Ömür denilen şey umuttan önce tükenmeli. Önce umut tükendiğinde her şey tükeniyor çünkü. Uzun zaman sonra Fenerbahçe iyi bir hoca buldu, sezon öncesi transferlerden tatmin olmayıp umudunu yitiren taraftarı tekrar tribüne çekmeyi de başardı ama basiretsiz Fenerbahçe yönetimi’nin ara transferi yine pas geçmesi camiadaki umudu yeniden azalttı ve bu kötü sinerji futbol takımına da yansıdı ve ardından ağır bir Kayserispor mağlubiyeti geldi malumunuz.. Fenerbahçeyi içinde bulunduğu buhrandan ancak bir derbi galibiyeti çıkarabilirdi ki; o da Beşiktaş maçı oldu..
Zaten Fenerbahçe için de Ziraat Türkiye kupası önemli bir hale gelmişti.. Fenerbahçe açısından önemli bir galibiyet oldu, çok konuşulacak ilginç de bir maç oldu.. Dick Advocaat gerçekten iyi bir hoca, iyi bir 11 ve doğru bir taktikle takımı sahaya sürmüş.. Kontaratak oynayacaksan ve Ozan oynayabilir durumdaysa Ozan’la başlayacaksın diye bir eleştiri yapayım önce zira taktik yine kontaratak üzerineydi. Advocaat sakin olun demiş, Beşiktaş maça hızlı başlayacak, ilk 20 dakikada gol yemeyin, biraz maçı ağırdan alın demiș, biraz da sert oynayın demiş belli ki.. Fenerbahçe tam da böyle başladı ama iki tane pası üst üste yapamadı.. Beşiktaş daha baskın ve ne yaptığını bilen bir takım hüviyetinde emin adımlarla sonuca gitmek üzereydi ki; Tosic Van Persie’nin tuzağına fena düştü..
Rakibine kafa atan Tosic haklı bir kırmızı kartla oyun dışı kaldı ve maçın rengi değişti.. Van Persie maçın başından bu yana rakibi tahrik eder bir vaziyetteydi Tosic’in minik kafa darbesiyle de kendini yere bıraktı.. Futbol kafayla da oynanan bir oyun, Tosic’in yaptığı şekilde değil tabii.. Herkes Van Persie’nin ne kadar sevimsiz olduğundan dem vuracak bu hafta. Quaresma da bir o kadar sevimsiz öyleyse.. Bu pozisyon çok konuşulacak, en çok da Şenol Güneş konuşacak ama onu dinlemeyeceğim; ne dediğini anlamıyorum çünkü.. Fenerbahçe maçlarında aşırı bir hırs yaptığını ve futbolcularını aşırı motive ettiğini düşünüyorum, sonuç da çoğu zaman hüsran oluyor..
Rakibi 10 kişi kalınca Fenerbahçe bir anda set oyununa döndü, topa sahip oldu, orta sahada bir kişide fazlaydılar ve golü arayan taraf oldu.. Telafisi olmayan eleme maçlarında kendi sahanda 10 kişi kaldıysan sakin oynaman lazım.. Hatta maçı penaltılara taşıman lazım ki; şanslar eşit olsun.. Hocalık burada başlar zaten.. Beşiktaş ille de yeneceğiz diye tutturdu ve hücuma çıkarken kontrada yakalandığı bir pozisyonda Lens’in nefis pasına Van Persie nin dokunuşuyla da golü yedi ve The End dedi.. Rakibin 10 kişi kalmasında önemli bir katkı sağlayan Van Persie’nin maçın tek golünü atan oyuncu olması da olaya farklı bir espri kattı gerçekten. Kiev maçında hakeme küfreden, bilmem ne yaptığımın çocuğu diyen bir hoca müsveddesinin bir takımı kupadan nasıl elettiğini görmüş olduk.. Devre arasında Kjaer’in yüzünü sıkması akıl alır gibi değil..
Sonra Fenerbahçeli oyuncular maçı gerdi diyecek Karadeniz Filozofu.. Galatasaray ve Fenerbahçe arasındaki rekabette iki camia tarafından yeterince ciddiye alınmamaktan dolayı kompleksli olduğunu düşündüğüm Beşiktaş taraftarını kompleksten komplekse sokan bir skor oldu açıkçası.. Lens’in saha kenarında kim var kim yok hepsine attığı çalım, Sow’un direkte patlayan rövaşatası, hırsından sahaya dalan Beşiktaş yedek kulübesi, Volkan’ın maçın son dakikasındaki plonjonu uzun süre unutulmaz sanıyorum.. Başakșehirspor’a ligdeki ilk mağlubiyeti tattıran Fenerbahçe bugün de Vodafone Arenada Beşiktaş’a ilk mağlubiyeti tattırdı.
Şenol’a Fener Şenola..
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: bruno.monte@abcspor.com
twitter: @BrunoMonte1907