Dünya kupası bir şölen bir eğlence kimbilir belki de güzel bir hastalıktır.. Ben ilk dünya kupasını 1974’de seyrettim. O zamanların Batı Almanyasında maskotu TIP ve TAP olan turnuvada, futbolun büyüsüne kapıldım.
Evde sofralar kurulur, rakılar içilir ve maçlar büyük bir zevkle seyredilirdi. İçimdeki futbol ve spor aşkı o günlerde doğdu. Milli takımımızın pek katılamamasından dolayı çoğumuz hep Brezilya’yı ya da güçlü ülkelere karşı oynayan zayıf ülke takımlarını desteklerdik. Herkes birbiriyle iddaaya tutuşur sadece futbol konuşulurdu .
Aradan geçen onca seneye rağmen hiç birşey değişmedi. Sokaklarda. arsalarda top oynayan çocuklar o zamanlarda Cruyff, Breitner, kaleciyse Maier olurdu. Bir sonraki Dünya kupası geldiğinde zevk ve heyecan aynı kalır , çocuklar bu sefer Rummenige ya da Boniek olmak isterdi. Bir ay boyunca futboldan başka birşey konuşulmaz, güzel hareketler defalarca birbirlerine anlatılırdı.
Bazen de 1986’daki ‘tanrının eli’ hikayesi gibi ekstra konuşulacak konular, kupalara ayrı bir boyut kattı. Bir anda dünyanın sevgilisi olan Maradona’lar, Rossi’ler hep çocukların idolleri oldular. Dr. Socrates’i, Zico’yu, Kempes’i unutmak ne mümkün..
Her kupada doğan yeni isimler bir öncekilerle kıyaslanır, herkes kendi starını belirler ve bu böyle sürer giderdi. Platini mi Gullit mi ..? Amaç sadece futbol konuşmak, biraz da olsa bazı şeyleri unutup bir aylık geçici mutluluğu yakalamaktı.
Rengarenk tribünler, çılgınca sevinen taraftarlar ya da üzülüp ağlayanlar. Hepsi kupanın bir parçası olarak hep
zevk verecek futbolseverlere.. Tabii ki bizim gazetelerimiz futbol güzellerini seçecek, futbolun yanına erotizmi de
ekleyecek..Ve bizler bir sonraki kupada Milli takımımızı görmek umuduyla “bir 4 sene daha” bekleyeceğiz.
Ne diyelim herkeslere iyi seyirler, daha güzel futbol görmek umuduyla MÜBAREK DÜNYA KUPASI herkese
kutlu olsun…
mail: hakan.dogan@abcspor.com
twitter: @totish