https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

KÜLTÜRSÜZ GALATASARAY

Okunması Gerekenler

KÜLTÜRSÜZ GALATASARAY

Galatasaray’ın kadrosu tek boyutlu. İngiltere’ye giden Ndiaye’yi ve istikrarsızlık abidesi Donk’u saymazsak, oyuncuların güçlü olarak oynayabildikleri ikinci bir pozisyonları yok. Ama daha da önemlisi, Galatasaray kötü oynuyor ve kötü yönetiliyor.

Donk ve Rodrigues’in işbirliği ile gelen muazzam ötesi gol, Kasımpaşa kalesini avucunun içine alan Galatasaray için ümit verici ve farklı bir sonucun habercisi gibiydi. Bu açıdan bakıldığında, Serdar Aziz’in 45+3’de neden olduğu ahmakça penaltı daha önemli hale geliyor. Çünkü on yıl öncesindeki futbol anlayışını aşmakta güçlük çeken Fatih Terim, devre arasında Serdar’a kızdı, ya da Serdar gerçekten sakatlanmıştı. Serdar oyundan çıkarıldı. Çift santrafora dönüldü. Bir süre doldur-boşalt oynandı. Bir duran top oldu. Kasımpaşa golü attı, kendi yarı alanını başarıyla savundu ve maçı kazandı.

Öncelikle Kasımpaşa ve çalışkan teknik direktörü Kemal Özdeş’i oyun planlarına gösterdikleri sadakat ve yeri geldiğinde yaptıkları tutarlı değişiklikler için kutlarım. Mısırlı Trezeguet ve Ganalı Mensah’ın iki kanatta sergiledikleri muazzam işçiliğe de hayran kaldığımı belirtmek isterim.

İlk olarak Galatasaray, en az 2 ay boyunca, her hafta ve en az iki tam gün boyunca duran top çalışmalı. Bu konu hakkında sürekli aynı eleştiriyi yapmanın artık bir esprisi bile kalmadı. Mariano-Linnes seçimini de eleştirmeyi yersiz görüyorum. Galatasaray sadece sağ beki nedeniyle maç kazanmıyor ya da kaybetmiyor.

Devre arası yapılan stoper-santrafor değişikliğini de ayrıca değerlendirmek gerek. Santrafor sayısını arttırmak 2-3-5, 4-2-4, 4-4-2, 5-3-2 ve 4-3-3 taktiklerinin keşfedildiği ve uygulandığı o ilk yıllarda belki gerçekten işe yarıyordu. Artık değil.

Futbol sahası Sepp Herberger’in ileri sürdüğü gibi 3 bölge, Rinus Michels’in öne sürdüğü gibi 9 bölge, Beckenbauer, Cruyff, Ferguson, Van Gaal ve Mourinho’nun efsane taktiklerini uyguladığı gibi 16 bölge değil. Bugün futbol sahası Guardiola ve Nagelsmann’ın böldüğü şekliyle 32 ya da 64 parça. Yani futbol bir çeşit satranç oyununa dönüşmüş durumda. Takım boyunun uzunluğunu ve kısalığını bu planlamayı doğru yaparak ve bu plana göre sahada doğru yerde durarak ayarlıyorlar.

Futbol takımları için en teknik ya da en fiziksel takım olma hususları ikinci ve üçüncü sırada. Artık ilk önce taktiği en iyi uygulayan takım olmak kazandırıyor. Ayrıca en az üç ya da dört takım taktiği; yıl boyu oynanan maç sayısı kadar da maç taktiği var. Önemli olan bunların ne kadar çok çalışıldığı. Bazı büyük Avrupalı takımlar, sanıldığının aksine, taktik antremanlarının yarısını, hatta daha fazlasını kulüp binasındaki anfi salonlarda tartışarak yapıyor. Bazı kararlar ortaklaşa veriliyor.

Galatasaray, büyük maçlar haricinde, tüm bu açmazlarını Aslantepe’de ve seyircisiyle bütünleşerek aşabiliyor. Eskilerin tabiriyle “seyircinin itmesiyle” puanlar toplanıyor.

Galatasaray’ın tüm bunlardan da önce bir kültür değişimine değil, bir kültür oluşturmaya ihtiyacı var. Bu kültürü oluşturma işinin ilk sırasında da, Galatasaraylı olmanın ağırlığını, ilk maaşıyla aldığı lüks otomobilden daha çok önemseyen oyunculara duyulan ihtiyaç var. Bu otomobil, para, pul, mal ya da mülk ile tavlayamayacağı güçlü kadınlarla yaşamlarını birleştirebilecek bilgi ve görgüde oyunculara ihtiyacı var. Kendi yetiştirdiği oyunculara bu değerleri öğretmeye ve onları “adam etmeye” ihtiyacı var. Her mecrada “adam olduğunu” söylemek gibi bir çiğliğe hiçbir ihtiyaç duymadan, tavrı ve duruşuyla adam olduğunu benimseten oyuncularla, değil Türkiye’nin, değil Avrupa’nın, tüm Dünya’nın gönlü fethedilir.

Birçok Galatasaray yazımda ya deplasman ya da büyük maç analizi yapmaya çalışacağım. O yüzden bu kültürsüzlük ortamında birçok beraberlik, yenilgi ya da zor galibiyeti değerlendireceğim. Ve kalemim yettiğince ısrarla belirteceğim: Abdussamed, Atalay, Emirhan, Melih, Ozan, Recep, Yunus ve bu güzel çocuklarla beraber sırasını bekleyen tüm genç Aslanlara sevgilerimle…

NOT: Gomis’e büyük geçmiş olsun. Gomis’in bayılmasından daha da endişe verici olan, kendisi öyle istiyor olsa ve hastalığı kronik olsa bile, oyuna devam ettirilmesi ile yapılan inanılmaz gaftı. İnsan sağlığı yerine konmayacak en önemli husus. Yaşamda başka hiçbir tasası olmayan ya da kalmayan fanatik taraftarlar maçlara “ölmeye ölmeye ölmeye” geliyor olabilir. Ancak aklı başında ve sevdiklerine karşı sorumlulukları olan insanların bir sağlık sorununa bu kadar çiğ yaklaşması kabul edilemez.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: murat.guler@abcspor.com

twitter: @kirjalian

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

OLMUYOR

Bütün maçlarımız bıçak sırtı. Kalmadı kredimiz. Sürekli ölüm kalım için sahaya çıkıyoruz. Böyle olunca da öne geçmek şart stresi azaltmak için. Yapamadık...

Benzer Konular