1994/1995 sezonu.. Yine Fenerbahçe ile çekişilip ve dramatik bir biçimde kaybedilen o meşhur kafa sarmalı, Oğuz –Aykut’un gönderildiği sezon..20’li yaşlardayım ve o zamanın yayıncı kuruluşu CİNE 5’te, 2-1 kaybedilen maçı izliyorum..
Takımın 2 süperstarı Hami ile Şota’nın orta alanda çöküp kaldığı sahneyi hiç ama hiç unutamıyorum!. Futbol tesadüfler, futbol yıllar sonra umulmadık anda karşılaşma, futbol kaderin cilvesi bir oyun işte.
Efsane Hami Mandıralı ile gol kralı Şota Arveladze’nin hoca olarak bu sahada karşı karşıya gelmeleri, benim gibi eminim ki birçok Trabzonspor sevdalısının gözlerini nemlendirmiştir. İki gol kralı, iki gol için yaratılmış hocanın kapışmasında da öyle bir ilk yarı izledik ki, devre arası biri telefon açıp MAÇ KAÇ KAÇ diye sorsa ve siz de 5-4 TRABZON önde deseniz şaşırılmayacak bir 45 dakikalık heyecan kasırgası.
Neler kaçtı neler. Eminim ki 65 yaşında bir dede kucağında ki torununa, ben takım elbiseyle bu golleri atarım derdi!. Giray Bulak’ın Trabzonlu’lara hediyesi Marc Janko ……… Geçen haftanın 4 dozluk SİVAS-silin iğnesiylen Fenerbahçe maçının hasarını az da olsa unutan Bordo mavililer 2.yarıda ise adeta gezinip durdu sahada..
Ön bölgede Henrique’nin eksikliği, 1885 yılından kalma ‘BENDEN ALDIĞIN FUTBOLCUYU BANA KARŞI OYNATMA, SÖZ MÜ’ caps’leri altında ÖZER’sizlik iyice sırıttı, hatta sırıtı da sırıttı. Kasımpaşa, şayet bu devre 3 pası doğru yapsa, risk alıp arkayı AYDER yaylasına çeviren Trabzonspor’a cezayı kesebilirdi.
Ama olmadı. Buram buram nostaljik esintiler sunan haftanın açılış maçı, her pasta bile gol pozisyonu çığlığı atan kadın ve çocukların seyri nezaretinde 0-0 bitiverdi…