Niyeti baştan belli eden tavırlar var, hemen işin başında yapılır, ne kadar konsantre halinde olduğunu, ne kadar kararlı olduğunu bir mesaj olarak karşı tarafa iletirsin. Hep ilgimi çekmiştir ve gözlemleşimdir; mesela bazı ailelerin ilk çocuklarının adları kızsa İlknur, erkekse İlker’dir. Mesaj net; devamı gelecek, o yüzden bu ilk, biz Soner veya Sonnur demeden bu üreme durumu bitmez ! “Yeter” ismi doğum kontrol bilgisizliğinde Tanrı’ya gönderilmiş bir mesaj, “İmdat” ismi ise “Tanrı bizi duymamış gibi yapıyor, bir de haykırarak yardım isteyim; n’olur biri şu üremeyi durdursun artık” mesajı olabilir.
Meşhur Karadeniz ismi “Temel” de oğullar zinciri imparatorluğunun ilk çocuğu olabilir. ” hah bak; ilk çocuk bu, attık temeli, kurdeleyi kestik, lütfen bizi izlemeye devam edin” şeklinde. Üremeyi durdurma niyetiyle yapılan eylem başarıyla sonuçlandıysa da “Dursun” da son erkek çocuk oluyor ve “bizim imparatorluk işi eldeki mevcutlarla tamam, maddi ve manevi olarak bir sonrakine ihtiyacımız yok”bu üreme işi artık durabilir”mesajı büyük bir başarıyla sonuçlanmış oluyor. Balıkesirspor ve Eskişehirspor maçı öncesi geçmişten hatırımda kalmış bazı kareler vardı eski maçlardan özlemle hatırladığım. “baştan tavrını belli etme”, konsantrasyon ve kazanma arzusunu karşı tarafa geçirme içerikli kareler hepsi de. Fenerbahçe Ali Sami Yen’de. Stadyum hınca hınç Fenersiz dolu. Fenerbahçe’nin istatistiki tecavüzünün utancı içinde intikam almak için gelmiş, kaşları çatık, sinirden ağzı köpürmüş onbinlerce fanatik intikam anının tadını çıkarmak için oraya gelmiş.
Şöyle bir canlandırın gözünüzde, hepinizin çok iyi anımsayacağı bir manzara. Santraya saniyeler kalmış, takımlar yerlerinde ve bir kara adam, ve bir kara boğa, açmış iki kolunu yana, eller kafa hizasının üstünde, kollar bir L omuş, adeta Woo Doo yapan kara bir büyücü gibi Appiah orda ve dua ediyor. İnsanın içi titriyor. Ve Santrada tek ayağının üstünde diz çökmüş kel bir adam. Dua ediyor. Orda onbinler varmış, küfür ediyorlarmış, maçı kazanmak istiyorlarmış, umrunda mı Alex’in. Veriyor Alex mesajı, “biz buraya bu maçı almaya geldik, almadan bir yere gitmeyiz”. Son virajda en önemli maçı oynuyor Fenerbahçe. 17 takımın gözü bu maçta, Fener yenilsinde mutlu olsunlar, belki de rakip mamalandı bile. Yarış öncesi huysuzlanan at gibi rakibin oyuncuları, “elimize geçti fırsat, edeceğiz Fener’i şampiyonluktan, bir an evvel başlasın artık şu maç” diyorlar, zıp zıp zıplıyorlar ısınırken. Santrada topun başında yine kel adam var, karısı ve çocuğu yine tribünde, santrayla beraber topu alıyor, rakip takımının köşe gönderine yakın bir yerden topu dışarı gönderiyor ve ilk topu veriyor rakibe, diyor ki; – Alın bu ilk top sizin olsun, ama burda oynayacaksınız, bu bölgede, çıkamayacaksınız oradan, şimdi alacağız topu ayağınızdan ve bir daha vermeyeceğiz, maçı biz burada oynayacağız ve kazanacağız. Emin duruş bu. Mesaj bu.
Şampiyonluk yarışı son düzlükte kıyasıya devam ediyorsa, belki de son maça hatta ve hatta averaja kalacaksa o andan itibaren hangi sistemle sahada yer aldığının, hangi taktikle oynadığının hiç bir önemi kalmıyor. O saatten sonra bilek kazanır, konsantrasyon kazanır, motivasyon kazanır ve en önemlisi yürek kazanır. Yayıncı kuruluşa kızarım kenardaki hocayı gösteriyor diye. Hocanın o saatten sonra kenardan yapacağı bir şey yok, hafta içinde, antrenmanda, maç öncesi soyunma odasında yapacağını yapmıştır, yapamadıysa da geçmiş olsundur. Eskişehirspor maçında Fenerbahçe’yi kimse tanıyamadı. İki üç pası yapamadılar, şampiyonluk yarışında lider olarak son 6 maça çıkmış bir takım görüntüsünü asla veremediler ancak yanlış tercihler ve eksikler de önemliydi, yazdık çizdik onları daha fazla yazmaya gerek yok.
Yoğun Eleştiri bombardımanı altında son haftalarda sakatlık veya başka sebeplerle forma şansı bulamayanların önderliğinde Bursa’da turu alıp geldi Fenerbahçe. İşte tam da bu dediğimiz anda Balıkesirspor maçında yine aynı tabloyu gördük maalesef. İyileri anlatsak daha kolay, Webo ve Diego maçı aldı götürdü. Formaya doyamamış iki adam. Moussa papatya falında iyiyi çekmiş, bir diğer forma açı Emenike de konsantrasyon olarak tamamdı. İlginç nokta bence bu. Caner tamamen hücuma konsantre olmuş, bir sol açık edasındaydı iki haftalık ön denemesi sonrası. Adamını hep kaçırdı, ters kademeye giremedi. Kuyt’ın profesyonelliğini tartışmam diyordum, tartışabilirim abi. Topuz iki kıpırdadı kulübeyi gördü, sezon sonu Feyenoord’a gideceğini herkes biliyordu, o ruh haletiyle onu da deşifre etti. Feyenoord’a gitmiş Kuyt, inanılmaz saçma işler yaptı, ruhu burada değil gibi bir hali vardı. Egemen ve Alves’de de konsantrasyon kaybı vardı ancak Volkan öyle işler yaptı ki; maçta öyle hatalı 3 gol yedi ki gözlerime inanamadım. Kaleci Emrullah’tan beklediğimiz işleri sahada Volkan yaptı. Takımın lideri pozisyonundaki bir oyuncunun yapmaması gereken şeyler bunlar.
Öyle veya böyle hasarsız olarak yani çok ucuza bir ders aldık Balıkesir maçında. Bucaspor maçını görmüş, geçirmiş oyunculara söyleyebileceğim tek kelime yok, Allah onları bildiği gibi yapsın. Geçen sene geçen hafta şampiyonluğu ilan etmiştik. Fenerbahçe’nin başında sevimsiz bir hoca vardı, bana göre sevimli olsa da. O yüzden de kuyusu kazdırıldı ve paket yaptırtıldı takımın papazları tarafından. Ersun Yanal konsantrasyon ve motivasyon anlamında gevşemeye hiç mahal vermeyen bir yapıdaydı ve soyunma odası sağlam bir hocaydı. İsmail Kartal belli ki o tarz değil, Emre diyor ya, “bizim için çok iyi bir Abi” diye. Futbolda, askerde, okulda “abi ayağı g*t ayağı”, kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın. Son düzlükte ya kenarda Fatih Terim’in olacak, Ersun Yanal’ın olacak ya da başta takımın yıldızları ve eskileri sahaya yüreklerini ve bileklerini koyacaklar. Son 5 haftada tüm takımlar puan kaybedecekler ve hiç birinin kulübesinde disiplinli, hırslı, soyunma odası sağlam bir hoca yok demek ki ancak sahaya yüreğini ve bileğini koyan şampiyon olacak, umarım bu takımın adı Fenerbahçe’dir.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
bruno.monte@abcspor.com
@BrunoMonte1907