MUTLULUK
Türkiye U18 Milli Takımı Temmuz 1992’de Almanya’da oynanan finalde, bir sene öncenin Dünya U20 Gençler Şampiyonu olan Portekiz’i, uzatmalarda 2-1 mağlup ediyordu.
Türkiye U17 Milli Takımı Ağustos 1994’te İrlanda’da Danimarka’yı 1-0 mağlup ediyor ve Avrupa Şampiyonu oluyordu.
2005 senesinde İtalya’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda finalde Hollanda’yı 2-0 yenen Türkiye U17 Milli Takımı turnuvayı şampiyon olarak kapatıyordu.
2003 senesinde Trabzon Lisesi Çin’de ev sahibi ekibi finalde 1-0 mağlup ediyor ve Dünya Şampiyonu oluyordu.
2013 senesinde Kadıköy Ticaret Meslek Lisesi Fransa’da oynanan finalde Almanya temsilcisini penaltılarla mağlup edip Dünya Şampiyonu oluyordu.
2015 senesinde Trabzon Erdoğdu Anadolu Lisesi Guetemala’da Brezilya ekibini finalde 2-1 mağlup ediyor ve Dünya Şampiyonu oluyordu.
Yukarıda sıraladığım turnuvaların devamında Türkiye ve Türk takımları büyük yaş gruplarında bu jenerasyonlar ile ne yaptı diye soracak olursanız sonuç ortada olduğu için cevabı kendiniz verebilirsiniz diye düşünüyorum.
Gözlerinizi kapatıp bu başarıları İspanya, Portekiz ya da Fransa’nın aldığını düşündüğünüzde devamını da hayal etmek hiçbirimiz için pek de zor olmayacaktır. Çünkü sporu az çok takip eden en ortalama bilgiye sahip olanımız bile bu ülkelerin altyapı başarılarını üst yapıya nasıl taşıdığını bilir.
Sürdürülebilir başarının anahtarı olan standart kelimesinin içini nasıl doldurmamız gerektiği sorusuna hala cevap veremiyor olmamızın da paydaşların bir ayıbı olduğunu düşünüyorum.
Günümüzde antrenman teknikleri, atletik performans gelişimi ve taktiksel yaklaşımların hepsi gelişen teknoloji sayesinde elimizdeki telefondan bile takip edilebiliyorken elalem nasıl yapıyor da sen yapamıyorsun sorusuna cevap bulmadan arpa boyu yol gitmek pek mümkün olmayacaktır.
Altyapılara gidip oyuncu izlediğinizde oradaki herkesin ileride bir star olamayacağını zaten bilirsiniz. Yıldız tozu yutmuş adamın filtrenin altına düşüp kendini parlatacağı bu kadar belliyken neden tesadüfi başarılar ile yetiniriz sorusunu kendimize ne kadar sorduğumuz önemlidir.
Türkiye’deki altyapılarda iyi sporcu yetiştirirken asıl önemli ve sürdürülebilir olanın iyi ve eğitimli insan yetiştirmek olduğuna sporcuların, eğiticilerin, ailelerin ve karar vericilerin kaçı inanıyor acaba?
Hayatındaki tek unsur spor olmayan, karşılaştığı sorunları akademik ve sosyal çevresinden öğrendiği farklı bakış açıları ile çözmeye çalışan çocuklar ancak büyük yaş kategorilerine geçtiklerinde başarılarını sürdürülebilir kılıyorlar ve bu şekilde de ayaklarının yerden kesilmesinin önüne geçiyorlar.
Bugüne kadar büyük kontratlara imza atıp parlamadan sönen genç sporculara hep onlara bu paraları verenlerden daha az kızdım. Temeli sağlam olmayan binanın içine en lüks evi yapsan ne olur. Bu çocukların ekseriyetinin geldiği sosyo-kültürel yapı belliyken onları bu spot ışıklarının altında koruman neredeyse imkânsız bir hal alıyor. Hem koruyamayıp hem şişirip hem de ayakları yerden kesilmesin isteyenler sanırsın bir hırka bir lokma hayatlar yaşıyorlar.
Bilmemiz ve önlememiz gereken en önemli sıkıntı, hayatı sadece spor sahasından ibaret olarak gören, çünkü bu şekilde eğitilen, gençlerin tüm sorunlarını da burada çözebileceğini sanmasıdır. Mutluluk ve hüzünlerini de buraya endeksli yaşarlar. Bunun sonucunda da sahanın sınırları kadar bir hayat yaşamak durumunda kalırlar ne eksik ne fazla! Bu sebepten eğitilmeleri şarttır.
Altyapı eğitimlerinde eğiticilerin ve özellikle ailelerin izlemeleri gereken bir diğer politika da çalışma hayatında olduğu gibi ara eleman (spordaki tabirle görev adamı) yetiştirmenin de yıldız yetiştirmek kadar önemli olduğudur.
Eşyanın doğası gereği bir oyuncu grubundan 1 ya da 2 yıldız çıkar. Bu durumda geri kalanları atacak halimiz olmadığına göre tüm çocuklara şans verip yetenekleri doğrultusunda mevkilendirerek kariyer planları çizilmelidir. Unutulmamalıdır ki birçok oyuncu “bundan bir şey olmaz” dendikten sonra çalışarak önemli yerlere gelmiştir.
Çocuklara ve ailelere çalışmanın yetenekten daha önemli olduğu vurgusu mutlaka yapılmalıdır. Tribünden çocuğunu izleyen her veli çocuğunun “Messi” olmadığını bilmelidir ama çocuğu çalışırsa “Busquets” olabilir. Sporun “Busquets”lere olan ihtiyacı en az “Messi”lere olan kadardır. Azmetmek, düşünce ayağa kalkmak ve çalışmaya devam etmek bu çocukların ana düsturu olmalıdır.
Ve son olarak değinilmesi gereken husus da altyapılarda hem hoca hem de oyuncu seçiminde torpilin tamamen yok edilip, ahlakın ve liyakatin öncelik haline getirilmesidir. Hocaları cebi ve vicdanı arasında sıkıştırmayıp hak ettikleri değeri vermek; onlara işlerini layığı ile yapma olanağı tanımak çok önemlidir. Kafası rahat adamın eğittiği çocuklar yol kat eder, dünyanın dört bir yanındaki akranları ile daha iyi mücadele eder ve onları yenebilir.
Yetenekli olmasına rağmen ya da çok çalışmasına rağmen hakkı yenmemiş ve önü açılmış çocuğun hayatının kalanındaki karakteri de buna göre şekillenir. Bir insanın yetişme döneminde yaptıkları ve başardıkları sebebi ile ödüllendirilmesi onun gelişimini çok pozitif etkileyecektir. Aksi bir durumda ne yaparsam yapayım hep birilerinin adamı bir yerlere geliyor dediği ortamın o çocuğun hayat yolculuğunda açacağı yaraların büyüklüğünü tahayyül ettiğinizde tersinin sebep olacağı olumlu durumu rahatlıkla kafanızda ölçebilirsiniz.
Biz bu konuyu tartıştığımız esnada Trabzonspor U19 Takımı 2025 UEFA Gençler Ligi’nde İsviçre’de oynanan finalde Barcelona’ya 1-4 mağlup oluyor ve Avrupa İkincisi oluyordu.
Bütün bu yazdıklarım ışığında sözlerime son verirken Atinalı devlet adamı Solon’un çok beğendiğim ve bu konuya çok uygun bir sözü ile bitirmek istiyorum:
“Mutluluk ancak öldüğünüzde belli olur.”
Herkese sıhhat, akıl, huzur ve spor dolu günler diliyorum.
mail: osman.cetin@abcspor.com
twitter: @msdoc78