06 Haziran 2015’te Berlin Olimpiyat Stadı’nda Cüneyt Çakır’ın bitiş düdüğü çaldığında CL Kupası son 10 sezon içinde dördüncü kez Barcelona’nın müzesine gidiyordu. Juventus’a karşı 3-1 kazanılan final maçı bugünden geriye dönüp baktığınızda Barcelona’nın son CL finaliydi belki ama daha da önemlisi takımı oraya getiren fundamentallerin de nihayete erdiği bir geceydi.
Maçta dakikalar 78’i gösterdiğinde dördüncü hakemin elindeki tabela 8 ve 6 numaralarını yan yana gösterdiğinde bir devrin sonunu işaret ediyordu. Barcelona’yı dünyanın, hatta birçoğuna göre tarihin de zirvesine taşıyan iki adam yer değiştiriyorlardı. Xavi son kez Barcelona için oyuna girerken Iniesta oyundan çıkıyordu. Bu maç Xavi’nin Barcelona forması ile son maçı oldu.
1998 yılında Van Gaal’in şans verdiği 18 yaşındaki çocuk artık 35 yaşındaydı ve portföyüne kulüp ile sayısız yerel kupa, 4 CL kupası ve İspanya ile de 2 Euro, 1 Dünya Kupası sığdırmıştı. Bunlardan daha da önemlisi 18 yaşındayken yerine alternatif olarak takıma girdiği Guardiola’nın zirveye çıkacak takımının ve sisteminin temel taşı olmuş olmasıydı. Pep’in İtalya’ya transferi akabinde ilk 11’deki yerini sağlamlaştıran Xavi, Rijkaard’ın takımın başına geçmesi ile direksiyonu eline almış; 2015’e kadar bu takımın lideri olarak güvenli bir şekilde gemiyi limana sokmayı başarmış ve bayrağı kendisine 2002 yılında partner olarak gelen Iniesta’ya bırakmıştı.
Dünya tarihine gelmiş belki de en iyi orta saha tandemi olan La Masia ürünü Xavi-Iniesta ikilisinin belki de tesadüfen kesişen yolları bizlere rüya gibi geçen bir 13 yıl yaşattı ve tadı damağımızda kaldı. Daha önce bu satırlarda Iniesta için bir güzelleme yazmış birisi olarak bu hafta açıkladığı karar ile ay sonunda futbolu bırakacağını açıklayan Xavi’ye de bir güzelleme borcum olduğunu düşünüyorum.
Bülent Timurlenk üstadın geçen hafta yazdığı yazıda belirttiği gibi 1999 yılında Milan’a satılması gündeme geldiğinde ve babası bu transferi kabul ettiğinde vizyoner olduğu belli bir annenin “Eğer onu sattırırsan seni boşarım” tehdidi ile medeni halden dolayı Katalonya’da kalan bir adamın takımını ve ülkenin futbolunu getirdiği noktayı görünce insanın hayat bazen tesadüflerden bazen de tercihlerden ibarettir diyesi gelmiyor değil.
Teknik olarak incelediğimizde Xavi’nin varlığının Guardiola’nın mobil üçgenli saha parsellemesini kolaylaştıran bir unsur olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Top gelmeden 3-5 hamle sonrasının düşünülmesi, iki kişi paslaşırken üçgenin son saç ayağının mutlak boşta kalmasının sağlanması, kaybedilen topun tekrar kazanılmasını sağlayacak presin yapılıp tekrar tiki takaya dönülerek takımın yorulmasından ziyade rakibinin guardının düşürülmesi ve final pasının en direkt şekilde bir ok gibi savunmalarının göbek ve kanat derinliklerine atılması hep Xavi’nin uygulama zekasının sonucu idi.
35 senedir en derin şekilde futbol izleyen birisi olarak altı pasın kenar çizgilerine göbekten o kalabalığın içinden final pası olarak derin top deneyen ve bunu genelde başaran bir adamı ilk kez Xavi’de görmüştüm, sonrasında da hala göremedim. Zaten o toplarla buluşan bekler Dani Alves, Eric Abidal, Adriano gibi bekler de kariyer zirvelerini Xavi ile yaptılar. Taktiğin uygulanması ve o taktiğe takımca sadık kalınması konusunda üstat olan Xavi’nin overdose taktik sadakat ile 2010 Inter ve 2012 Chelsea maçlarında takıma gol gerekirken şut çektirmeyip hala derin toplar denemesi de kötü anılar olarak zihnimizde kalsa da yaptıklarının yanında bu iki maçın esamisinin okunmayacağı görüşüm hala bakidir.
Kariyerinde ortalama 40 maç/yıl istatistiğinin altına düşmeyen ve Cruyff’un mirası “Güzel Oyun”un belki de tarihteki en iyi uygulayıcı orta sahası olan Xavi, milli takımda da iki ezeli rakibin efsanesi Aragones ve Del Bosque’nin kariyer zirvesi yapmalarının en büyük faktörüydü. 2008’de 44 sene sonra Viyana’da gelen Avrupa Şampiyonluğu’nun, 2 sene sonra Güney Afrika’da Dünya Kupası’nın ve Kiev’de gelen 2012 Avrupa Kupalarının partneri Iniesta ile en önemli oyuncusu oldu.
Günümüz futbolunda Xavi konseptinde bir oyuncuya yer var mı ya da ikinci bir Xavi futbola gelir mi sorusu Barcelona’nın Liverpool karşısında yaşadığı kâbus ve benzerleri her tekrar ettiğinde de ja vu olarak karşımıza çıkıyor ve bu gidişle de çıkmaya devam edecek. Kabul etmemiz gerekir ki Xavi ya da Iniesta dönemi onların şahısları nezdinde bitti ama onların yerleştirdiği fundamentallerin uygulanması ya da uygulanamaması ile ilgili problematik hala devam ediyor.
Barcelona özeline indiğinizde takım 2015 ‘ten beri geçen 4 sezonda 3 kez La Liga aldı ama CL’de final bile göremedi. Transfer yasakları, yanlış oyuncu tercihleri ve La Masia etkisinin azalması sonunda Messisantrik bir takıma evirildiler. Messi varsa onlar da var haline dönüşmelerine rağmen ellerinde 2015 öncesindeki kadro varmış gibi bir sistemi sahaya koymaya çalışıyorlar ama sonuç alınamıyor. Şu kesin ki orta sahayı geçen seneye kadar Iniesta yönetse de Xavi’siz olmayacağını gördük. Büyük ihtimalle daha önce Iniesta erken ayrılmış olsaydı bu sefer de tek başına Xavi yetmeyecekti.
Orta saha tandemi olmayınca kanatlar da yetersiz gözükmeye başladı, takım, sıkıştığında topu Messi’ye verip onun 7 kişinin içine kamikaze dalışını izlemeye başladı ve bugüne gelindi. Kısaca söylemek gerekirse takımın sahadaki beyin gücü azaldı, bu da sonuca yansıdı. Peki beyin gücü sadece Xavi miydi?
Aslına bakarsanız Xavi bir sembolik figürdü. La Masia ruhunu temsil eden bir geleneğin vücut bulmuş haliydi. Barcelona, bence tarihin en iyi takımı ile, 2011 CL Finali için Wembley’e çıktığında o gün sahaya giren 14 oyuncusunun 8 tanesi La Masia çocuğuydu ve yakın jenerasyonun ürünleriydi. Sahada gözü kapalı total futbol ya da tiki taka nasıl tarif ederseniz edin, oynayabiliyorlardı.
Zlatan’ın biyografisinde belirttiği gibi, Pep’in adamları, hepsi siyah kravat, beyaz gömlek, siyah takım elbise içinde mütevazı bir lise öğrencisi gibi olan ama dünyanın da gelmiş geçmiş en iyi ekibini oluşturan futbol takımıydı. Kendisinin uyum sağlayamama nedeni de bu ortama adapte olamaması idi.
İşte 2015 sonrası bu rotadan çıkılması ve işin özünden uzaklaşılması ama hala özü oluşturan fundamental stratejilerin yeni oyuncu grubundan beklenmesi sıkıntılara sebep oldu.
Belki Xavi ya da Iniesta kalibresi bir daha gelmez ama La Masia öğretisini ihya etmek karar vericilerin elindedir. İlk aşamada La Masia’dan çıkan Xavi, Iniesta gibi adamların Guardiola ile beraber Camp Nou’ya geri dönmesi rönesans için bir seçenek olarak düşünülebilir. Takviye kuvvet olarak şu anda Avrupa’nın prensi olan ve Barcelona altyapısından sonra onlara en yakın altyapı olan Ajax’ın mahsulleri Katalonya’ya getirilebilir. Frankie De Jong zaten gelmişken De Ligt, Van de Beek ve eski Ajax ürünü Christian Eriksen tarzı La Masia konseptine uygun adamların gelmesi Barcelona’nın dirilişine büyük katkıda bulunacaktır.
1936 yılında Berlin Olimpiyat Stadı’nda Hitler’in propaganda olarak, Jesse Owens’a rağmen, zirveye çıkmasını biliyoruz ama unutmayalım ki bu çıkış gözleri kör etmiş ve 1945 yılında Büyük Düşüş ile sonlanmıştı. Bundan 79 sene sonra 2015’te aynı statta kazanılan CL zaferinin de Barcelona’nın bazı konularda gözünü kör edip bugünkü durumuna gelmesini hızlandırdığını düşünüyorum. Acilen hamleler yapılmaz ise 1992-2006 arasındaki sıkıntılı yıllara dönüp kendi “Büyük Düşüş”lerine zemin hazırlamaları kaçınılmazdır.
Herkese sıhhat, akıl, sağduyu ve spor dolu bir hafta dileğiyle.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: osman.cetin@abcspor.com
twitter: @msdoc78