Yıldızları olmadan vasatı geçemeyen Beşiktaş’ın, son derece sıradan bir Yunan takımı olan Asteras Tripolis karşısında ilk yarıda skoru sadece Gökhan ve Oğuzhan’ın çabalarıyla bile 3-0 yapabilmesi gerekiyordu ama gerek berbat zemin, gerek Oğuzhan’ın direğe ve çizgiye çarpan toptaki şanssızlığı ve gerekse Necip, Veli ve Atiba’nın topu dikine oynamadaki yetersizlikleri skoru 1-0 olarak belirledi.
Ikinci yarıda da görüntü pek farklı değildi. Yalnız son on dakikada bu kadar amatör bir takımdan baskı ve en sonunda gol yemek çok yakışıksız oldu.
Haklı olarak sorulabilir Feyenoord ve Arsenal karşısındaki Beşiktaş nerede diye ama Avrupa Ligi’nde önemli olan ilk aşamada puan almak ve gruptan çıkmak olduğuna göre hele ki bu stat ve zeminde bir de gök delinmişçesine yağan yağmurda çok iyi futbol beklemek hayal olurdu.
Beşiktaş’ın genç oyuncuları iyi niyetli ve tıpkı 80’lerdeki efsane kadro gibi bir arkadaşlık duygusuyla birbirlerine bağlılıkları görülüyor. Başlarında da gençlerin halinden iyi anlayan, Milne kadar ciddi olmayan ve maçı yaşayan bir hoca var. Ancak Beşiktaş’ın başarılı olması ve Avrupa’da ileri noktalara gelebilmesi için mutlaka Demba Ba ve Sosa’nın ciddi katkılarına ihtiyacı var. Ama hepsinden de önemlisi STADA ihtiyacı var!
Passolig faciasının zaten bin türlü sorunla boğuşan Türk futboluna bu yıl çok olumsuz etkileri olacağı aşikar. Kendi ayağına kurşun sıkmak işte tam olarak budur! Zaten her acının tiryakisi olan Beşiktaş taraftarı uzun süredir Nietzsche’nin ‘Beni öldürmeyen güçlendirir’ şiarından yola çıkarak takıma sonsuz desteğini devam ettiriyor ki eğer zaten bu takım da ışık vermeye devam ederse seyircinin desteğini arttırarak sürdüreceğinden hiç kuşkum yok. Yalnız bu akşamki el feneri ışığı kadar bile aydınlatmayan görüntüyle taraftarın da sabrı erken tükenebilir.