Osmanlı İmparatorluğu’nda spor dendiğinde ilk akla gelenler; güreş, avcılık, kemankeşlik (şimdiki ismiyle okçuluk), cirit, cündicilik (şimdiki ismiyle binicilik), bilek güreşi, yüzme, kılıç kalkan – matrak..
** Güreş .. Selçuklu döneminden gelmektedir. Güreşe “küşti”, Güreşçiye ise “pehlivan” denilirdi. Hala da ata sporumuz olarak geçer.
Olimpiyatlarda bugüne dek kazandığımız 111 madalyanın 68’i, 41 altının da 29’u güreşten gelmiştir!.
** Avcılık .. Osmanlı hükümdarlarının çok beğendiği ve önemli sayıp devlet içerisine aldıkları sporların en başında avcılık gelmektedir. Kendilerinden önce bulunmuş olan Selçuklu, Gazneli, Karahanlılar ve Moğollar gibi avcılığı savaşa hazırlanmanın ve kan dökmeye alışmanın bir nevi eğitimi olarak görmekteydiler.
Ayrıca avcılığa yüksek derecede önem vermesinin bir diğer nedeni ise kendilerine ataları Oğuzlar’dan kalma bir töre olmasıydı. Bu töre, diğer Türk boylarında da görülmekteydi.
** Kemankeşlik ..Osmanlıcada keman yay, keş ise çeken olarak adlandırılırdı. Kemankeş de yay çeken okçulara verilen isimdi. Osmanlı’da yeniçeri ilk oluşturulduğunda başlıca silahları ok, kılıç ve hançerdi.
** Cirit .. Atla oynanan cirit oyunu Osmanlı Saray’ında en çok oynanan ve padişahların yabancı elçilere göstermekten gurur duyduğu bir oyundu. İnsanın muharebe gücünü artırıp, savaşa hazırladığından dolayı da çok ciddiye alınan bir spordu.
** Cündicilik .. Bugünkü binicilik sporuna çok benzeyen Cündicilik, ilk başlarda at üstünde sadece bayrak, flama taşıma iken, Yıldırım Beyazıd zamanı, kardeşlerine karşı savaşabilmek için çevik kuvvet ordu kurmasıyla padişahı koruyan birliğe verilen isme evrildi.
Acemilere önce ata binme ve at üzerinde oturma, bunun için de “baba taşı” denilen at biçimi verilmiş taş üzerinde oturtulup dizgin tutmak öğretilirdi. Sonra gerçek ata binerek çabuk ve çevik inip binmeyi, yürütmeyi, yavaş ve hızlı koşturmayı iyice öğrendikten sonra at üstünde ok atma, sırığın tepesine bağlanmış kabağı okla vurma, ucu sivri çubuğu kuma saplama çalışmalarına başlardı.
** Bilek Güreşi .. Başlarda güreş kadar popüler değildi ama Sultan Abdülaziz zamanı öyle bir yaygınlaştı ki, ceylan derisinden kaplanmış mermerlerde para ödüllü yarışmalar düzenlenirdi. Halk arasında bir nevi güç gösterisi ve ünvan, gurur nedeniydi.
** Yüzme .. İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirler başta olmak üzere, kıyılarında kurulan ahşap deniz hamamlarının yüzmenin yayılmasında rol almıştır. Peygamberimizin hadislerinden olduğu ve yapılmasını istediği de söylenir, yüzmenin Osmanlı’da gelişmesine çok büyük artısı olmuştur.
** Kılıç Kalkan – Matrak Oyunu .. Bugünkü eskrim oyununu anımsatan oyunda, rakibin vücuduna 3 kez vurabilen kazanıyordu. Padişahların, şehzadelerin de çokça oynadığı bu oyun, süngerden kaplı bir sopa ve yastığa geçirilmiş kalkanla oynanırdı. Savaş öncesi eğitimlerde de; çeviklik, rakibin hamlesini önceden hissetme ve doğru yere vuruş tekniği anlamında çok önemli bir yeri vardı.
Ayrıca Osmanlı ordusunda kullanılan silahlarla antreman yapılması da bir gelenek ve savaş hazırlığı idi; Bunlardan 2 tanesi öne çıkar.
** Gürz.. Düşmanı yaralamak ve zırhını parçalamak için kullanılan oldukça sert ve ağır gülle gibi yuvarlak top.
** Labut .. Ağaçlara saplayarak eğitim yapan sporcu gençler, at üstündeki düşmanı labutu isabet ettirerek devirirlerdi. Uzağa ve yükseğe sert şekilde atılabilmesi için uç kısmı 6 köşeliydi ve kaleme benzediği için “kalemli” de denirdi. Tüfeğin çıkması sonucu, o özelliğini kaybetti.
ABC SPOR
@ABC_Spor