Fenerbahçe’nin 2.devrenin ilk bölümünde oynadığı top , hele hele 3-1 ile 3-2 arasındaki oyunu sezon başından beri çıktığımız en üst seviye. Önde baskı ile rakibi çıkartmama, kapılan toplarla direkt kaleye gidiş, müthiş bir pas trafiği ve üstüste pozisyonlar. İşte bu futbol şampiyonluk yolunda ümit veren br futboldu. Evet kısa bir bölüm gördük ama inanılmaz zevk verdi. O sırada maç rahatça 5’e 6’ya gidebilirdi. Biraz beceriksizlik biraz da laubalilikten atamadık. Sonra da 2’yi yedik ve gereksiz yere strese girdi maç.
İşte o çok iyi oynadığımız bölümde başrol oyuncusu Sosa’ydı. İstediği gibi yönlendirdi topu. Aldı verdi, uzun attı, araya attı, tüm takımı oynattı. Ozan da ona eşlik etti. 3. goldeki asisti güzel oyununa yakıştı. Pelkas ilk 45 dakikadaki ürkekliğini attı, sürekli pozisyona girdi. Beklerden de iyi destek aldık. Caner zaten sezon başından beri aynı istikrarı sürdürüyor. Ben bugün Nazım Sangare’yi de beğendim. Özellikle rakip defansın arkasına sarkan koşuları çok değerli. Rakibi çözme konusunda çok işimize yarayacak.
Peki diyeceksiniz ki , ”madem bu kadar iyi oynadı takım, neden ilk 45 dakikada pozisyon bulmakta bu kadar zorlandı?”. Evet, en önemli sıkıntımız an itibariyle bu. İki maçtır Caner’in kornerleriyle öne geçiyoruz ama bu her maç olmayabilir. Pozisyona girmekte zorlanışımızın sebeplerini Samatta’nın arkasında yer alan üçlüde aramak lazım. Örneğin Valencia’ya bakalım. Top alışverişleri, altyapısı iyi. İsteği, arzusu, çalışkanlığı da iyi ama santrafor özelliği olan, hava toplarına da iyi çıkan bir sağ kanattan sözediyoruz. Ancak gol pozisyonu yok. Burada bir yanlışlık var işte. Ne rakip defansın dengesini bozacak bir hareketi var ne de gol bölgesinde topla buluşması. Yani işbitirici değil. Pelkas ta ilk maçı olması ve alışık olmadığı sol kanatta başlaması sebebiyle ilk devre etkili değildi. Takım rahatladıktan sonra etkili oldu. Ancak tıkanan oyunu açma konusunda muhtemelen iyileşince Perotti olacak ”çilingir” oyuncumuz. Benim tahminim o.
Dolayısıyla şimdilik aksayan yönümüz sağ ve sol açık pozisyonlarımız.
Öte yandan defansta Serdar-Tisserand ta fena değildi bugün. Bir tek Serdar’ın her zamanki kontrolsüz hareketleri sorun çıkartabilir gibi gözüktü. Ancak benim gördüğüm ilk devredeki penaltıda bir teması yok Serdar’ın. VAR da devreye girmedi o pozisyonda. Ayrıca maçın sonunda Göztepe’nın kurduğu baskıda da hakemin kolayca verdiği fauller ve yol açtığı duran toplar etkili oldu. Yediğimiz ikinci golde de Halil Nazım’ı çekiyor ama yine de Nazım’ın da faul beklemek yerine daha sağlam durması lazımdı. Rakip çekiyorsa o da çekmeliydi. Gereksiz yere kolayı zorlaştırmış olduk o gol sonrasında. Fenerbahçe’lilerin alışık olduğu şekilde stres içinde bitirdik maçı.
Yalnız bu stresi çekmemize sebep olan hakem Atilla Karaoğlan’ı da bir kenara yazalım. İki haftadır hakemi de yeniyoruz ama papaz her zaman pilav yemez. Sürekli yenemezsin hakemi. Yok ”Rıdvan Dilmen” sezonu, yok ”şampiyon şimdiden belli” diyerek algıyı oluşturmaya çalışıyorlar. Aman biz bu algılara pabuç bırakmayalım. İşimizin hiç kolay olmadığını ve önümüze türlü engeller çıkacağını son iki maçtır görüyoruz. Yeni bir takımız ve halen alışma dönemindeyiz. Taşlar iyice yerine oturduktan sonra bugünkü 15-20 dakikalık futbolu daha geniş süreye yayabiliriz.
Şimdilik bu dönemi en az hasarla ve puan kaybıyla atlatıyoruz. Sonrasında iyi futbol oynayan güzel bir takım olacağız.
Umuyorum ki galibiyetleri zora sokmadan daha kolay alacağız.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72