Bir abimizin 5 yasindaki oglu anasıfında öğrenmiş. “Bayan Muni” ve “Messi”.
En iyi takımlar bunlarmış ufaklığa göre. Babası “sportif başarının her şey olmadığını anlatmaya çalışıyoruz” diyor.
Evet, doğru, sportif başarı her şey değil ama çok şey be abicim.
Dünya markası olmanın yolu, tekrarlı olarak ulusal ve uluslararası turnuvaları kazanmaktan geçiyor.
Bu sayede formanız, şapkanız, atkınız dünyanın dört bir yanında satılıyor. Yine bu sayede dudak uçuklatan rakamlara sponsorluk, reklam vs. anlaşmaları imzalayabiliyorsunuz.
Tam olarak bu sayede, rakiplerinizin “küçük emrah” bakışları altında, istediğiniz sporcuyu transfer edebiliyorsunuz.
Bayern Münih, işte bu bahsettiğim yapıyı başarıyla oluşturmuş ve sportif başarılarla da sürdürülebilir bir model yaratmış, dünya çapında bilinirliği olan tek Alman takımı.
Zaten, Almanya’nın en zengin eyaleti olan Bavyera’nın da tek büyük takımı. 1860 Münih, Nürnberg, Augsburg, Fürth gibi “semtin” ufaklıklarının arasında semirdikçe semirmiş. Şimdi de mahallenin kabadayısı rolünde. Yan bakanın vay haline.
Bayern, 1963’te kurulan Bundesliga’yı toplam 22 kere kazanmış, 10 kere de 2. bitirmiş. 52 yıllık ligin 32 yılında ilk 2’de yer almış. Bu sezon ise 24 macta 68 puan toplamış, en yakın rakipleri Borussia Dortmund’da 20 puan fark yapmış.
Uzatmayacağım, amacım sizi, google’da 2 dakikada bulabileceğiniz bilgilere boğmak değil.
Diyeceğim o ki ben sevmiyorum bu Bayern’i! Yaptığın işe bak, koca bir ligi sıkıcı hale getiriyorsun. 24. Haftada lig bitti işte, decoder üyeliğini iptal mi etsin elin Almanı, naapsın? Maçı eğlenceli hale getirmek için ilave kaç bira içsin?
Hayır, zaten güçlü kadron var, bir de en yakın rakibin Dortmund’dan, önce Götze’yi sonra Lewandowski’yi kopartıyorsun. Bir de dalga gecer gibi “rakibimizi bitirmemek icin artik onlardan oyuncu almayacağız” diyorsun iyi mi?
Dünya üzerinde forvet, orta saha mı kalmadı sana birader? Bu oyuncuları almasan da 20 puan yerine 10 puan fark yapsan, biz de az buçuk eğlensek gözün mü çıkar?
Filmde, Sezercik’in eşeğine göz koyan “benim babam zengin, alıcak onu bana, sonra vurucam kırbacı” diyen o şişko çocuk gibisin, doymuyorsun bir türlü.
Almanya’da futbol; gerek altyapısı, gerek üst yapısı ve gerekse kulüplerin yönetim sekli itibariyle dünya’ya örnek olabilecek seviyede oysa. Her şeyi tastamam
Ancak noksan olan küçük bir şey var, HEYECAN yok.
Evet, Güzelsin, temizsin, yaptigin yemek yeniyor, seninle iyi vakit geçiriyorum, arada eğleniyorum da ama heyecan istiyorum ben hayatımda bi tanem. Hep aynı hep aynı, sıkılıyorum bu kısır döngüden be sevdiceğim.
İşte İspatı (!)
Bayern’in kulüp başkanı Uli Hoeness, yaklaşık 27 milyon EURO (tahmin edilen alt rakam bu) vergi kaçırdığı gerekçesiyle 3.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve anında çaktı istifayı. Temyize gitmeyeceğini ve hapis cezasını kabul ettiğini açıkladı.
Ne kadar sıkıcı değil mi?
Oysa, “ne oluyor canım! Milletin parasını mı çaldım yoksa adam mı öldürdüm? Kaç paraysa vereyim kesin sesinizi, pis fakirler. Ne istifası? Bana bu kumpası kuran paralel kulüple hesaplaşacağım. Zaten bu hâkimlerin hepsi Kuzey Ren Vestfalyalı. Bunlar örgüt örgüt. Bunlar benim lederhoseli biraderlerimin üzerine kustular, dirndl¹ giyen bacılarımın birasını döktüler” falan demesini beklerdim.
Öyle yapmadı. “Hayatımda yaptığım en aptalca şeydi” dedi ve istifa etti. Cezasını çekecek “adam gibi”…
1)Lederhose ve Dirndl, Bavyera’da giyilen geleneksel erkek ve kadın kostümüne verilen isimdir.
