Maça sürpriz olarak finaldeki rakibimizin sevimsiz bir şekilde Strasbourg olduğunu öğrenerek ve At-At, koş-koş gibi bir deplasman takımının tercih etmeyeceği bir strateji ile başladık, bereket ki attığımız girdi ve 2- 4 sayı arası önde gittik . Burası çok iyi olmakla beraber onların da her attığı girdi ve kolay vazgeçmeyecekleri ortada idi.
Maç ile ilgili bir şey yazmam maç yeni bittiği şu anda imkansız. Zira bu benim için bir maç değil, bir korku filmi, bir Kurtuluş Savaşı, basketbol konuşmak ilk kez bu kadar anlamsız, zira maç uzatmaya gitmiş ben şahsen kendi adıma havlu atmıştım ama sanki 6 kişiye karşı Alen Omic komutasındaki sanki 40 kişilik bir orduya karşı savaştık ve tam pes etmek üzere iken adeta bize hediye edilen bir zafer oldu.
Kim iyi oynadı, kimse! Kim kötü oynadı, kimse! Öyle acayip bir mac oldu. İki tarafın da eli titredi. Kazanan da sanki yazı tura ile belirlendi. Ve iyi ki bu rus ruletini biz kazandık.
İlla isim soylemem gerekirse iyi tarafa Micov ve sorumluluk alma noktasında Sinan Güler. 5 faulü erken alan Stephan Lasme.
Finali gördüğümüz için olağanüstü mutluyum.
Kurt Hoca Ergin Ataman hem takımı mükemmel yönettiği hem de Alen Omic faul atarken Omiic bağırıp 2’de 0 attırip potasını iyi savunduğu için, bu bütçe ile berbat geçen bir yılı bize bu mutlulugu yaşattığı için minnettarız.
Tebrikler Galatasaray! Sezon ortasında Eurucup İstanbul’a mı geliyor yazmıştım ama final herhalde 15 kere gitti geldi ve sonuçta geldi. Finali sonuna kadar hak eden bu takım çok iyi şeylere layık…
alen.osepyan@abcspor.com