Açıkçası maç öncesinde kalede Fabiano ve Ozan Tufan’ın oynayacağını hemen hemen herkes biliyordu ve bu iş, taraftalar arasında bir homurdanmaya, güvensizliğe sebep oluyordu. Hatta bu gruba kendimi de dahil edebilirim. Sezon boyunca yetersiz bir görüntü çizen genç oyuncu Ozan Tufan ve istikrarsız bir performans çizen kaleci Fabiano, Avrupa sahnesinde böylesine önemli bir maçta kilit ikili olmuş durumdaydı. Nitekim, orta sahada ekstra bir iş yapmamış olsa da garanti pas alışverişleriyle Ozan Tufan, yine maç boyunca riske girmeyen ve topları süratle yumruklayan bir Fabiano izledik. Elbette bu tablo, ziyadesiyle yüzümüzü güldürmüş oldu
Fenerbahçe ve seyirci bütünleşerek, muhteşem bir hırs ve ruh ortaya koydular. Seyircinin itici desteği saha içerisine de yansımış olacak ki, Fenerbahçeli tüm oyuncular arzularını açıkça belli ettiler ve hak ettiği galibiyeti aldılar.
Maç içerisinde Gökhan Gönül’ün kanat bindirmeleriyle artık üçüncü bir akciğere sahip olduğuna inanmış vaziyetteyiz. 90 dakika bitmek tükenmek bilmeyen bir enerji ile yüreğini ortaya koyan Gökhan Gönül, bu ritmiyle devam ettiği sürece Fenerbahçe’ye çok daha fazla şey katacaktır.
Hasan Ali Kaldırım’ın yedek kulübesinde oturmasıyla birlikte, Caner Erkin’in de muazzam bir performans sergilediğini söylemeden geçmeyelim. Sol kanadı adeta bir koridor haline getiren Caner Erkin, her ne kadar fazla hırsından dolayı bazen disiplinsiz davransa dahi bu akşam bizlere ”Yiğidi öldür, hakkını ver.” dedirtmiş oldu.
Maçın bir diğer yıldızının ise, sezonun en iyi maçını oynayan Josef De Souza olduğu kanaatindeyim. Özellikle orta sahayı toparlaması, pas aktarımları ile takımı rahatlatması ve gol paslarında da aldığı pozisyonlar ile adeta bir santrforu andırdı.
Volkan Şen’e de değinecek olur isek, yine Josef De Souza’da olduğu gibi, o da sezonun en hırslı, arzulu maçını oynamış oldu. Adam eksiltme özelliğiyle takımı seri bir şekilde atağa kaldırması, Lokomotiv Moskova defansını yormuş oldu.
Kralımız Robin Van Persie ise, Kasımpaşa maçında olduğu gibi topu ayağında tutması, varyasyon yaparak oyunu şekillendirmesi ve hatta tüm oyun boyunca adeta bir ”Playmaker” görüntüsü çizmesi, taraftarı da mest etmiş oldu. Vitor Pereira’nın notunu kıracak bir hamlesi ise, ritm yakalamış ve oynamaktan, kendisini izlettirmekten zevk alan Robin Van Persie’yi oyundan alarak, takımı yavaşlatacak olan isim Fernandao’yu oyuna sürmesi oldu. Bariz bir yanlış hamle idi.
Maça dair diğer bir hayal kırıklığı ise, Luis Nani oldu. Topu ayağında tutması, takımın yavaşlaması ve organizasyon bozukluğuna yol açtı.
”Keşke Diego da oynasaydı. Orkestra var ama orkestra şefi yok.” dedim. Tüm Fenerbahçe taraftarları da buna katılacaktır.
Sonuç olarak, Fenerbahçe neredeyse kusursuz bir performans ile rakibini bozguna uğratmış oldu. Maçın hakkı 3-0, hatta 4-0 olmalıydı fakat futbolun adaleti yok.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
Mail : reha.kazar@abcspor.com
Twitter: @kazarre13