Final sınavında ilk defa birbirimizi gördüğümüz öğrencilerim, mezun olmak için son dersleri olduğu veya alttan başka dersleri olduğu için üst sınıftan ders alamayacakları gibi çeşitli sebeplerle benden yardım isterler. “Hocam mutlaka geçmemiz lazım”. Ben de sorarım kendilerine. “Tamam edeceğim, ancak niye bir tek sana edeyim de, sınıfa devamlı gelen, ödevlerini yapan, sunum hazırlayan, son dakikaya işini bırakmayan sınıf arkadaşlarına etmeyeyim, makul bir sebep söyle, yardım edeceğim“ Cevap genelde “Anlıyorum Hocam” diye gelir, tabii sonra mutlaka bir “Ama…” vardır, o kısmı hatırlatmama gerek yok.
Son dakikalarda mucize arayışı veya kolayı varken zoru tercih etme konusunda mutlak üstünlüğümüz olduğu kesin. Şampiyonlar Ligi’nde Anderlecht’e kendi sahamızda attığımız son dakika golü, Beşiktaş’ın ismini bile ilk defa duyduğumuz bir takımdan son dakikalarda yediği gol, keza Trabzon’un Metalist’e son dakikada galip gelmesi, son maçta Kadıköy’de Hollanda’yı yenebilsek Brezilya’da gideceğimiz Dünya Kupası, Avrupa Futbol Şampiyonası’nda son dakikalarda aldığımız maçlar, Dünya Basketbol Şampiyonası’nda iki maçta son dakikalarda gelen galibiyetler, katılamadığımız daha nice şampiyonalarda şansımızı son maça bırakmamız, penaltılarda Karabük’ün turu son dakikada Fransa’da bırakması ve daha sayabileceğimiz niceleri bir “Son Dakika” sevgimiz veya tercihimiz olduğunun göstergeleri.
Havaalanına son dakikada gelmek, konsere tiyatroya son dakikada gelmek, toplantıya son dakikada hazırlanmak, vize ve final haftasında son dakikada not ortalaması tutturmaya çalışmak, projede son dakikada en temel gereksinimleri üretmeye çalışmak, vergide SGK primi ödemesinde son dakikayı beklemek, banka şubesine kapanışa son dakika kala girmek, kayıt için son günü dakikayı beklemek ve daha nicelerinin örneklenebileceği bir ortamda aslında spora olan etkisini pek sorgulatmamalı.
Seviyoruz, adrenalin alışkanlığı bu. Sistem, metodoloji, altyapı, uzun vadeli kalıcı çözüm, çerçeve kelimlerini profesyonel hayatta sıkça duydum ama yapmaya geldiğinde pratikte pek karşılaşamadım. 3 ay vadeli hedeflerle yaşayan bir bankacılık sisteminde niye mevduat vadeleri ortalamada 32 gün ağırlıklı diye soru sormak gibi bir şey bu! Bugüne kadar bir çok projede, iş ve okul hayatımda yabancılarla çalıştım ve proje yaptım. Daha bir kere toplantıya geç kaldıklarını, son dakikada beklenmeyen bir konu ortaya çıktığını görmedim. Çünkü günü kurtarmak için çok daha önceden bir proje yönetim disiplini içinde strateji, plan yaparlar, sonra yeri geldiğinde bunların yetmediği yerde taktik uygularlar. En sevdiğim kelimedir 3-5-2 sisteminden 4-4-2’ye geçeceğiz ve bütün dertler bitecek. Taktikler ile operasyonel seviyede ancak gün kurtarılır, gelecek değil. Ne altyapıdan gelen oyuncu var takımda, ne de altyapı için kaynak ayıracak, yaratacak bir plan, proje. Sonra 4-4-2 ile Şampiyonlar Ligi’nde final isteriz, bekleriz. Ortalama 2 sezonda bir Hoca değiştiririz. Düşünün bir şirket 2 senede bir Genel Müdür değiştiriyor ve pazar liderliği hedefliyor!
İlkokul birinci sınıfta masa tenisine başladığımda, antrenörümüz bir ay boyunca top sektirmemi istedi, sonra bir ay forehand ve bir ay backhand. Hepsinde birinci haftanın sonunda sıkılmaya başlamıştım, bana anlamsız geliyordu aynı şeyi defalarca yapmak, bir kere yapabildikten sonra. Sonraları anladım ki, son dakikalarda maç almamak içinmiş bunlar. Ne kadar çok hazırlık, pratik, sistem o kadar sürdürülebilir başarı.
Sporun bir çok dalını amatörce uyguladım. Tenis, masa tenisi, yüzme, futbol, basketbol, voleybol, satranç. Rekabet ve stres ortamında, maç esnasında farklı şartlar altında performansı aynı seviyede tutmanın kolay olmadığını biliyorum. Ama son dakikaların bu kadar sık olmasını da bir Arsene Wenger’i, bir Sir Alex Ferguson’u gördüğümde kabul etmekte zorlanıyorum.
Son dakikalarda mucizeler olur, başarılar değil! Bu ikisi arasındaki farkı, 80 milyonluk bir ülkenin 91 yıllık tarihindeki uluslararası platformlarda, turnuvalarda aldığı birkaç kupa sayısı, bu turnuvalara düzenli olarak katılma, çeyrek, yarı final oynama sayısı, aldığı birkaç birincilik, ikincilik veya üçüncülük değil ancak son dakikalar açıklar. Olimpiyat ? 2020 son dakikada kaçtı ama ruhunu yakalamak için son dakikaya gerek yok.
Hepsinden daha önemlisi, hayatımızın son dakikalarında “Ah keşke” dememek. Güzel ve keyif dolu günler dileği ile, son dakikalarınız hep rahatlık ve keyifle dolu olsun.
CÜNEYT DİRİCAN