kullanmamız gerekmiyor. Böylesi faciaları bize kanıksatacak etmen de zaman; bu menfurluklara rağmen hayatı yaşanır kılabilecek olan öğe de zaman. Yazıyı yazma sebebimin kaynağı da yine aynı; zaman…

ömer aşık "alpella" ile ilgili görsel sonucuYıllardır Alpella projesine benzer bir atılım olsun diye yırtınıp duranlardandım bu basketbol sevdası içerisinde. Bir şeyleri millileştirmek değildi niyetim; üretmeyen ilerleyemez’i savunuyordum, pek çokları gibiydim ve bizler haklıydık. O Alpella’dan Ömer Aşık’lar, Serhat Çetin’ler, Birkan Batuk’lar kazandırılmıştı basketbolumuza – hem de sadece 2 senede! Şimdiyse, elimizde çok daha kuvvetli jenerasyonlar vardı; 1 değil, 2 değil, toplam 4 (hatta U-16’lar biraz daha gayret gösterirse, 5) yaş grubunda çok üst düzeydeydik. Kimilerinde şampiyon, pek çoğunda madalyacıydık.

Ama işte, kronik “gençlere imtiyazsızlık” sorunumuz sebebiyle, tüm Ediz Oktay’larımızın sonu yine Gökper Gen’leşmeye yüz tutuyordu. Ayberk Olmaz mesela, nereye gönderilse süre alamıyordu. Egemen Güven, bir türlü “güven” teşkil edemiyordu koçuna (Ufuk Hoca kadar Markovic’e de selam olsun). Furkan Korkmaz Ivkovic’ten şikayetçiydi, Okben kaybolup gidecek, Pertevniyal’in ardından silinecekti. Emircan yeni Duşan Cantekin olacaktı. Berk Uğurlu ve Kartal Özmızrak inatla yerinde saydırılacaktı. Kenan o feci sakatlıktan ve Obradovic sendromundan sonra, bir daha katiyen Orhun Ene’leşemeyecek, hücumda özgüvenle şut kullanamayacaktı. Samet Geyik giderek bench oyuncusuna, Berkay Candan ise 3 sayı gerisinden rekor sayıda ıska geçen bir uzuna dönüşüyordu. Ömer Faruk, 17 yaşında olduğuna bakılmaksızın 1 yanlış tercihi yüzünden Obradovic tarafından canlı yayında kepazeye çeviriliyordu. Enes Taşkıran (niyeyse) Beşiktaş’a bir türlü yaranamıyordu. Ege Arar daha Ergin Ataman tarafından bile yıldız adayı sayılmıyordu, oyuna küstürülüyordu. Aynı Ergin Hoca sebebiyle Göktürk Ural ‘şamaroğlanı’ yapılmıştı, unutmamıştık. Sertaç Şanlı öylesine oynatılıyordu. Şafak serbest düşüşteydi; kimse bir Can Korkmaz veya Can Uğur Öğüt etkisi bile yaratamayacak haldeydi. Özetle, adı Cedi Osman olmayana parkeler kabus demekti…

burak eşlik gazi ncaa ile ilgili görsel sonucuDerken, işe NCAA’ler karışmaya başladı. Burak Eşlik’ler, Onuralp Bitim’ler, Kerem Kanter’ler hep Engin ve Emre Atsür’lerin, Doğuş Balbay’ların izinden gitmeyi istediler. Sadece eğitim değildi elbet maksatları; eskiye rahmet okutacak kadar kalitesi düşse bile, NCAA’ler halen daha oyuncuyu sağlıklı biçimde geliştirme ve NBA merceğine arz etme merkeziydi. Ege Havsa mı doğrusunu yaptı, yoksa Egehan Arna mı; Ömer Faruk mu haklı yoksa Minchev kurbanı Ercan Bayrak mı – bunu hep birlikte göreceğiz. Fakat bizim asıl ilgi alanımız BSL’miz…

Bir Yeşilgiresun Belediye formülü doğdu sene başında bizlere. TED’in aksine sponsorsuzluktan değil, TED’in aksine gelişigüzel değil, TED’in aksine hükmen mağlubiyeti kabullenerek değil (Yesukan Onar, Mirko Milicevic’in hatırına kaç kurtar kendini!); planlı, programlı biçimde ortaya çıkmıştı bu Yeşilgiresun. Geçtiğimiz sezon BSL’ye gelip dar rotasyonla Ahmet Kandemir zulmü çeken, yarı yolda en gözde isimlerini ve Tony Crocker gibi bir şut uzmanını yitiren, sezonun kalanında da Astana’dan daha üst düzey bir takım çalıştırmamış Trifunovic’le lide tutunma mücadelesi veren Yeşilgiresun, bu defa bir misyon edinmiş gibiydi. Kimin talimatıyla veya öngörüsüyle bunu yapıyorlardı, onu biz bilemeyiz; lakin asıl konu, nihayet Alpella perspektifinin geri gelmiş olmasıydı neticede.

okben emircan yeşilgiresun ile ilgili görsel sonucuBu Yeşilgiresun, geçtiğimiz yıl Ahmet Kandemir’in aldatıcı biçimde teklif ettiği gibi istemedi gençleri oynatmayı (Nikolov’a yaptıklarını görünce, Efes’ten kiralık istediği ama alamadığı Emircan’ı da oynatmayacağını tahmin etmek zor değildi Ahmet Hoca’nın). Onlar, az kalsın aktif basketbol kariyerinin BSL safhası, bir Euroleague maçında o vakitler Zalgris’in dinamosu olan James Anderson’a 4 çeyrek boyu savunmasıyla zulmetmekten ibaret kalacak bir Okben Ulubay’ı ve günden güne gelişmek için kulüplerimizin yapamadığını yapıp özel gelişim koçları ithal eden Emircan Koşut’u yeni oluşumun merkezine koydular. Etrafına Gill ve Armstead gibi işini bilen, gençlere uygun düşecek iki yabancı ve İnanç Koç gibi Kaf-Kaf ile şampiyonluk yaşayan kadroya kaptanlık etmiş bir veteran lideri kattılar. Gençlerden atik ve hırslı guard Doğuş Özdemiroğlu ile Berkay Taşkıran’ı, Samet Gülek ve (Faruk Beşok’un oğlu) Efe Beşok‘u bu sistemin bir parçası yaptılar. Emircan sahada telef olmasın diye formda bir Mahalbasic’i getirdiler (Mahalbasic de sahada 20 dakikadan fazla duracak kondisyona sahip değildi, bu yüzden Emircan’ın süreleri tehlikeye girmedi. Yani iki açıdan da kârlı bir alışveriş oldu).

Mahalbasic yakın zamanda gemiyi terk edene dek, bu ekip, tanınan şansı, verilen zamanı çok iyi kullandı ve sürpriz nice iş başardı. Ligden düşmeyi bırakın, seneye kıtasal turnuvalara göz dikebilecek konuma geldiler. Trifunovic, Markovic gibi akranlarının veya Ahmet Kandemir gibi öncüllerinin aksine, günlük başarıyı değil gelişimi önemsedi. Belki oyuncu geliştirmek için en doğru koç tercihi Trifunovic değildi; ama Ertuğrul Hoca İBB’de, Ozan Bulkaz Uşak’ta, Ahmet Çakı Alba Berlin’de, Erman Kunter Fransa’da, İhsan Bayülken ve Murat Didin de yorumculuk koltuğunda olunca, Brad Greenberg de Eskişehir’i bırakmayınca, Trifunovic safi misyonerliğiyle bile bizi kendine razı etti. İyi de etti.

emircan-kosut-370x245Misal, bugünkü Darüşşafaka Doğuş – Yeşilgiresun Belediye maçını seyrederken, takımının skor yükünü sırtlanan, arka arkaya 3, ilk yarıda ise 5/6 üçlük sokan Okben’i görüyorum. Her pozisyonda U-20 milli takımındaki gibi oynayabilen, fiziği ve dış oyunu günden güne gelişen 2.20’lik cevher Emircan’ı bir umutla takip ediyorum. Egemen Güven ve Alp Karahan Kaf-Kaf’ın maçlarında Markovic’e rağmen ve sadece adam yokluğundan sahaya giriyor, ama girince kalitelerini gösteriyorlar. Egemen’in o şahsına münhasır pota altı bitiriciliği, o elden çabucak çıkardığı çeyrek hook’luk özel atışlar yitip gitmiyor, duygulanıyorum. Aklıma Tunç Girgin’ler, Turabi Genç’ler, Ömer Saybir’ler, Hüsnü Çakırgil’ler doluşuyor ister istemez. Ozan Hoca sayesinde Berkay Candan’ın Uşak’ta çift haneli ortalamalar yakaladığına canlı şahitlik ediyorum, içim nurlanıyor, gözüm gönlüm şenleniyor. Kartal sakatlanıp sezonu kapatıyor, elemle doluyorum..

sertaç şanlı beşiktaş ile ilgili görsel sonucuSonra bu yıl Sertaç’ın Ufuk Hoca ile Beşiktaş’ta yarattığı etkiyi görüp gururlanıyorum. “Çelik adam” Tayfun Erülkü nihayet Büyükçekmece’yi derleyip toparlamaya başlıyor, derin bir “oh” çekiyorum. Can Mutaf kendini nasılsa kurtardı diye Nikolov’lara, Talat Altunbey’lere, İsmail Cem Ulusoy’lara, Metin Türen’e, Berk Demir’e, Tofaş’ın gediklileri Kadir ve Yiğit‘e bakmak istiyor, sabırsızlanıyorum. Muhammed Baygül‘ün TED’den bu yana o agresif penetreciliğiyle kaydettiği aşamaları gözlemliyorum, Karşıyaka çok şanslı, diyorum. Kenan ve Şafak için Ufuk Hoca’ya minnet duyuyorum; Şafak’ı daha da ileri götüreceğini hissediyorum. Ege en sonunda takdir ve süre topluyor Ergin Hoca’dan, mutlanıyorum. Ahmet Can Duran‘ı bekliyorum, Ömer Al’ı, geri dönen Onuralp’i, Muhaymin Mustafa’yı, Berke Atar’ı, Yiğitcan Saybir’i, Harun Apaydın’ı, Mert Konuk’u; babaların oğullarını görmek istiyorum. Kendi yaş grubunun en yeteneklisiyken Okben’den evvel İBB ve Eskişehir ile Okben’in Yeşilgiresun’da başardıklarını başarma şansı bulan ama yok olmanın eşiğine dayanan Metecan’ı görüyorum benchte, kahroluyorum. Oğulcan Baykan, Ediz Oktay, Mehmet Alemdaroğlu nerede, diyorum kendi kendime.

Tabi combo guard ve swingman oynayabilen, clutch becerisi, saha görüşü, pasörlüğü ve liderliği paha biçilemeyecek bir Tolga Geçim, öylesine titizlikle işlenmesi gereken bir maden ki, bunu başlı başına bir yazı konusu yapmamız gerekir; ama Tolga’nın Banvit’i bizzat sürükleyeceği yılları beklerken sabırsızlanıyorum.

furkan korkmaz efes ile ilgili görsel sonucuSamet’i, Furkan Korkmaz’ı düşünmeye başlıyorum inceden; ya onların da gelişimi sekteye uğrarsa, ya Perasovic, Ivkovic’ten beter ederse bu gencecik cevherleri, diye hayıflanıyorum. Furkan’ı “İbrahim Kutluay’ın veliahtı” ilan etmekle bitmiyor o iş; bakınız Cenk Akyol nerelerde sürünüyor, bu işin yolu bu değil, diye haykırasım geliyor. Furkan ki, yaş grubunda bir anda kompleliğiyle sivrilip Okben’den sahne ışıklarını devralmıştı, smaç yarışmalarında destan yazmıştı, Euroleague ve BSL’de ses getirmeye başlamıştı; Samet daha Tofaş’tayken ilk 5 çıkıyor, yaş grubuyla Dünya çapında All-Star’lara çıkıyordu ve hücumda yerinde saymasına rağmen milli takıma kadar yükselebilmişti, diyorum. Delinin teki olmaya bayıldığım için, kendime konuşmayı sürdürüyorum.

Bakınız, diyorum ekran başından, tribünden veyahut; bu işin üç ayağı vardır bilinçle kat edilmesi gereken: 1) Gençlere süre vermek 2) Gençlere sorumluluk vermek 3) Bunu maçın kaderi çoktan tayin olmuşken değil, en sıcak anlarda yapıp gençlere güvenmek! Doğru yapılanan Yeşilgiresun, yeni Alpella oldu ve coşacak, milli takımı da coşturacak (sakatlık olmadıkça), biliyorum. Okben’i, Emircan’ı, Egemen’i gördükçe, tek ihtiyaçları zamanmış, süreymiş, oynamak ve oynatılmakmış, diyorum. Sertaç ve Berkay’ı görünce, Ömer Faruk gibi gençlerimize; Ercan ve Egehan’ı gördükçe de Ege Havsa ve Burak’a hak veriyorum – gelişmek için beklememek, kenarda bekletilmemek lazım, diyorum. Herkesin tek bir hayatı var, fırsatlar kaçmaz, diyorum. Keşke Furkan ve Samet de en azından bir an evvel bir Yeşilgiresun’a kiralansa; mesela ikisi de Uşak’a gitse keşke, diyorum. İzzet’lere güvenen Orhun Ene’yi sevip sayıyorum oturduğum yerde; şu an hiçbir şeyi değiştirmeye gücüm yetmediği için mutluluğumla, beklentilerimle, “ah, ben olsam!”larla avunuyorum.

muhammed baygül karşıyaka ile ilgili görsel sonucuEvet, zaman her şeye bir çare buluyor. Unutturmadığını alıştırıyor, alıştırmadığını ateşliyor, ateşlemediğini köreltiyor. Kimi Okben’leşiyor, kimi Gökper oluyor. Doğuş Balbay’ı beğenmeyen, Bryce Cotton’lara layık, pardon müstehak ve mahkum oluyor. İktidarın bilfiil el attığı TBF acaba Okben’leri mi seçecek, yoksa Furkan’ları mı köreltecek; Cedi NBA’e gidince hangi yerlimiz bir Euroleague takımını sürükleyebilecek, bunları merak ediyorum. Takipte kalıyorum. Bekliyorum….

Ümitli insan değil, kararlı insan başarır, biliyorum…

Tebrikler Okben, Emircan. Tebrikler Yeşilgiresun. Tebrikler, onlar gibi düşünenler, yapanlar ve olanlar…

Zaman, sizden yana bir ilaç…

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

 

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

Youtube: Turuncu ve Siyah Kadar Yuvarlak

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

QUADRUPLE-DOUBLE, NBA TARİHİNDE SADECE 4 KEZ

NBA'de double-double hemen her maç, triple double'da her sezon onlarca kez gördüğümüz istatistiklerdir. Peki ya quadruple-double ? 350 bine yakın oyuncunun...

Benzer Konular