Beşiktaş–Fenerbahçe: Şişe, Şok ve Soğukkanlılık
Bir maçın 25 dakikasına değil, 90 dakikasına inananlar için.
Beşiktaş 2–0 öne geçtiğinde, Vodafone Park bir an için evrenin merkezine dönüştü. Sanki bütün o kaybedilen maçlar, kaçan penaltılar, transfer faciaları affedilmişti.
Sergen Hoca da öyle düşünmüş olmalı; yüzünde “bu kez gerçekten oluyor” ifadesi vardı.
Ama futbol, özellikle Türk futbolu, “oluyor” sandığın anda olmamayı tercih eder. Fenerbahçe’nin cevabı bağırarak değil, fısıldayarak geldi: sabır.
Ve fısıltılar genellikle daha uzun yaşar.
Bir Derbi Ders Kitabı: Planın Var mı, Yoksa Dua mı Ediyorsun?
İlk 25 dakika Beşiktaş fırtınaydı.
Cherni, bir köpeğin postacıya koştuğu hızda ileri geri gidiyor; Bilal Toure topu alıyor, kaybediyor, sonra yeniden istiyor — çünkü her şey çalışıyor gibi görünüyordu.
Ama futbolun acımasız gerçeği şu:
Plan A işe yararken harikasın. Plan A çöktüğünde ise, kim olduğunu öğreniyorsun.
Beşiktaş o an öğrendi. Plan B yoktu.
Oyun duyguların eline geçti ve duygular, tıpkı şampiyonluk vaatleri gibi, kısa ömürlüdür.
Kırılma Anı: Şişe Uçar, Sinir Kaçar
Sonra Orkun kırmızı kart gördü. Sergen Hoca su şişesini aldı, öfkesini yerçekimine meydan okuyan bir voleyle gönderdi. İsabetliydi — ne yazık ki futbol topu değil, plastikti. Hakem “isabetli şut”u cezalandırdı.
Ve o anda, tribünlerde kolektif bir delilik başladı. “Hocamız attıysa biz de atarız” diyen taraftarlar, su savaşı başlattı. Beşiktaş sadece 10 kişi değil, 10 fikir eksildi.
Sahada komut yok, kenarda akıl yok.
Geriye sadece panik kaldı.
Fenerbahçe: Sakinliğin Estetiği
O karmaşanın ortasında, Fenerbahçe sahayı ele geçirdi. İsmail Yüksek, tempoyu kalp atışı gibi kontrol etti. Semedo çizgide beklerken, Nene arka direğe sinsice sızdı.
Ve bir anda, o dev gürültü sustu.
2–2 olduğunda kimse şaşırmadı.
Çünkü maçı hâlâ 90 dakika sanan bir tek Fenerbahçe kalmıştı.
Futbol bazen kimin daha iyi vurduğu değil, kimin en geç paniklediği oyundur.
Talisca Freni, Duran Gazı
Talisca oyuna girdiğinde herkes “işte kalite” dedi. Ama kalite bazen bir el freni gibidir — güzel ama zamanı yanlış. Tempo düştü, Beşiktaş nefes aldı, Fenerbahçe biraz tereddüt etti.
Derken John Duran çıktı sahneye. Bir pres, bir seken top, bir saniyelik karar.
Gol.
Ve o an, sadece maçı değil, hikâyeyi kazandı. Büyük forvet, şutu nereden çektiğiyle değil, ne zaman çektiğiyle büyür. Tedesco’yu kurtardı. Hocaya not bu kadar sabırlı oynamaması gerektiğini öğrenmeli..
Son: Suyun Akışı
Beşiktaş’ın başlangıcı bir şoktu. Ama Fenerbahçe o şoktan uyanmayı bildi. Sergen Hoca su şişesini fırlattı, tribün suyu sahaya döktü; ama asıl suyu döken, Fenerbahçe’nin sabırla akan aklıydı.
Bir taraf sinirle vurdu, diğeri sabırla kazandı. Ve yine kazanan, bağırmayan taraf oldu.
“Plan seni öne geçirir; karakter maçı verir.”
mail: yakup.borekcioglu@abcspor.com
twitter: @Yborekcioglu
