Eğer takımdaki oyuncuların hemen hemen hepsi çok kolay pozisyonlarda pas hatası yapıyorsa..
Eğer risk alıp dikine değil de, araya öldürücü paslar atmak yerine genelde yan veya geriye pas yapıyorsa..
Eğer daha önce defansın arkasına durmaksızın koşular yapan ve hareketli oynamasına alıştığımız oyuncular, top almaktan çekiniyorlarsa..
O zaman takımın arızası tamamen psikolojiktir!
Dilimizde tüy bitti ’bu takım yaşlı, özellikle Dünya Kupası sonrasında bir çok kilit oyuncuyu motive etmekte zorluklar olacaktır’ demekten..
Bu sezon Fenerbahçe en yüksek mücadeleyi kısa kısa da olsa ya gol yediğinde, ya kırmızı kart gördüğünde ya da başka bir saha içi gerginliği yaşandığında gösterdi.
Şu anda yapılması gereken en önemli şey oyun esnasında bir kıvılcım çıkmasına gerek kalmadan ilk dakikadan itibaren istekli ve coşkulu bir halde takımın sahaya çıkmasını sağlamaktır.
İkinci yapılacak iş ise yönetim kurulundan bir kaç yöneticiyi görevlendirip hemen taraftar gruplarıyla bir araya gelinmeli, yaptıkları yanlışlıkları anlatıp, bir daha olmaması için gereken ortam sağlanmalı ama her şeyden önce karşılıklı dialog ile kırgınlıklara küskünlüklere son verilmeli. Kadıköy tekrar coşkulu ve 90 dakika destek veren tribünlere kavuşmalıdır.
Tribünlerin itici güç olması sahadaki futbolcunun hem özgüvenine hem de motivasyonuna fazlasıyla katkıda bulunacaktır.
Yoksa Fenerbahçe’nin sorunu Diego’lu, Diego’suz olmak, ileride Emenike veya Webo’ya yer vermek değil. 4-4-2 veya 4-3-3 dizilişi de değil. Bu kadro, bunca tecrübeli oyuncu bildiklerini 2-3 ayda unutmuş, fizik olarak bitmiş olamaz. Bu psikolojiyi düzeltmenin en güzel yollarından biri Beşiktaş’ın sahasında alınacak bir galibiyettir. Haftaya takımın sahaya kararlı, coşkulu, istekli bir biçimde çıkması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Moralli ve özgüveni tam bir Fenerbahçe şampiyonluğun 1 numaralı favorisidir ama bugünkü ruh hali ile değil!