Ve geceyi hakem aldı
Enteresan bir maç. Fenerbahçe geriye düştü, döndürdü, penaltı kaçırdı, uzatmada hatayla iki puanı bıraktı. Bu tip tabloları taktik kırılmalar, bireysel performanslar ve psikolojiyle açıklayabilirsin; ama Kadıköy’deki bu erteleme gecesinin manşeti başka: kötü yönetilmiş bir maç. Son düdüğe asılı kalan o elle oynama pozisyonunda VAR ve orta hakemin iletişimi, süresi ve gerekçesi kamuoyuna açıklanmadan bu gece doğru okunmaz. “Yüz koruma” refleksi diye bir kural yok; doğal konum/kol açıklığı, topun yön değiştirmesi, temas bölgesi… bunların hepsi protokolde net. Bu kadar kritik bir anda, bu kadar uzun inceleyip “yok” demek—üstelik sahada bu kadar majör karar varken—oyunun güvenliğini aşındırır. Kimse “dış güçler” demesin; mesele, şeffaflık ve standart.
Şimdi sahaya dönelim. Alanyaspor ilk yarıda Fenerbahçe’nin presini boşa çıkarmakta zorlanmadı. Beşli blok ip gibi; önde/orta blokta teması yüksek, arka çizgiyi asla ceza yayı üstüne gömmeyen bir yerleşim. Burada belirleyici fark, Fenerbahçe’nin üçlü–dörtlü geçişinde beklerin pozisyon alış hatası. Brown ve Semedo’nun önde kalma alışkanlıkları, merkez stoper ikilisini geniş alan savunmasına itti; İsmail’in kademesi de çizgiler arası mesafeyi kısaltmak yerine daha yukarıda kaldı. Sonuç: Maestro’nun ilk pası ve sakinliğiyle Alanya, baskının içinden çıktı ve pozisyon buldu.
İkinci yarıda Tedesco’nun erken ve doğru dokunuşu oyunu toparladı. Symanzki’nin kanat rolü, İrfan’ın gelişi, Fred’in merkezde top yönlendirmesiyle Fenerbahçe 10 dakikalık bir sekans yakaladı: ortalar, direk, akışkan ikinci toplar ve doğru verilen penaltı. Semedo’nun A-seviye bitirişi (dar açı, temiz ilk temas) eşitliği; baskının devamı En-Nesyri ile öne geçmeyi getirdi. Buraya kadar problem yok.
Problem, buradan sonra başlıyor. 2–1’den sonra “koruma içgüdüsü” yine tetiklendi. Orta blok geri çağrıldı, topu rakibe verme psikolojisi ortaya çıktı, Fenerbahçe rakibin ikinci/üçüncü dalga ataklarına kendi eliyle kapı açtı. Bu, Mourinho döneminden kalan davranış kalıbı: önde iken yaslanma. Kadıköy’de 50 bin kişi varken, rakip Alanya iken, oyunun sinyali 3–1’i aramakken, “2–1’i koru” tercihi hem tribünü hem takımı kırılganlaştırır. Ve evet, 90+’da İrfan’ın hatası skoru belirledi; ama o topun oraya gelmesine, o orta–kafa zincirinin kurulmasına izin veren de takım kararıydı.
Bireysellere kısa not: Škriniar, 2–2’lik maçta dahi “maçın adamı” seviyesinde; ikili mücadeleleri, pas isabeti, savunma yönlendirmesiyle oyunun çökmesini engelledi. Semedo, oyunu kanattan sınıf atlatan kalitede. Kaleci İrfan—büyük hata. Büyük kulübün kalecisi, uzatmada temel teknik ve vücut açısı standartlarını kaybedemez; bu sadece an değil, konsantrasyon yönetimi meselesi.
Teknik teşhis özeti:
• Yapısal: Üçlüden dörtlüye geçişte bek profilleri ve kademeler yeniden eğitilmeli; çizgi–merkez mesafesi disipline edilmeli.
• Davranış: Skoru koruma paradigması değişmeli. 2–1 → 3–1 arayışı. Orta blok presi bırakıp ceza sahası çevresini rakibe teslim etmek bu ligde her takımı “iyi” yapar.
• Set savunması: Sert ve yönlü ortalara karşı kaleci–stoper protokolü (“kim kapanır, kim boş alanı süpürür?”) netleşmeli.
• Oyun aklı: Doğaçlama hücumu azalt, savunma arkası koşu profillerini artır (8 numara iç koşusu + kanat iç koşusu).
Ve yeniden hakeme… Bu maç, sadece “kötü karar” değil, kötü süreç yönetimi ile hatırlanacak. VAR çağrılarının standardı, “potansiyel kırmızı” ve “topsuz alanda faul” eşikleri, avantaj–dezavantaj jestleri… Hepsi dağınıktı. Bu lig, şikâyet değil sistem ister: net protokol, kısa iletişim, kamusal açıklama. Aksi hâlde her taktik cümle, en kritik anda güvensizliğe çarpıyor.
Son söz: Fenerbahçe bu maçı oyun aklı ile 3–1’e götürebilirdi; alışkanlık aklı ile 2–2’ye bıraktı. Hakem çok kötüydü—bunu kayda geçelim. Ama hedefe giden yol, hem hakemin şeffaflığını hem de kendi davranış kodunu düzeltmekten geçiyor. Skoru çevirmek yetmez; oyunu yönetmek gerekir.
mail: yakup.borekcioglu@abcspor.com
twitter: @Yborekcioglu