https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

MERVE AYDIN İLE HAYATA DAİR

Okunması Gerekenler

MERVE AYDIN İLE HAYATA DAİR

Olimpiyatlarda yarışan en genç atletimiz, Merve Aydın…. Hırsıyla, mücadelesiyle birçok sporcuya örnek olan, taraflı tarafsız herkesin beğenisi kazanan Merve Aydın… Milli atletimiz Merve Aydın’ın kendisiyle ilgili bilinmeyenlerini anlattığı bu röportajımız gündemi belirleyeceğinden hiç şüphemizi yok. Yaşadığı zorluk, spora olan tutkusu ve daha nice konuları konuştuğumuz bu röportajımıza gelin yakından bakalım:

 

Öncelikle sohbetimiz kabul ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. İlk olarak ben Survivor öncesi Merve Aydın ile başlamak istiyorum. Merve Aydın’ı bizlere geniş açılardan anlatır mısınız? Gerek Atletizme başlamak serüveniniz gerekse Enka Kulübüne giriş hikâyeleriniz…

Rica ederim. Survivor öncesi spor yaşantım vardı, spor yaşantım sayesinde Survivor’a gittim diyebilirim. Bu noktalara gelene kadar 14 yaşında atletizme başladım, değişik bir şekilde başladım daha doğrusu (Gülüyor). Süreyya Ayhan’ı çok severdim ve yarışlarını hiç kaçırmazdım. Mahallede yarışlar yapıldığında tesadüfen okul seçmelerinde hocamla birlikte yanlış bir yola saptırıldım. 3 tane yol ayrımı vardı ve beni farklı yola yönlendirdiler. Herkes yukarı doğru koşarken ben meğersem farklı bir yoldaymış ve 34.oldum okul yarışında. Ondan bir velimiz vardı yanımızda o velinin çocukları da Enkaspor Kulübünde sporcuymuş. Bana ben Merve’yi de kulübe götürmek istiyorum dedi ve babam beni Enka’ya götürdü… Ben ilk pisti gördüğüm zaman çekindim ve inmediği aşağıya (Gülüyor) Daha sonrasında ise koşmaya başladı. Mete Bey vardı buradan kulakları çınlasın beni aldılar ve Enka’da koşmaya başladım.

 

Enka’yla birlikte nasıl bir süreç izlediniz?

Yaklaşık 4-5 ay sonra Türkiye Şampiyonası’na katıldım. O zaman derece ne demek bilmiyorum benim için koşmak- kazanmak çok önemliydi. Daha sonra yarışmaya katıldığım zaman 1500 metre koşuyordum ve ilk Antalya’da yarışmıştım kulüpler şampiyonasında… Buradan da Türkiye Şampiyonasına geçtim ve orada yarışmaya çalıştım.

 

1500 metrede istediğinize ulaşabildiniz mi?

Maalesef olmadı çünkü talihsizlik yaşadım. İkinci turda ayakkabılar ayağımdan çıktı yani bastılar. İkinci tura bu şekilde gittim, 3.turda tekrar basılınca yarışmayı terk etmek zorunda kaldım bu sürecin yıl aralığı da 2005 bunu da belirteyim.

 

800 Metreye everildiğinizi söylediniz. Bu nasıl gerçekleşti?

Antrenörüm bana Merve seni 800 metreye kayıt ettirdim dedi. Bende kendisine 800 metre daha önce koşmadım değince kendisi de bana görürsün sana hakemler anlatacak demişti (Gülüyor). Ben öyle bir gaz almışım, hırslanmışım ki 1500 metre yarışında ben ne olursa olsun bu yarışı alacağım demiştim. Çıktım ilk kukaların nereden başladığını bilmiyorum (Gülüyor), pür dikkat kesilmişim yarışı bekliyorum ve tabanca patladı koşmaya başladım. Nasıl bir cesaretmiş bilmiyorum. İlk turu 59 saniye de geçtim. Bu çok imkânsızdı (Gülüyor). Tribünde herkes şey demişti ‘Bu kız ne yapıyor, kaldı, koşamayacak… O gazla ben koştum ve 2.09.47 ile koştum. Yarışı bitirdiğimde benim sevindiğim tek şey arkama dönüp baktığımda rakibime attığım 200 metrelik farktı. İnanılmaz mutluydum, Türkiye şampiyonu olmuştum. Hocam bana Dünya Şampiyonu barajını geçtin 2 saniyeyle rekoru kaçırdın dedi. Bende hocama ‘Ben Türkiye Şampiyonuyum’ diyorum (Gülüyor). Bilmiyorum ya dünya şampiyonu ne demek, barajı geçmek ne demek, derece ne demek…

 

Türkiye Şampiyonluğundan sonra hayatınız nasıl değişti?

Atletizmde beni kimse tanımıyordu. Spora daha yeni başlamıştım adım yoktu… Bir anda böyle bir patlama gösterince tabi beni o günden sonra herkes tanımaya başladı.

 

Dünya Şampiyonası süreciniz nasıl gelişti ve nasıl devam etti?

Dünya Şampiyonasına gittim tabii ki o dönemler de sadece gidip geliyorum dünya şampiyonasına (Gülüyor).  Bir başarı alamıyordum bu da benim sinirlerimi bozuyordu… Atletizm öyle bir branş ki en az 8-9 sene antrenman yemeniz, vücudunuzun dolu olması gerekiyor. Ben çıkmışım 5 aylık antrenmanla Dünya Şampiyonasına gittim ki bu benim 2.yarışımdı.

 

2007 yılında Binnaz Uslu ile koştunuz size bu süreç neler kattı?

2007 yılında Binnaz Uslu ile beraber 800 metre yarışı koştuk. Hocamın bana sadece dediği şey şuydu ‘Binnaz ablanın 5 metre gerisinde duracaksın’… Yarışma boyunca da o 5 metre bozulmadı (Gülüyor).  Binnaz abla orada birinci oldu ben ikinci oldun. ‘’2.07.20 Türkiye rekoruydu ben onu 2.07.10’a çektim.’’ Türkiye rekoru kırdım, Yıldızlar Türkiye rekoruydu. Benim yaşımda inanılmaz güzel bir dereceydi.

 

2007 yılında bir başka organizasyonda EOF 1. Karadeniz Oyunları düzenlendi.   Burada bazı sıkıntılar yaşadığınızı belirttiniz bu konuyu biraz açar mısınız?

800 metrede en iyi dereceye sahip olan biri olarak yani Türkiye’nin en iyi benim ama başka birisini yarıştırma gereği duydular, ben ise tasnif dışı yarıştım. Beni 1500 metrede as adam yapmışlar ama 1500 metre benim branşım değil. Ben bu duruma çok sinir olmuştum. Ama ben bütün bu saçmalıklara rağmen EOF’ta şampiyon oldum benim yerime oynattıkları isim 3.oldu. Tasnif dışı olduğum için puantaj anlamında milli takıma etkisi olmadı bu 1.ciliğin.

 

Gelelim 2008 yılına o yıl bazı değişiklikler gerçekleştirdiniz…

Evet, o değişikliklerden ilki antrenör değişikliğiydi. Anatoli Bickow diye bir antrenör ile çalışmaya başladım. Antrenörüm ve Elvan Abeylegesse ile kamplara gittik. Onun gibi büyük bir profesyonel sporcuyla kamplara gidip gelmek gerçekten güzel oluyordu. Her şeyi kendisinden öğrenebiliyorsunuz. Benim gibi genç bir sporcu için bulunmaz bir nimetti. Bu süreçte ben çok ağır antrenmanlar yapıyordum ve her ne olursa olsun hiç bırakmadan yoluma devam ediyordum. Ben her zaman büyük hedeflerim olsun isterim. Bunu bence her sporcu böyle yapmalı diye düşünüyorum. 2008 yılında ki anımı da sizlerle paylaşmak istiyorum ‘’ Elvan abla barajı geçmiş ve otele olimpiyat komitesinden isimler gelerek olimpiyat kıyafetleri için ölçüler alıyorlardı’.. Ben olimpiyata gitmiş olmama rağmen bu durumu imrenerek izlemiştim bunu da hiç unutmam (Gülüyor).

 

İlk olimpiyat barajını nasıl geçmiştiniz?

2008 yılında permik yarışlar oluyordu Türkiye’de özel yarışlar. Orada B barajını geçmişti. 2.01.30’du baraj. Bunun altında koşarak barajı geçtim. Tabii ki bu benim için büyük bir olaydı. Olimpiyat barajını geçmek inanılmaz bir şeydir ve her sporcunun hayalidir. Ben 2005 yılında spora başlayan bir sporcu olarak bu kadar kısa sürede olimpiyatlara gitmek ve olimpiyatta yarışan en geç atlet olmak bunlar hakikatten çok güzel şeyler.

 

2008 Pekin Olimpiyatı size ne kattı?

Madalyamı aldığım ilk başta bir burukluk vardı. Daha sonrasında yerini büyük bir sevince bıraktı tabii ki. 2008 Pekin Olimpiyatlarında yarışmak inanılmaz büyük bir tecrübeydi benim için çünkü büyük bir kitleyi daha önce hayatımda görmedim. Bana kattığı en önemli şeylerden biri de atletizmin ne kadar değerli olduğunu gördüm orada. ‘’Belki Türkiye’de bu böyle olmayacak ama atletizmin dünyada ne kadar değerli olduğunu gördüm.’’ O atletlerle yarışmanın ne kadar güzel bir his olduğunu tattım. Çünkü Türkiye Şampiyonlarında bir sen varsın, bir sen varsın… Rakibin yok, koşacak birisi yok.. Bu çok kötü bir şey aslında… Çünkü kendinizi geliştiremiyorsunuz en basit örneği. O yüzden Pekin bana çok şey kattı…

 

Türkiye’de sırasıyla müthiş bir performansınız var…

Kulüpler Türkiye Şampiyonasında 800 metrede 2.00.33 dereceyle koştum. ‘Büyükler ve gençler Türkiye rekoru kırdım ve Süreyya Ayhan’a ait olan rekoru kırdım.’ Bu benim için inanılmaz bir şeydi. Ben atletizme Süreyya Ayhan ile başlamıştım bu benim için büyük bir onurdu. Kendisinin seviyesinde olduğumu gördüm. Daha sonra 2008 Dünya Gençler Şampiyonasına gittim orada da antrenörümün biraz fazla hırsından dolayı sıkıntılar yaşadım.

 

Ne gibi sıkıntılar, hangi açıdan sıkıntı?

Benim daha aşığı derecede koşmamı istedi, şampiyon olabileceğimi biliyordu. Çünkü ben oraya favori olarak gittim. Fakat orada antrenörüm madalyadan ziyade 2 dakikanın altında koşmamı daha çok istiyordu, şampiyonluğa kesin gözüyle bakıyordu. Ben 100 metrede duvara çarptığım için Rumen atlet beni geçti ve ben dünya 2.cisi oldum. Benim için çok büyük bir başarıydı ancak mutlu olamadım çünkü şampiyon olmak istiyordum. ‘’Kazanmak gibi kaybetmekte vardı bu Türkiye’de kazanılmış ilk başarıydı.’’ Dünya Gençler Şampiyonasında bir başarımız yoktu ve ben ilk madalyayı aldım.

 

Ve 2009 yılında rölantide bir Merve Aydın izledi spor severler. Sizin için nasıl geçti?

Açıkçası bu dönemi rölanti olarak geçirdim. Bu dönemde antrenörüm yine değişmişti. Çok büyük bir dezavantajdı. Buna sebep olan insanlardan nefret ediyorum hiç birini sevmiyorum, her sene antrenörümü değiştirdikleri için. ‘’Bir antrenörün sporcuyu tanıması tam 1 yıldır.’’ Hem fiziksel anlamda hem psikolojik anlamda… Sporcunun da inanması güvenmesi zordur. ‘’2008 yılında en iyi olduğum dönemde yarışmadan dönüyorum antrenörüm yok şaka gibi…’’

 

Hangi antrenörle çalıştınız bu dönemde?

Ukraynalı antrenör Nikolay Kolodyaev ile çalıştım. Bu süreçte çok ilginçtir; kulübüm bana antrenör bulduklarını söyledi ama bunun için Ukrayna’ya gitmem gerektiğini yoksa antrenörüm 2-3 ay sonra Türkiye’ye geleceğini söyledi. ‘Dil bilmiyorum 18 yaşında Ukrayna’ya gittim.’ Antrenörüm Ukraynalı aynı dili konuşmuyoruz, kendisinin yaşı oldukça yüksek. O zamanlar Rusya’nın Ukrayna’ya gazı kestiği dönemlerdi otelin içi buz gibiydi anlatamam yani. Odanın içinde montla oturuyorum, yatağımı saç kurutma makinesiyle ısıtıyorum inanılmaz zordu. Kimseyle konuşmamak, kendi kültüründen birini görememek, yanında bir arkadaşının dostunun olmaması çok kötü bir şey. Sizler de görüyorsunuz hiç kimse kolay bir başarı elde etmiyor.

 

2009 yılında Avrupa Şampiyonasında mücadele ettiniz ve 4.oldunuz. Bu süreçte nasıl bir çalışma periyotları izlediniz?

Antrenmanlarım relaxtı yani antrenörüme güvenmiyordum açıkçası. Koşamadığımı düşünüyordum çünkü delicesine antrenman yapmaya alışmıştım ve bir anda antrenörüm değişmiş ve değişik bir sistemin içerisinde buldum kendimi. 2009 yılında kendimde gerçekten başarı beklemiyordum ama şunu gördüm ki hep şunu söylüyorum Nikolay Kolodyaev benim hayatımdaki en iyi antrenörmüş. Ben onun o zaman farkında değildim. O her zaman ilerisini düşünmüş, kısa vadeli düşünmemiş.. Ben hiç antrenman yapmadığım halde 400 metre koştum Avrupa Şampiyonasın’da 4.oldum. Bu şampiyonaya da antrenörümü götürmediler antrenörüm olsaydı belki madalya da alabilirdim…

 

Hedeflerinize ulaştığınız hissetmiş miydiniz?

Baktığımız zaman bir kere olimpiyat barajını geçmiştim yapılacak en iyi şeyi yapmıştım. En büyük hedefim olan Dünya Şampiyonasında madalya almıştım bu açıdan baktığım zaman evet hedeflerime ulaşmıştım. Ben bu dönemle ilgili size hiç kimseye anlatmadığım bir şeyi anlatmak istiyorum; Bu dönem benim için çok zorluydu… Çünkü inanılmaz ağır antrenmanlarım vardı ve ailemden ayrı kalmamıştım. O dönemde ben annemi-babamı-kardeşimi görmüyordum. Bir gün ağlamaya başladım antrenörümün yanına gittim ‘Ne olursun ailemi görmek istiyorum yalvarıyorum dedim ve bana i ya dünya şampiyonasına hazırlanırsın ya da valizini toplar bir daha da geri gelmezsin’ demişti.. Çok kötü olmuştum o geceyi hiç unutmam. Odama çıktım camın karşısına geçtim ve ağladım Allah’a yalvardım… Bu kadar açı çekiyorum, ailemi göremiyorum, aylardır her şeyden çok uzağım Allah’ın ne olursun o kürsüde bana 3 yerden birini nasip et diye dua ettim bütün gece ağladım… O duam kabul oldu ve ben o kürsüde 3 yerden birini aldım…

 

Atletlerimizin sizce ne gibi eksiklikleri var? Siz de hangi eksilikleri yaşayarak bugün bu noktalara ulaştınız?

Bence sporcuların ‘bir mentör eşliğinde’ şampiyonalara hazırlanması gerektiğine inanıyorum. Bu konuda çok büyük eksiklerimiz oluyor. Benim mentörüm yoktu siz bir şeyleri başardığınız zaman inşalar sizi görüyor ve biliyordu. Onun dışında sizin ne yaptığınızı insanlar bilmiyor ki… ‘Yardım yok, sponsor yok yani çok zor’… Benim ailem çok zengin değil ki orta halli bir ailenin çocuğuyum. Ben ilk spora başladığım zaman annemin spor ayakkabılarıyla antrenman yaptığını bilirim. Yokluğun içerisinden bir şeyler yapmaya başladım. Atletizme bakacak olursak zengin sporu değildir. Ben hiç unutmuyorum spor ayakkabısı aldığında 12 ay bunların taksitlerini ödediğini bilirim. Hiç unutmam bir genel koordinatör bana ‘başka ayakkabın mı yok sürekli antrenmana aynı ayakkabılarla gidip geliyorsun’ demişti… Ben ağlaya ağlaya eve gitmiştim çünkü başka ayakkabım yoktu. Kazanmaya başladıkça, bazı şeyleri elde etmeye başlayınca artık size geliyorlar…  Mentörlük olayına tekrar dönersek 2008 yılında yarışmaya çıktığımda gerçekten büyük bir eksiklik hissetmiştim. Çünkü psikolojik açıdan oraya hazır olmadığımı gördüm, hazırlatılmadığımı gördüm.. 90.000 kişilik stat herkes sizi izliyor … Orada en iyilerle yarışıyorsunuz, kulvarımda titriyorum ve inanılmaz gerilmiştim. Bu tarz eksikliklerin olmaması için mentörler şart.

 

2010 yılına gidersek bu yıl sizin için nasıl geçti. 1 yıl sonra katılacağınız Avrupa Gençler Şampiyonası var nasıl hazırlandınız bu sürece?

2010 yılında da farklı antrenörle ve farklı sistemle çalıştım. Antrenörüm tecrübesizdi. 2010 yılı benim için çok tahlisiz bir yıldı. Derecem yoktu ve psikolojim tamamen alt üst olmuştu. Nefret ederek, iğrenç insanlar diyerek sahadan çıktığımı biliyorum. Psikolojik olarak beni mahvettiler diyebilirim. Keşke o dönem psikolojik açıdan bir mentörüm olsaydı ama maalesef yoktu. 2011 yılında 23 Yaş Altı Avrupa Gençler Şampiyonasına katıldım antrenmanlar yapıyorum ama dış faktörlerle uğraşıyorum. Bunlarla antrenörlerin uğraşması gerekirken ben uğraştım.

 

Bu dış faktörleri biraz açar mısınız?

Bize dediler ki Avrupa Milletler Kupası var 3 tane yarış var bu yarışlarda herkesin yarışması zorunlu ve buradan da milli takıma sporcu seçilecekti. Ben antrenmanımı kestim 23 Yaş Altı Avrupa Şampiyonasına hazırlanırken, takımlar şampiyonası için koştum. 3 yarışta yarıştım ve üçünde de 1.oldum. Normal olarak benim yarışmam gerekiyor ama bana ‘’sen yarışmayacaksın Yeliz Kurt yarışacak’’ dediler. Ben bu durumdan rahatsız olarak kulüp başkanının yanında gittim ve röportaj vermek istiyorum bana haksızlık yapıldığını düşünüyorum dedim. Ve bana çok ters bir üslupla ne istiyorsan onu yap dedi. Daha sonra federasyon başkanının yanına gittim kendisiyle konuşmak için ancak bana fazla duygusal olduğumu daha sonra konuşmanın uygun olacağını söyledi ve beni gönderdi.

 

Yeliz Kurt’u tercih etmelerinin nedeni neydi?

Genel koordinatör antrenörüme; ‘’Yeliz yarışacak çünkü Yeliz’in antrenman verileri Merve’nin yarış verilerinden daha iyi’’ dendi. (Gülüyor) Bu bahsettiğimiz kişi beni hiçbir zaman geçememiş biri. . İşin içerisine ufacık paralar girdiği zaman olaylar başka yere gidiyor. Benim para umurum da değil açıkçası.

 

Sizin bu duruma karşı tavrınız nasıl gelişti?

Bu durum benim sabır noktamı açıkçası fazlasıyla geçti. Haklı olduğumu düşünüyorum. En son genel koordinatörün yanına tekrar giderek kim yarışacak diye sordum ve aldığım cevap sonrasında da kendisine ‘siz kim oluyorsunuz, sizin burada tek sporcunuz yok binlerce sporcunuz var bende onlardan biriyim istemiyorsanız bana söyleyin bende gider başka yerde yarışırım dedim.  Bana hiçbir şey söyleyemedi çünkü haksız olduğunu kendi de biliyordu.  Bana demiş olsalardı ‘bu yarışta Yeliz yarışacak sen antrenmanlarını kesme 23 Yaş Altına hazırlan’ o zaman tamamdı… Benim antrenmanını kesiyorsun küstahça, üç tane yarışta beni yarıştırıyorsun sonra onunla beni ölçüyorsun neyle ölçtün?

 

Federasyondan bu duruma tepki gelmedi mi?

Elbette geldi. Yeliz yarıştı ve ciddi tepki aldı federasyon.

 

23 Yaş Altı sizin için nasıl geçti? Bu psikolojiyle nasıl bir şampiyona geçirdiniz?

Her zaman inanırım ilahi adalette zaman aşımı yoktur… Hiçbir zaman adaletsizlik olmaz, haksızlık elbet karşılığını görür. 23 Yaş Altın’da madalya alarak olimpiyat barajını geçtim. 23 Yaş Altı Türkiye rekorunu kırdım ve tribüne göğsümü gere gere çıktım. O koordinatör oraya otuyordu ve yüzüme bakıp beni tebrik bile edemedi. Ben  de 2012’de Londra’ya gittim.

 

2012 Londra Olimpiyatları artık bizim sizi çok daha iyi tanımamıza neden olan bir olguydu. Acınıza rağmen mücadeleyi bırakmayarak yarışı bitirdiniz ancak ilk önce şampiyona öncesini konuşmak istiyorum.

2012 öncesinde sakatlık yaşadım ve daha sonradasın da Londra’ya olimpiyatlara gittim. 2012’de yine antrenör değiştirdim. (Gülüyor) Yine farklı bir sistem, yine farklı antrenmanlar. İnanılmaz ağır antrenmanlar yapıyordum. Olimpiyatlara artık son haftalar kalmıştı ve koştuğumum dereceler muazzamdı. Belaruslu antrenörler özellikle antrenmanlarımı izlemeye gelirdi ve kesin madalya alacağım gözüyle bakılıyordu.

 

Acı çekerek yarışa nokta koymadan tamamladınız. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Antrenörünüzün bu süreçteki durumu hakkında neler düşünüyorsunuz?

Ben şuna inanıyorum koşmuş olduğum zeminin yıpranmış olması böyle bir sonuçla bizi karşı karşıya bıraktı. Her zaman antrenör bilinçli olmalı, bilinçli şekilde antrenman yaptırmalı. Çok yüklenmek demek sporcunun iyi koşacağı anlamına gelmez.  Zaten bir sporcuda yetenek varsa verimli antrenmanlarla onu zirveye ulaştırabilirsin. Bizim antrenörlerimizde ki en büyük eksikliğinde bu olduğunu düşünüyorum. Biz her şeye çok çabuk karar veriyoruz ve çok çabuk başarı istiyoruz. Her şeyin yeri ve zamanı olduğunu düşünüyorum. Bir sporcum olsa gerçekten dört dörtlük yetiştirmeye bakar ondan bir senede başarı beklemem de 8-9 sene sonra başarı beklerim. Derler ya kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez ama biz de öyle olmuyor. Hep küçük düşünülüyor büyük düşünce yok. Ben hiç unutmam antrenörüm ‘ben olimpiyatta madalya almayı hedeflerken bana olimpiyatta madalya almayı hedefleme önce olimpiyat barajını geçmeyi hedefle demişti. Niye yani? Ben zaten geçmişim gitmişim. 2012’ye gittiğim de şunu gördüm kimseyi yargılamak istemiyorum ama ‘yarın yarışınızın olduğunu düşünün ve bende sakatlandım ama sakatlığım çok ileri seviye de değil. Masörün yanına indiğimde masör bana doping kontrolüne gittin mi desin. Siz böylesine mühim şeyleri nasıl atlayabilirsiniz kasti mi yapıyorsunuz? Ben eğer masörün yanına o saatte gitmiş olmasaydım benim bundan haberim olmayacaktı ertesi gün manşet ‘’Merve Aydın Doping Kontrolünden Kaçtı’’… Fatura bana kesilecekti. Bunları söylemek gerçekten çok önemli benim için. Yarışı bırakmama noktasına gelirsek de 2008’deki gibi tecrübesiz bir sporcu değilim. Yarışa çıktım ve dedim ki ha herro ya merro… Ya gidecek ya da ben bitireceğim ama baktım ki 400 metreden sonra ağrım artmaya başladı bırakayım mı yoksa devam mı edeyim arasında devam ettim. Ben her zaman şunu söylerim yarışırken her zaman içim de iki kişi var. Bunun neden böyle olduğunu gerçekten bilmiyorum.  O an şunu düşündüm ben bu kadar ağır antrenmanlar yaptım, ailemden uzak kaldım ben burada tek bir birey olarak yarışmıyorum 80 milyonluk milletimi temsil ediyorum dedim ve pes eden bir sporcu olmadığım için yarışı bırakmadım. Ne olursa olsun yarışı bitireceğim dedim ve yarışı sakat bir şekilde bitirdim. O anda hiçbir şeyin farkında ve algısında değildim.

 

Bu yarış sonrası size geri dönüşler nasıl oldu, sizin ruh haliniz nasıldı?

O kadar emek verdim olimpiyatlara gittim madalya almak istiyordum orada maalesef böyle bir şey yaşadım. Allah hiç bir sporcunun başına sakatlık vermesin. Ne kadar kötü bir şey olduğunu çok iyi biliyorum. Basına durumlar yansıdı o sırada ‘Olimpiyat ruhunu yansıtan sporcu seçildim Time gazetesi tarafından ve olimpiyat tarihine geçtim. Olimpiyatların sadece kazanmaktan ibaret olmadığını kaybetmenin de ne kadar önemli olduğunu gördüm. Yabancı basının bu duruma çok fazla ilgisi oldu bunu da belirtiyim.

 

Yaşadığınız sakatlık sonrası tedavi sürecinize nasıl devam ettiniz?

Açıkçası kimse tedavi sürecimle ilgilenmedi. Ben farklı ülkenin sporcusu olsaydım emin olun beni el üstünde tutarlardı ve 2016’ya hazırlarlardı. O zaman ki idarecilere de bir şey demek istemiyorum artık. 2013 yılında bana kimse destek vermeden ben kendi antrenörümle beraber spor yapmaya devam ettim. O zamanlar büyük zorluklarla aldığım evimi sattım spor yapabilmek için. 1 sene boyunca bu şekilde antrenmanlarımı devam ettirdim.

 

Sohbetimiz içerisinde söylediğiniz konu üzerinden gitmek istiyorum sizi isteyen bir kulüp olduğunu söylemiştiniz. Bu durum sizi neden yıprattı. Bunu bizlere anlatır mısınız?

Nefret ediyorum bu kulüpten açıkçası ismini dahi zikretmek istemiyorum. Ben bir kulübe bağlı olarak yarışmak istemiyordum. Bir kişi aracılığıyla kulüp istedi beni. Bana yüksek miktarla maaş vermek istediklerini söylediler ben de bu çok yüksek meblağı istemiyorum bana cüzi bir miktar vermelerini söyledim. Çünkü karışıklık çıkacağını çok fazla düşünüyordum camiada ve çok fazla konuşulacaktı herkes taş atmaya başlayacaktı. Nitekim öyle de oldu. Sözleşme yaptık sözleşmenin fesihi karşılığında taraflar parayı peşin olarak ödemek zorunda kalacaktı. Bir şekilde taşlar atılmaya ve çekememezlik başladı. Çünkü ben daima bir sorun yaşadığım da en tepedeki isimlerde bu problemleri çözüyordum. Kimseyi çiğnemek ezmek söz konusu ve haddim de değil. Hiçbir zaman da öyle bir insan olmadım. Bunlar farklı şekilde manipüle edildi. Güya Annem bir takımın yönetim kurulu üyesi oldu, babam amigo kaptanı oldu, antrenörüm dopingciymiş ben sürekli doping yapıyormuşum… Büyük taşlar atılmaya başladı eski kulübümde buna dâhil olmak üzere… Bunları söyleyen kişi de Allah inancı olmayan bir adamdan bahsediyorum. Camia da şöyle bir algı var kimse aldığı paraya değil de başkasının aldığı paraya bakarsa o olmaz…  Benim bu parayı almamı yediremediler… Daha sonrasında benim sözleşmemi fesih ettiler. Hiçbir zaman onlarla karşılıklı kötü diyaloğa girmek istemedim. Bu süreçte onlara avukatım aracılığıyla yazı gönderdim ancak bunun karşısında adeta tutuştular. Böyle bir şey onlara gölge düşürecekti çünkü… Karalanacaklar, prestij kaybı yaşayacaklar ki çok iyi olduğu dönemde böyle bir şey olmasını istemezler.

 

Peki, neden ikinci sözleşme istediler ve neden kabul ettiniz?

Bunu istemelerinin nedeni de biliyorum ki ikinci sözleşmeyi imzaladıktan sonra tekrar sözleşmemi fesih edecekler ve neden bulacaklar. Ben sözleşmeyi yine iyi niyetimle imzaladım beni kumpasa getirdiler… Bu kumpasla benim hayatıma mâl oldular, çıkarları doğrultusunda hareket ettiler. Ben onlar gibi zengin bir ailenin çocuğu değilim benim ekmek tekneme taş koydular. Ama insanlar bunları bilmiyor bana yargısız infazda bulunuyorlardı.

 

Fesih gerekçeleri neydi?

Akdeniz oyunlarına devlet teşvik desteği verdi yüklü miktarda. Devletimiz kesinlikle art niyetli değil İnsanların zihniyeti kötü olunca çok fazla olay yaşandı.  Atletizm bu doğrultuda hakikatten çok ciddi zafiyet verdi, kara bir lekeydi ama hiçbir şey karşılıksız kalmıyor. Akdeniz Oyunları için seçme yapılacak Türkiye Şampiyonasına bütün atletler katılmak zorunda demişlerdi bizlere. Ben yarışmaya gittiğim de gördüm ki hiçbir büyük olimpiyat sporcusu atlet yarışmada yok. Hepsi zaten Akdeniz Oyunları kotasında benim neyim eksik? Ben de olimpiyat sporcusuyum ve Türkiye’de en iyi dereceye sahip insan benim ve en kötü koşacağım derece 2.04… Bu dereceyi antrenman yapmasam da koşarım. Beni orada bir kumpasa getirdiler beni orada yarıştırmak istediler o an ki psikolojimi anlatamam… Çocuklarla yarışıyorum. Yarışı terk ederek koşmak istemedim. Büyük haksızlık döndü ve ben bu haksızlığın için de olmak istemedik. Bunu bahane ettiler ve sözleşmemi fesih ettiler. Öbür dünyada bunun hesabını verecekler.

 

Akdeniz Oyunları’nda kim koştu ve siz tanıyor muydunuz?

Hiç tanımadığım adını daha önce duymadığım bir kız koştu derecesi 2.18’di…

 

Şu soruyu mutlaka kendinize sormuşsunuzdur ‘’Neden hep ben’’ Neden hep siz’’?

İnsanların sırtını sıvazlamadığım için. Hiçbir zaman da yapmadım yapmayacağımda…

 

Atletizmi bırakmayı tercih ettiniz. Anlattıklarınızdan, yaşadıklarınızdan yola çıkarsak da çok zor süreçlerden geçtiğiniz ortada.  Bütün bir süreci nasıl değerlendirirsiniz?

2016 Rio Olimpiyatlarına katılmayı ve hazırlanmayı çok istedim. Döndükten sonra antrenmanlara başladım çok çabuk toparlayan bir insanım. Ben 1 ayda kendimi toparladım çok iyi derecelerle yine koşmaya başladım. Sakatlığımdan dolayı bırakmak zorunda kaldım. Kolay süreçlerden geçmedim çok ağır süreçler yaşadım aynı şeyleri bir daha yaşamak istemedim. Aynı psikolojiye giremezdim bunu bünyem kaldıramazdı… Ben sporu severken bırakılmak zorunda kaldım… Ben istemedim böyle olmasını sporu bırakmak asla istemedim.  Ben atletizm pistine girdiğim zaman burnumun direği sızlar… Benim içimde ki yaraları kimse bilmez… Ağır haksızlıklara uğradım… Bu sohbetimizi okuyan insanların biraz da olsa bana hak vereceklerini düşünüyorum…

 

Survivor Merve Aydın’a gelmek istiyorum. Böylesine büyük bir organizasyona katılma fikri nasıl oluştu?

Survivor benim önceden de izlediğim bir yarışmaydı. Bir baktım başvurular var ve şansımı denedim. Acun abi ve ekibiyle görüştüm onlara yaşadığım bütün durumları anlattım.  Sağ olsun Acun abi benim çok istekli olduğumu görünce kabul etti. O sırada yarıştığım Survivor ‘Olimpik Survivor’ adını aldı. Bugünkü durumda aslından benden kaynaklı güçlü takımlar kurulmaya başlandı. Çünkü rekabetin çok iyi olduğu görüldü. Allah razı olsun Acun abi ve ekibinden çok çok teşekkür ediyorum onlara. Allah farklı bir kapı açıyorsa işte o kapıyı Acun abiyle açtı.

 

Atletizm camiası sizin oradaki durumunuzu nasıl karşıladı?

Hakkımda ileri geri konuşan çok insan olmuş. Kıskançlık diyoruz biz buna başarılı insanı hiçbir zaman çekemezler. Zaten bunların hepsi başarılı olmamdan kaynaklanan şeyler. Hiçbir zaman kendimle böbürlenen bir insan değilimdir. Beni dışarıda bir insan görüp de beni tanımıyorsa ben de kendimi kimseye tanıtmam… Survivor’a gittikten sonra görüyorum ki Atletlerin hepsi Survivor’a gitmek için can atıyor. Konuşuyordunuz ileri geri ne değişti? Survivor için yanıp tutuyordunuz, Acun Medya’nın önünde yatıp kalkıyorsunuz ne değişti diyorum bu insanlara.  İnsanlar bana ‘profesyonel sporcusun ne işin var Survivor’da dediler… Bu gerçekleri bilmiyorlar ki…

 

İlk Survivor’a gittiğiniz de neyi amaçladınız?

Orada gerçekten başarılı olmak istiyordum. İlk gittiğim Survivor’da üçüncü oldum.

 

Yakındığınız durum neydi?

Bizim halkımızın anlam veremediği şey şu ‘biz bireysel spor yapan insanlarız. Biz sporcular aslında normal insanlardan daha agresif insanlarız ki sporcuların çoğu da böyledirler. Yurt dışında herkes bunu normal karşılıyor ama burada karşılanmıyor… Onları da anlıyorum bizim psikolojimizde olmadıkları için bunu bilemezler.

 

Size neler kattı Survivor?

Bireysel bir sporcu olarak ben Survivor’da takım sporunu yakaladım. Takım içerisinde nasıl davranılması gerektiğini buldum. Ben hiçbir zaman birisi kaybettiği zaman neden kaybettin diye sormadım. Kaybettiysek biz kaybettik kazandıysak biz kazandık. Ben Merve Aydın’ım pes etmem… Ben kendimi asla üstte görmedim her zaman en iyisiyim demedim sadece çıktım ve yarıştım. Ben inanılmaz zevk aldım Survivor’dan. Güzel arkadaşlıklar edindim Ahmet Dursun gibi ağabeyim, Gökhan Keser gibi kardeşim oldu. Çok seviyorum onları…

 

İzleyenler çok iyi bilir ki Serenay Aktaş ile yaşadığınız bir sorun vardı sizin kendisini elediğinizi düşündü bu durumla ilgili neler söylersiniz?

Ben isteseydim eğer dokunulmazlık kolyesini alacağım oyunu verebilirdim, oyunu Ahmet Dursun’da alabilirdi. Dürüst olmak her zaman iyidir diye düşünüyorum ben. O sırada çok fazla algı yarattı Serenay arkadaşım. Ben takımımın gidişatına baktım Tolga Karel’in gitmesini istiyordum çünkü bize hiçbir oyun kazandırmıyordu. Bir önceki hafta Serenay haftanın birincisi oldu ve üst üste birincilikler aldı. Gökhan’ın ve Ahmet’in SMS durumlarını bilmiyorum Tolga’yı eleyebilecek insanın Serenay olduğunu düşündüm. Serenay ’ın gideceği aklımın ucundan geçmedi.

 

Bir daha olsa aynı kararı verir misiniz?

Kesinlikle veririm. Ben her zaman verdiğim kararların arkasında durdum. Ben Serenay ‘ın gideceğini bilseydim böyle bir kararı vermezdim belki oturur bir daha düşünürdüm. Serenay ‘ın gitmesini açıkçası istemiyordum. Kendisinin konuştuğu konuşmalarda hiç hoş değildi ve bunu ikinci seneye taşıyorsun. Sürekli beni elemeye çalıştı.

 

Adada olan adada kalır felsefesinde yola çıkarsak şu an aranız nasıl hiç görüştünüz mü?

Konuşmuyoruz kendisiyle. Benim çizgilerim vardır birisi benim için bitmişse bitmiştir. İkinci şansı vermem hayatta.

 

İnsanların ikinci şansı hakkettiklerini düşünmüyor musunuz?

Nadiren… Hata yapan ikinciye de yapar insan değişmez çünkü.

 

All-Star süreci nasıl gelişti var mıydı aklınızda?

Böyle bir söylenti vardı zaten ama sonraki sene olacağı aklımın ucundan geçmedi açıkçası. (Gülüyor)

 

Survivor ’ın sırrı nedir?

Oyunlarda var olursan güçlü pozisyona ve adanın lideri pozisyonuna geçersin. Ben lider bir karakterim hiç kimsenin boyunduruğu altında girmem, eyvallahımda yoktur kimseye hiçbir zamanda demedim dememde…

 

Doğukan Manço ile adeta tarihi bir konuşma yaptınız. Bu durumda çokça manipüle edildi izleyiciler açısından o an ne hissederek böyle bir konuşma yaptınız?

Hakan-Doğukan-Serenay ve benim kaldığım haftada dokunulmazlığı kaybettik. Doğukan ile bizim sizin de söylediğiniz gibi bir konuşmamız oldu. Bir önceki haftada birinci oldum ve ben biliyorum ki dokunulmazlığı kaybettiğimiz zaman Doğukan’ı benim karşıma çıkaracaklardı… Doğukan ile ufak bir konuşmam oldu ben kendisine fikrimi söyledim ve zaten Doğukan’ın tertemiz bir kalbi olduğunu biliyordum. Doğukan’a ben sen iyi yürekli temiz kalpli bir insansın kendini kullandırma dikkat et demiştim ama o beni hiç dinlemedi. (Gülüyor) Ben kendisini uyandırmaya çalıştım ama görmedi.

 

Serenay Aktaş ile ikinci kez yaşanılan durum hakkında ne söylersiniz?

Doğukan, Serenay’ı söyledi ve Serenay elendi. ‘Bıçaklandım, hançerlendim’ dedi. Bana söylemedi ama yine güldüm ben. On ada kızmıyorum sonuçta yaşı da ufak geldi geçti. Benim için orada yaşananlar orada kalır. Burada kimseye kalkıp da o şunu yaptı bu şunu yaptı kesinlikle demem. Hepimizin psikolojisi alt üstü bu şekilde davrandık, bu şekilde süreç ilerledi. Ben Survivor’da şundan yanayım sevmiyorsam seni sevmiyorum bitti.. Ben bunu senin yüzüne söylerim arkandan iş çevirmem. Kimseye de yalakalık yapmam, eleneceksem alnım ak elenirim elenmiyorsam kalırım devam ederim kimsenin sırtında da gitmem.

 

Ada hayatınızla iyi ki şu isim veya isimlerle yaşadım dediğiniz kişiler kim?

Almeda,  çok temiz kalpli. Ahmet Dursun , Pascal Nouma ve Gökhan Keser’i de çok seviyorum.

 

Unutamadığınız oyun?

NBA ödülü benim için çok değerliydi. Kardeşim Ufuk Can için kazanmıştım. Artık dışarı gitmek istiyordum adadan nefret etmeye başlamıştım. (Gülüyor)

 

Şuan ki Survivor’ı nasıl buluyorsunuz ve favoriniz kim?

Güçlü bir kadro var karşımızda kendisini izlettiriyor açıkçası. Ben bir kadının şampiyon olmasını istiyorum favorim o yüzden Sema abla…

 

Siz sormadınız ancak ben söylemek isterim sormamanızda Acun abi ve ekibine duyduğunuz saygıdan o yüzden ben teşekkür ediyorum ancak şunu açıklamam gerekiyor ‘Milyon dolarlık bir proje var ve insanlar seçiyorsunuz o insanlarda şartları kabul ederek sözleşme imzalıyorlar. Milyon dolarlık projeyi bir insan için çöpe atmazsın. Acun abide bunu asla yapmaz. Bize diyorlar ki yarışma açısından nasıl böyle hızlı yarışabiliyorsunuz? Bende şunu diyorum; düşünün ki

 Dünyada hiç yemek kalmamış adamın biri geliyor şuraya bir parkur hazırladım bu parkuru kazanırsan bir sandviç vereceğiz ne yaparsınız diyorum bende? Sonuna kadar yarışırsın aynısını yapıyorduk farklı bir şey yapmıyorduk. Biz 45 gün boyunca aç kaldık, Hindistan cevizi yemekten kusuyorduk… O yüzden insanlar bunu bilsin…

 

Eğitiminizi Marmara Üniversitesinde devam ettiriyorsunuz. Hedefleriniz açısından şuan neler yapıyorsunuz?

Marmara Üniversitesini seviyorum ama şuan ki aklım olsa Marmara Üniversitesinden başka bir üniversiteyi tercih ederdim. Çünkü şu an okulum bitmişti ve ben 5 yıllık öğretmendim. 9.yılım benim. O dönemlerde kimse yardımcı olmadı açıkçası. Türkiye’de şöyle bir durum var ya sporu seçeceksin ya eğitimi… Bu tercihe mecbur bırakılıyorsunuz… Ben sporu tercih ettim tabii ki… Okula gitmeme dönemlerim sporculuk hayatımda oldu benim… Kamplar, olimpiyatlar oluyor okula gelip sınava giremiyordum giremeyince o dersten kalıyordum. Farklı üniversite olsaydım daha destekçi olurlardı o dönemde… Egolardan dolayı 9 sene uzadı. Bildiğiniz üzere şuan Hummel’ın reklam yüzüyüm bu vesileyle Sayın Zeynel Akyürek’e de çok teşekkür ediyorum çok iyi bir aile olduk… Pascal Noumayı’da çok ama çok seviyorum kendisine de sevgilerimi gönderiyorum bir kez daha… (Gülüyor)

 

Sohbetimizin sonuna yaklaşırken Fenerbahçe için neler söylemek istersiniz? Çok iyi bir Fenerbahçelisiniz…

Fenerbahçe’yi çok seviyorum damarımızı kesseler sarı lacivert akar. (Gülüyor) Bu sene ligden bayağı uzak kaldım… Ahmet ağabeyden (Dursun) ve Pascal’dan dolayı da Beşiktaş’ı severim yarı Beşiktaşlıyım diyebilirim. (Gülüyor)

 

Bu güzel sohbeti sevgili Acun Bey ile kapatalım. Kendisi de benim tanışmak istediğim isimlerden biri Survivor sonrası bunu başaracağım inşallah… Kendisi için neler söylersiniz?

İnşallah… Acun abi halk insanı kendisini çok seviyorum. Allah razı olsun kendisinden. Bulunduğu konumu sonuna kadar hak eden bir insan. Kolay dönemlerden geçmeyerek bugün bu konumuna geldi, kendisine bir kez daha çok ama çok teşekkür ediyorum…

 Saygılarımla

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

Kaan İlhan

Mail: kaan.ilhan@abcspor.com

Twitter: @kaanilhan_

Son Haberler

QUADRUPLE-DOUBLE, NBA TARİHİNDE SADECE 4 KEZ

NBA'de double-double hemen her maç, triple double'da her sezon onlarca kez gördüğümüz istatistiklerdir. Peki ya quadruple-double ? 350 bine yakın oyuncunun...

Benzer Konular