Kesinlikle hakem ya da başka bahane yazmayacağım. Sebebi ise; bu işlerin ve kafaların kimseye fayda getirmediğine inanan gruptanım. İki hafta öncesine göre stad daha az doluydu yani taraftarımızda futbol takımı gibi maçına göre bilet alıyor, kısacası Passolig falan biraz mazeret çünkü Trabzon maçında cezalı tribün harici çakılıydık!
Cezalı tribün dedim ya hadi ondan da bahsedelim; bu olayın kimseye faydası yok, olan sadece futbol takımımıza oluyor, herkes -başkan da dahil- kendi bildiğini okuyor ve kesinlikle Fenerbahçe’miz zarar görüyor. O bakımdan Montreal’deki abilerimle aylardır farklı fikirdeydim ve bu akşamda düşüncelerim tescillenmiş oldu! Neden derseniz; her tribün farklı bir dünyada, en son ise Migros üst tribün, maça 5 dakika kala geldi ve her hafta olduğu gibi ‘’ Oley oley İbrahim abi, GFB ‘nin sahibi İbrahim abi’’ diye bağırdılar. Bu konuya ayrı bir yazı ve detay yazacağım elbette…
Stattan bir kaç fotoğraf çektim yandaki fotoğrafı maçın başında çektim ve bu bölünmüşlüğe, EGO tatminine çok üzüldüm. Ancak nedendir, niçindir bilmem Fenerbahçe her maça çıkışında gözümden hep yaş akar içim ürperir. Aslında maç çıkışlarıdır beni çok etkileyen, hele ki o maçı canlı ve tribünden izliyorsam.
Yine de başkan, yönetim ya da kötü sonuç demeden “Lacivertin yanına Sarı olmaya gitmek” gerek diyorum çünkü kaybeden biz olacağız ve mutlu olan karşımızda duranlar olacak. Ben her ne kadar mevcut düzeni beğenmesem de her iç saha maçında “Lacivertin yanında Sarı olmaya” devam edeceğim.
Umarım sene sonu bu üzüntülere rağmen mutlu olup gülen taraf oluruz.
Haydin talk to you later !
Barbaros GÜVENİR