https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

SATRANÇ – BEŞİKTAŞ SEZON DEĞERLENDİRMESİ

Okunması Gerekenler

Stefan Zweig Satranç adlı eserinde Nazilerin elinde bir süre esir kalmış bir adamın tecrit halindeyken ele geçirdiği bir satranç kitabı sayesinde daha sonra nasıl dünya satranç şampiyonuna meydan okuduğunu anlatır. Tabii bu kitabın çok kısa bir özeti çünkü aslında anlatılan insan zihninin sınırsızlığı kadar o sınırları zorlamanın da ne kadar derin arızalar yaratabileceğidir.

 

Bu yıl Beşiktaş da belli birtakım sınırları zorlamış ve özellikle de hocanın içine düştüğü birtakım tuzakların ve oyunların kurbanı olmuştur. Satranç, tenis, atletizm vb. bireysel sporlar bana her zaman uzak gelmiştir çünkü çelik gibi sinirlere sahip olmayı gerektirirler. Masada, kortta, pistte her zaman kendi başınasınız ve kaderinizi kendiniz çizebilirsiniz. Takım sporlarında ise paylaşım vardır, ekip çalışması vardır ama orada kaderiniz sadece kendinize değil, başkalarına da bağlıdır. Takım arkadaşlarınızın performansı, hocanın gününde olması, hakemlerin adaletli olması gibi pek çok faktör devreye girer. Sporun genel olarak zaten bireyciliğin daha fazla olduğu batı toplumlarında daha gelişmiş olduğu ne kadar doğruysa, bireysel sporlarda bu durum daha da geçerlidir. Herhangi bir doğu toplumunda yukarıda örneklerini verdiğim bireysel spor dallarında şampiyonlar bulmak daha enderdir.

 

Bu yıl Aykut Kocaman ve Şenol Güneş de iki satranç oyuncusu gibi birbirlerine meydan okudular ama sonuçta kaybeden ikisi de oldu. Zaten bir daha o kulüpten içeri giremeyeceği bizzat başkanı tarafından dile getirilen Aykut Kocaman teklifi kabul ettiğinde bunun yürümeyecek bir nikah olduğu belliydi. Işleyen her türlü çarka çomak sokup sürekli bir sil baştan mantığıyla yıllardır kulübü yöneten Aziz Yıldırım için de bu ciddi anlamda bir geri adımdı.

 

O sırada sezonun başında yaşanan kebapçı Selahattin skandalıyla milli takımdaki görevine son verilen yılların kurdu Fatih Terim başkanlığını yapma hayallerini kurduğu kulübüne geri dönmek için gün saymaya başlamıştı bile. Şenol hocaya kanca atan TFF aradığını bulamayınca Lucescu ile anlaştı ama sular bulanmaya başlamıştı bir kere. Ardından yaşanan Süper Kupa rezaletiyle daha sezon başlamadan ligin nelere gebe olduğu üç aşağı beş yukarı belliydi.

 

İşte bu ahval ve şerait altında dahi oynadığı futbol ve kadro derinliğiyle Beşiktaş sezona favori başladı ama 5. Haftadaki Fenerbahçe maçı ciddi bir kırılma oldu ve o maçta yaşayacağı puan kaybıyla büyük ihtimal sezonu kapayacak olan Fenerbahçe kelimenin tam anlamıyla lige ‘tutunduruldu’.  Ardından Avrupa’da başka, ligde çok başka bir performans sergileyen Beşiktaş ilk yarıyı 30 puanla kapayabildi ki bu maç başına 1,76 puan anlamına geliyordu ve normal şartlarda zaten havlu atılmıştı. Ne var ki bu yıl ligde kalitenin genelde olduğu gibi aşağılarda olduğuna ama mücadelenin çok üst seviyede yaşandığına tanıklık ettik ve dolayısıyla da son dönemece 4 takım kafa kafaya girdi. Beşiktaş genelde olduğu gibi kırılma anlarını iyi yönetemedi ve kritik Galatasaray maçında ne yakaladığı net pozisyonları değerlendirebildi ne de kupa maçının şokunu atlatıp oyuna gerçek anlamda konsantre olabildi. Yani iş yine psikolojiye gelip dayandı.

 

Futbolcular bazında performansları da irdelemek isterim:

 

Fabri: Genelde oldukça iyiydi ama bir Muslera değil! Gerçi Muslera’yı Muslera yapan da genelde GS savunmasının zayıflığı oluyor ki zayıf bir savunma ve çok iyi bir kaleci yerine böylesini tercih ederim. Belki Fabri’de de çok daha yüksek bir potansiyel var ama açığa çıkamıyor ama dediğim gibi Lyon maçı tarzı saçmalıklar ve arada Neuervari çok riskli hareketler yapmadığı sürece başım üzerinde yeri var. Ayak hakimiyeti çok iyi bir kaleci ve günümüz futbolunda bu oyunu geriden kurabilmek açısından çok önemli. Sözleşme yenilenmesi de olumlu çünkü kalede istikrar çok önemli. Sezon notu: 7,5

 

Gökhan Gönül: Yaşı ilerlemesine rağmen deneyimi ve bazı maçlardaki ekstra performansıyla yine parladı. En iyi günleri belki geride kalmış olabilir ama hala önemli bir oyuncu ve mevkisindeki en iyi yerlilerden bir tanesi. Yine de yeni sezonda sağ beke mutlaka bir alternatif alınmalı. Sezon notu: 7

 

Pepe: Yılın flaş transferlerinden bir tanesi. Rakipler gelmesine ihtimal vermiyordu ama ‘come to Beşiktaş’ rüzgarına, 35’inde bu yağlı ücrete ve Q7’nin çağrısına fazla direnemedi ve geldi. Bazı maçlarda gerçekten klasını ve deneyimini çok iyi konuşturdu ama Avrupa ve lig performansında farklılıklar vardı. Bir de yanında Tosic ve Vida ile dönüşümlü oynamak da bir miktar performansını düşürmüş olabilir. Geri dörtlünün orta ikilisindeki istikrar elzemdir. Uche-Högh, Ronaldo-Zago, Stumpf-Götz ikilisi hala hatırlarımızdadır. Sezon notu: 7,5

 

Tosic: Yürekten oynayan, tekmeye kafa sokan, bu sezon Negredo’ya yakın gol atan, arada yaptığı sakarlıklara rağmen taraftarın gönlünde taht kuran tank gibi stoper/sol bek. Madara olduğu maç azdır ama yıldızlaştığı maç fazladır. Her zaman iyi hatırlanacak. Sezon notu: 8

 

Adriano: Muhteşem bir profesyonel. Kariyeri zaten her türlü soru işaretini yok ediyor. Zorlandığı tek tük maçlar oldu ama bence çok iyi bir sezon geçirdi. 34 yaşına geliyor ama bir sezon daha kalmasını isterim. Sezon notu: 8

 

Atiba: Hocanın muhtemelen kadro kurarken kafadan yazdığı ve takımı etrafında şekillendirdiği isim. Geçen sezon Trabzon maçında takımı ipten alan ve şampiyonlukta büyük katkısı olan Atiba bu yıl 36 yaşından gün almanın da verdiği bir yorgunlukla tam randıman veremedi ama kimse mücadele etmedi diyemez. Yeri zor dolacak, orası kesin. Sezon notu: 7

 

Gary Medel: Inter’de takip ettiğim bir futbolcuydu ve beğeniyordum. Beşiktaş’ta geçirdiği ilk sezonda beklentileri fazlasıyla karşıladı. Başlarda fazla şans bulamasa da sonradan takımın ve taraftarın vazgeçilmezi oldu. Mükemmel kademe anlayışı ve süratiyle defans ve orta saha bağlantısını çok iyi sağladı ve nerede eksik varsa tamamladı. Sezon notu: 8

 

Tolgay Arslan: Atiba’nın yerini doldurabilecek bir aday olarak görüyordum ama özellikle ligin ikinci yarısında yaşadığı düşüş beni düşündürdü. Bazen çok kritik top kayıpları yapıyor ama dikine oynama konusunda Türkiye’nin sayılı futbolcularından. Bir de son vuruşları biraz daha iyi olsa! 3 yıl önceki Liverpool maçından sonra inanın ki başka golü var mı bilmiyorum ama sanmıyorum. Bir de o da sanki Avrupa’da bir başka gibi. Karakteri düzgün, Beşiktaş’a yakışan bir oyuncu ve bence üzerinde durulmalı. Sezon notu: 7

 

Oğuzhan Özyakup: Sezonun Lens’le birlikte herhalde en büyük hayal kırıklığı. Şampiyonluğa giden yolda takımı eksik bırakan en önemli dişlilerden bir tanesi. Sırtına giydiği 10 numaralı formayla sezonu 0 (yazıyla sıfır) gol ve sadece 4 asistle tamamlayan, yeteneğine ve kulübüne ihanet eden aynı zamanda takım kaptanı. Daha fazlasını söylemek istemiyorum.. Sezon notu: 5

 

Ricardo Quaresma: Ayağının dışı, canımızın içi. Bazen melek, bazen şeytan. En iyisi sözlerimin devamını adeta Q7 için yazılmış Selami Şahin’in şarkısıyla getireyim:

 

bilmiyorum seninle sonumuz ne olacak

belki bu aşk ölümsüz, belki yarım kalacak

 

her gün değişiyorsun avutuyorsun beni

bir bilmece gibisin çözemedim ben seni

 

seninle başım dertte ne yapsam bilmiyorum

canımdan bir parçasın söküp atamıyorum

 

bazı gün darılırsın, bazı gün barışırsın

bazı gün de kaybolur hasrete karışırsın

 

Öyle müthiş bir yetenek ki, dosta güven veriyor, düşmana korku salıyor ama çoğu büyük yetenek veya deha gibi doğaçlama ve içgüdüsel hareketleri bazen de kendisine ve takıma dert olarak dönüyor. Fenerbahçe maçında tahrikten dolayı yaptığı ve cezalandırılması doğru olan hareketinde tahriği yapan kişiye ceza verilmemesi de bu sezonun çifte standart harikalarından birisi olarak kayıtlara geçti bu arada. Sezon notu: 8,5

 

Ryan Babel: Geçen yıl devre arasında geldiğinden beri böyle bir performans sergileyeceğini herhalde hiç kimse tahmin edemezdi. Sol kanattan topu yana doğru çekerek rakip defansı yararak gelişleri, zımba gibi şutları ve kafa golleriyle bu sezon CL dahil sergilediği 15 gol ve 7 asistlik performans gerçekten müthiş. Zaten o ve Talisca da olmasaydı bu sezon gol yollarında iyice perişan olmuştuk. Sezon notu: 8

 

Anderson Talisca: Savunma yönü zayıf, kritik top kayıpları yapıyor ama buna karşın inanılmaz bir şut yeteneği ve kafa vuruşu becerisi var. Oyunu sürekli dikine oynayarak adam eksiltmesi ve süratiyle bu sezon elde ettiği 20 gol ve 8 asistlik performans zaten onu büyük kulüplerin hedefine oturttu. Beşiktaş’a çok katkısı oldu, yolu açık olsun. Sezon notu: 8,5

 

Caner Erkin: Türkiye’nin yetiştirdiği en iyi sol açıklardan ve elzem durumlarda vasat üstü sol beklerden bir tanesi. Özel hayatında yaşadığı karışıklıklar, agresif tavırları ve bildiğini okuyan tavırlarıyla şahsen benim çok bayıldığım bir oyuncu değil ama Arda’nın yaptıkları ve aldığı cezadan sonra Caner’e de çifte standart uygulandığına inanıyorum. Sezon notu: 7

 

Jeremain Lens: Kesinlikle Fenerbahçe’nin ahını aldığımızı düşündürten adam. Verilen şansları bozuk para gibi harcayan, belki Beşiktaş’ın oyun kurgusuna uymadığı için bütün sezon boyunca kendisinden bekleneni veremeyip 24 maçta 1 gol ve 0 asistle sezonu kapadı. Kupadaki Fenerbahçe maçında kaçırdığı %100 golün hemen ardından yediğimiz gol ve ardından zıvanadan çıkan maçın bir numaralı müsebbibi. Tam da o gün o ana kadar sergilediği kötü performansa rağmen bonservisinin alınması da bütün taraftarlar için gizemini koruyan bir muamma. Sezon notu: 4

 

Alvaro Negredo: Gol makinesi diye aldık, tıraş/asist makinesi çıktı. İyi niyetli, mücadeleci, takım oyuncusu ve düzgün bir profesyonel ama aldığı yıllık 4 milyon 350 bin Euro’nun 4 milyonluk kısmını atarsak bunları yerine getirebilecek yüzlerce futbolcu bulunabilir. GS maçında bütün sezonu unutturacak pozisyonu da buldu ama golü bulamadı. Bazen böyle olur, kimya tutmaz, aşı tutmaz, giden Cenk’in yerini tutmaz. Sezon notu: 5,5

 

Cenk’e gelirsek; onun ilk yarıda oynadığı 17 maçta 30 puan alan Beşiktaş ikinci yarıda onsuz 17 maçta 41 puan topladı ama bazı oyuncu vardır ki takımda olması herkese güven verir. Cenk de onlardan bir tanesiydi, takımın temel elementlerinden biriydi. Beşiktaş’a geldikten sonra kendini çok geliştirdi ve Şenol hocanın elinde bir başyapıt haline geldi. Ona sezon notu değil ama Beşiktaş’a verdikleri için koca bir teşekkür layık olabilir ancak.

 

2019 Süper Kupa finalinin Şeref Bey Stadı’nda ve Uefa Kupası finalinin de Bakü’de oynanacağını düşünürsek Türkiye Kupası’nın da araya girmediği bir sezonda final oynayıp kazanmak tek hedef olmalı bence. Iyi planlanmış bir transfer harekatı, doğru bir sezon öncesi hazırlık programı ve zihni berrak bir hocayla bence imkansız bir hedef değil. Şenol Güneş için de hep yaptığı gibi küllerinden yeniden doğmak için mükemmel bir fırsat çünkü bana öyle geliyor ki içindeki hiç bitmeyen kendini kanıtlama isteği onu diri tutuyor. Bize de şu ana kadar olduğu gibi mücadelesinde yanında durmak düşüyor. Motorları yeniden maviliklere sürmek için, güneşin zaptı için.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: gorkem.isik@abcspor.com

twitter: @saturnocontro3

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

OLMUYOR

Bütün maçlarımız bıçak sırtı. Kalmadı kredimiz. Sürekli ölüm kalım için sahaya çıkıyoruz. Böyle olunca da öne geçmek şart stresi azaltmak için. Yapamadık...

Benzer Konular