İngiltere’nin 21.yüzyıl itibariyle olmasa da bütün tarihini tartıya koyduğumuzda bence ‘EN BÜYÜK’ kulübü olan LIVERPOOL bu sene 24 senelik hasrete son verecekmişcesine ilerliyor.
Çeyrek asır sonra ilk kez şampiyonluğa bu kadar yaklaştılar ve büyük bir hata yapmazlarsa kupaya en yakın takım durumundalar.
Bunun nedenleri olarak, birçok etkeni ve hepsinin bir araya gelişini sıralayabiliriz ama RODGERS’ın menejerliğe geçmesinin bu maddelerinin en başında gelmesi gerektiğini düşünüyorum!
Daha once de takımlar çalıştırmıştı ama Kuzey İrlandalı menejeri belki de hepimiz gerçek anlamda Premier League’e yükselen ilk Galler takımı Swansea’nın başındaki TD olarak tanıdık.
Sonrasında da Liverpool macerası başladı. İlk sezonda gelen 7.lik sonrası, bu sene santraforsuz çıktıkları ilk 3 maçta gol yemeden ve 1-0’lik skorlarla kazanılan 9 puan için, futbol olarak olmasa da skor bazında harika bir başlangıç ile sezona girdiler.
İngilizler ‘Old School’ tarzı 4-4-2 sistemine çok bağlıdır ama Rodgers belli bir kalıp içinde kalmayan, gerektiğinde 3 forvet, bazen senenin en çok gol atan ikilisi Suarez-Sturridge arkasında bu senenin flaş isimlerinden Sterling ile baklava sistemine dönebilen veya oyunu kanatlara yayıp 4-4-2 formasyonuna geçen birçok farklı yayılışlarla oynuyorlar. Özellikle Aralık ayı arka arkaya çok gol atarak biten maçlarla geçmiş ve özellikle Tothenam deplasmanındaki 5-0’lik tarihi skor seyirciyi ‘BU SENE O SENE’ havasına resmi olarak sokmuştu!
Bugün şampiyonlukta çekiştikleri iki rakipleri Man City ve Chelsea’ye karşı 3 gün arayla ama 2-1’lik aynı skorlarla alınan mağlubiyetler alevi biraz olsun söndürse de, düştükleri yerden çok daha güçlü kalkmasını bildiler VE o gün bugündür ligde yenilgi yüzü görmüyorlar.
Tam 11 maçta 4 ve üstü gol attılar ki sadece gol krallığında en öndeki ikili Suarez-Strurridge değil, arkalarındaki Sterling ve Henderson-Coutinho ile savunma önündeki ‘BENİM EN BEĞENDİĞİM FUTBOLCU OLAN’ Steven Gerard ile inanılmaz bir ofans gücüne sahip oldular.
Arkalarında gelen CHELSEA’nin Şampiyonlar Liginde yoluna devam ediyor olması ve hem sahalarında 3-2 kazandıkları MANCH CITY karşılaşması sonrası, bir darbe de erteleme maçında sahalarında Sunderland’a iki puan bırakarak yemeleri sonucu ibre onları burun farkıyla da olsa öne çıkartıyor diye düşünüyorum.
Geriye 4 maç kaldı ve 3’u kazanıp diğerinde alacakları beraberlik şampiyonluk için yetecektir.
Hele de o 3 galibiyetten biri CHELSEA ile sahalarında 27 Nisan’da oynanacak karşılaşma olursa, diğer maçlara bakmaksızın ligi zirvede bitirecekleri neredeyse kesin gibi..
THE REDS yani Kırmızlılar bu hafta Norwich deplasmanında ve sonraki hafta Pazar günü Londra ekibiyle ölüm kalım maçına çıkacak ama Chelsea’nin bu maçın öncesi ve sonrasında Atletico Madrid ile oynayacağı Şampiyonlar Ligi yarı final müsabakaları da bulunuyor!
Yaşım itibariyle Bob Paisley ve Bill Shankly gibi efsanelere yetişemedim ama Ray Clemence ve Kevin Keegan’i hayal meyal, Kenny Dalglish, Ian Rush, You will never walk alone şarkısı, Anfield Road ve futbolcunun AĞA BABASI olduğunu düşündüğüm Steven Gerard’ı ezbere bilip, onlarla büyüdük ve yaşlanmaya devam ediyoruz dersem abartmış olmam!
Bazılarının Türkiye’de 2.takımı vardır benim yok. Bazılarının da Avrupa’da 2.takımları vardır. Benim orda da yok ama bana illa BİR TAKIM SEÇECEKSİN deseler, açık ara hiç düşünmeden 5 takım yazsam 5’i de LİVERPOOL olurdu!
Şampiyonlar değişebilir ama BÜYÜKLÜK değişmez. Umarım bu sene, tüm kalbimle canı gönülden istiyorum ki; ülkenin en büyüğü ligi şampiyonu olarak bitirip 24 senelik hasretine son verir.
Ülkemizde eminim benim gibi düşünenlerin sayısı az buz değildir. Diğer LİVERPOOL hayranları, on hatta yüzbinler adına son kez bir haykırayım; YÜRÜ BE LIVERPOOL!