“He made the people happy”
Diye bir ibare vardır Bill Shankly’nin Anfield Road’un girişindeki heykelinin ayak ucunda…
Evet, gerçekten de o, insanları mutlu etmiştir.
Birinci Dünya Savaşı arifesinde İskoçya’da doğan Shankly oyuncu olarak Carlisle United ve Preston North End efsanesi olsa da asıl ününü 15 yıl boyunca menajerliğini yaptığı Liverpool’da yapmıştı. Sembolik olarak baktığınızda da Carlisle, PNE ve Liverpool üçlüsü aslında ince uzun bir yolun başlıca üç durağıdır.
19.yüzyılın ilk yarısında yapılan ilk demiryolu hattına ev sahipliği yapan, 20.yüzyılın ortalarına kadar liman işçiliği (dockers) ve deniz taşımacılığında lojistik bir üs olması sebebi ile adanın en fiyakalı şehri olan Liverpool, Titanic’in kayıtlı olduğu firmanın da ev sahibi idi. Her iki savaş sonrasında ekonomik olarak negatif yönde etkilenen Birleşik Krallık’ın ayakta kalmasını sağlayan en önemli şehir de diyebiliriz.
İşçi şehri Liverpool’un Shankly yönetiminde dünya futbol sahnesine çıkması da aslında şehrin sosyalist ve kollektif ruhuna uygun bir oyun planını sahaya yansıtmasıydı. O dönem için büyük bir yenilik olan bu oyun yapısı hem ligde hem de Avrupa’da kupalar kazanmalarını sağlamıştı. 70’li yılların başlarında General Michels’in total Ajax’ı ile Shankly öğretisinin Liverpool’u futbola bipolarite kazandıran en önemli unsurlardı.
Shankly, 1974 yılında Liverpool’u bıraktığında bayrağı devralan yardımcısı Bob Paisley 3 kez, onun da yardımcısı Joe Fagan da 1 kez kulübü Avrupa’nın zirvesine taşımışlardı. Liverpool’un 90’lı yıllardan sonra gözden düşmesi ve devrimci niteliğini yitirmesi ise genel ekonomik metamorfuzun şehri etkisi altına alması ve yerel dinamiklerin buna adapte olamaması ile de açıklanabilir.
2015’te Klopp’un takımın başına gelmesinden sonra başlayan değişim bugün kulübü tekrardan dünyanın zirvesine taşımış durumda gözüküyor. 2005’te de CL kazanılmasına rağmen Benitez döneminde oynanan oyun o dönem Barcelona, Chelsea, Arsenal ve Milan’ın gölgesinde kalmıştı diyebiliriz.
Klopp’un 2020 model Liverpool’u Pep’in City’si ile bipolar bir rekabet halinde ve bir adım önde gözüküyor. 1970’lerin rekabetinde Michels’in total futbolunu bugün Pep temsil ederken, Shankly tarzını da Klopp yansıtıyor diyebiliriz.
Klopp sadece saha içinde değil, saha dışında da sanki şehrin Alman Shankly’si olma yolunda ilerliyor. Shankly’nin zamanında yaptığı gibi şehri, yani taraftarı, kalbinden yakalama konusunda çok başarılı bir hoca olarak merdivenleri tırmanıyor diyebiliriz. Gidiyor publarda taraftarlarla birasını da içiyor ve onların yansıttığı ruhu alıp Anfield’ın soyunma odasına taşıyor. Aslında emek yoğun bir bölge olan Westfalen’deki tecrübeleri sebebi ile Liverpool’da hiç zorluk çekmiyor diye de düşünebiliriz.
Dünya futbolunda 2010’lu yılların Pep etkisini 2020’li yıllarda Klopp etkisi olarak mı göreceğiz onu bilemeyiz ama birçok takımın bu oyunu oynayamaya çalışacağı kesindir. Daha önce muhtelif defa yazdığım gibi her televizyonu açan hocanın, altını doldurmadan “işte ben de böyle oynayacağım” diyerek rezil olacağı takımlar da muhakkak olacaktır ama Klopp-Pep rekabetinin oyunu yukarılara çekeceği de kesindir.
1960’lı yılların başlarında The Cavern Club’da çalan dörtlü daha sonra dünya müziğini baştan aşağı yeniden dizayn etmişti. 1970 ve 1980’lerde şehrin kırmızı yakası dünya futbolunu yönlendirdi ve şimdi 2020’lere başlıyoruz; yeni bir Liverpool devrimi yolda mı, onu da zaman gösterecek.
Özellikle bu mevsimde akşamları Liverpool’da yürürken Mersey Nehri’nden çok sert bir ayaz eser ve adamın yüzünü keser geçer. An gelir rüzgâra karşı düz yürüyemez ve arkanı dönerek yürümek zorunda kalırsın çünkü Mersey’den gelen rüzgâr seni esir alır. Hele bir de bu değişim rüzgârı ise hiç kimse duramaz önünde…
Mersey demek değişim demektir.
Herkese sıhhat, huzur, akıl ve spor dolu bir hafta dileklerimle.
mail: osman.cetin@abcspor.com
twitter: @msdoc78