SHEFFIELD şehri ve futbol dendiğinde aklımıza doğal olarak United ve Wednesday takımları gelir.
İlki 15 Aralık 1890 yılında Olive Grove’da oynanan bu ezeli rekabet 124 senedir devam etmekte..
STEEL CITY DERBY yani çelikleriyle ünlü şehirden alınmış ismiyle, çelik şehri derbisinde anlatacağımız konu aralarındaki düşmanlık veya yapılan kanlı, olaylı maçlar değil.
5 akarsunun birleştiği yerde kurulan şehirde iki ezeli rakibin belki de TEK ORTAK ÖZELLİĞİ, yaptıkları, daha doğrusu YAPMADIKLARIN iki önemli transferle, hem kulüp hem de DÜNYA FUTBOL TARİHİNİ değiştirmiş olmaları!
İLK SIRAYI, PELE ile birlikte dünyanın gelmiş geçmiş en büyük iki futbolcusundan biri olarak bilinen DIEGO ARMANDO MARADONA’ya ayıralım..
1978 yılında daha bıyıkları yeni terleşmiş Maradona Arjantin’de Argentinos Juniors forması giyerken, UNITED menajeri Harry Haslam’ın dikkatini çeker.
Kulüp ile Masaya oturup istenen bonservis bedelinde de çok büyük indirime giderler. 1 milyon pounddan açılan pazarlık 200.000’lerin altına düşmüş ve masadan Buenos Aires ekibiyle anlaşılarak kalkılmıştır.
AMA sonrasında bu adı yeni yeni duyulan çocuğu transfer etme riskine girmeyerek vazgeçerler ve hem daha ucuz hem de daha tecrübeli 24 yaşındaki Alejandro Sabella’yı renkleri katarlar.
Bu isim de hepimizin bildiği üzere 2014 Brezilya’da final oynayan Arjantin’in düne kadarki teknik direktörü.. O zamanlar RIVER PLATE forması giyen orta saha oyuncusu da kaliteli bir isimdir ve fiyasko bir transfer olmamıştır ama KAÇAN BALIĞI düşünürsek, fiyasko kelimesi az bile kaçar!
Bu yanlış hamleden dolayı RAKİPLERİYLE dalga geçen WEDNESDAY’liler, bunları yönetenler de tutanlar da aptal diyerek, senelerce United ahalisini pehlivan tefrikası misali ti-ye almışlardır.
Taaaaa ki 1992 senesine gelene dek.. O sıralar Fransa Liginde Nimes forması giyen, saha içinde başarılı ama sabıkaları, olayları ve dizginlenemeyen karakter yapısıyla canlı bombayı andıron ERIC CANTONA, bir maçta hakeme top fırlatıp aldığı 1 aylık cezanın, kurulda kararı verenlerin üzerine yürümesiyle 3 aya çıkmasıyla futbolu bırakma aşamasına kadar gelir!
Başta Platini olmak üzere ülkenin iler gelenleri onu en azından yurt dışında devam etme konusunda ikna etmeyi başarırlar ve o da futbolun beşiği olan İngiltere’nin yolunu tutar.
Wednesday ile 1 haftalık deneme kampına çağrılır. Öncesinde ben denenecek oyuncu değilim diye mırın kırın etse de sonrasında kabul eder ve 7 gün sonunda kontratında yazacak rakamı beklerken, o zamanın menajeri TREVOR FRANCIS tatmin olmadığını belirterek sürenin 1-2 hafta daha uzatılmasını ister. Normal durumlarda bile anormal bir yapıya sahip Cantona da BU KARAR SONRASI, küfür edip, kapıyı yüzlerine çarparak kulübü terkeder.
LEEDS UNITED ona direk kollarını açar ve gittiği gibi hem Charity Shield kupasını hem de Lig Şampiyonluğunu kazanır. Bu zaferde 28 maçta 9 gol atarak en büyük paya sahip 2-3 isimden biri olduğu gibi, ordan da kırmızı şimşeklere geçer ve oynadığı 5 sezonda 4 şampiyonluk kazanan Manchester United da 143 maçta 64 gol atarak kulübün EN BÜYÜK EFSANELERİNİN arasına girer.
ERIC THE KING ayrıca Britanya futbolunda iki ayrı kulüpte üst üste şampiyonluk yaşayan ilk isim olarak tarihe de geçer.
İNGİLTERE FUTBOLU dendiğinde bu asırlık iki kulübü hepimiz bilir, takip ederiz ama hiçbir zaman ülkenin TOP5’i içinde saymayız.
Tabii ki Maradona ile Cantona aynı sıklette değiller ama ACABA bu iki isim, MESELA DESEK ve kasedi başa alsak, bu iki kulüple sözleşme imzalamış olsalardı, şu an futbol tarihi ne durumda olurdu diye de insan düşünmüyor değil!
