Namağlup Kan Kokusunu Aldı
Bazen bir takım sadece kazanmaz — bir şeylerin değişmekte olduğunu hissedersin.
Bu hafta öyleydi. Galatasaray Kocaelispor’a yenildiğinde, ligin kokusu değişti. O koku, bir fırsatın kokusuydu.
Ve Kadıköy’de dün akşam, Fenerbahçe sadece üç puan değil, o kokuyu da içine çekti.
“Biz buradayız.”
Ve o ilan, bir adamın elinden çıktı: Domenico Tedesco.
Tedesco bağırmadı, sahaya yumruk sıkmadı, kameraya bakıp poz kesmedi. Ama sahada onun disiplini, onun planı, onun karakteri vardı. O tam bir hibrit teknik adam: Alman disipliniyle sistem, zamanlama, pres organizasyonu ve detay takıntısı; İtalyan futbolunun savunma sezgisi, tempo ayarı ve sabırla öldürme sanatı. Yani o, duygusal değil ama tutkulu; pragmatik ama cesur. Fenerbahçe artık rastgele değil, tasarlanmış bir kararlılıkla oynuyor. Tesadüf değil bu yükseliş.
Takımdaki dönüşümün resim bulmuş hali Fred.
Sezon başında ne yaptığını bilmeyen, kendi gölgesine bile yetişemeyen bir adamdı. Top ayağına geldiğinde herkes biraz geriliyor, çünkü o da ne yapacağını bilmiyor gibiydi.
Şimdi geldiği hal ise?
Top ona gelince tribün bir an sessizleşiyor, sonra aynı anda rahat bir nefes alıyor.
Sanki herkes biliyor: “Tamam, Fred halleder.”
Artık sadece pas atan biri değil. Oyunun ritmini o belirliyor; ne zaman hızlanacağını, ne zaman duracağını o söylüyor.
Kerem’in golündeki o ince pas var ya — işte o, yıllardır eksik olan cümleydi Fenerbahçe’de:
“Ben buradayım, merak etmeyin, çözümü buldum.”
Tedesco’nun laboratuvarında, kabloları tozlu bir oyuncudan, sistemin beyni çıkmış gibi. Enerjisini yönetiyor, liderliği konuşmadan kuruyor.
Bir anda fark ediyorsun: Sadece topa değil, takıma da ritim veriyor.
Savunmada Semedo’nun varlığı müziğin akordunu tutuyor. O varken herkes uyum içinde. O çıkınca ritim bozuldu ama artık panik yok.
Çünkü Skiniar’ın liderliğinde bu takım hata yapmayı da yönetmeyi öğrendi.
Ederson ise kalede metronom gibi.
Kadıköy uzun süredir bu kadar güven veren bir kaleci izlememişti.
Ederson yalnızca golleri değil, takımın kalp atışlarını da koruyor.
Kerem’in imza golü teknik olarak muhteşemdi ama asıl büyü ondan önceki küçük geri adımdı. Ofsayttan kurtulmak için attığı o saniyelik hareket — işte o, bu takımın artık düşünerek oynadığını gösteriyordu.
Nene ise takımın çocuğu ve çocuklar kadar korkusuz. Topa her dokunuşu “neden olmasın?” dedirtiyor. Tribünler uzun zamandır bu kadar saf bir neşeyi hissetmemişti.
Asensio ve Alvarez…
İkisi de görünmez kahramanlardı. Biri topu sakinleştirdi, diğeri alanı kapattı. Fenerbahçe’nin oyunu artık bağırmıyor; sadece akıyor. Sade, ölçülü, neredeyse zarif.
Tedesco’nun Fenerbahçe’si belki henüz öldürücü vitesi tam açmadı ama motorun nasıl çalıştığını herkes biliyor. Vitesi açacağı maç ise malum. Bekliyoruz.
Bu takım artık “neden kazanamadık” diye değil, “nasıl kazanacağız” diye konuşuyor.
Alman disipliniyle kurulmuş, İtalyan sabrıyla yoğrulmuş bir takım oluyoruz.
Yavaş öldürüyor, ama öldürüyor.
Ve belki sabırsızız, belki yaş kemale erdi — ama rica ediyorum:
Artık hızlı öldürsün.
mail: yakup.borekcioglu@abcspor.com
twitter: @Yborekcioglu
