KİŞİLİKLİ FUTBOL, YETERSİZ KADRO
Beşiktaş’ın Başakşehir’e karşı -Belediyespor olduğu dönemler de dahil- deplasmanda kazandığı tek maç 2014’te Demba Ba’nın attığı mükemmel galibiyet golüyle kazanılan maçtı. Seneler sonra ilk kez bunun bir yenisinin daha gelmesine bu kadar yaklaşıldı, ancak bunu önleyen oyuncu da artık kariyerinin son dönemlerini yaşamasına karşın yaşıtı Burak Yılmaz’dan çok daha etkili bir golcü olduğunu kanıtlayan Demba Ba oldu.
Beşiktaş’ın Sergen Yalçın önderliğindeki üçüncü karşılaşmasında rakibi öncekilerden daha zorluydu. Bununla birlikte Sergen hocanın karakteristik özelliklerini takıma yansıttığını 90 dakika boyunca hissettirdiği bir müsabaka oldu. Maç boyunca rakipten hiçbir şekilde korkmayan, cesur ve kişilikli bir futbol anlayışı hakimdi Siyah-Beyazlılarda. Ancak bu anlayışın karşılığını verecek kaliteli ayaklardan maalesef yoksundu Sergen hoca. Bunun neticesi olarak da rakibinden 4 kat daha fazla rakip kaleyi yoklayan Beşiktaş takımı, maçı gol atma becerisi gösteremeden tamamladı.
Gökhan Gönül’ün yokluğunda sağ taraf boydan boya Lens’e emanet edilmişti. Kağıt üzerinde sağ bek olarak görünse de, bu sistemde bek oyuncularının sadece savunmada kalmadığını, önündeki kanat oyuncularının içeriye daha çok deplase olmasıyla birlikte tıpkı 3-5-2 sistemindeki gibi kanadı boydan boya ileri geri kullandığını önceki iki haftada gözlemlemiştik. Bu nedenle de gerektiğinde hızlı olabilen oyuncuların kullanılması gerekiyordu. Bu nedenle -çoğunluk Necip’in tercih edileceğini beklese de- Lens’in kullanılması mantıklı bir hamleydi. Ancak üç senedir aldığı parayla tamamen ters orantılı bir performans sergileyen Lens, dünkü berbat oyunuyla hocasının yüzünü kara çıkardı. Daha maçın başında bir geri pası vermekte gecikince rakibi kaleciyle karşı karşıya bıraktı ve erkenden yenik duruma düşülmemesi şansı oldu. Savunma yönünü bir kenara bırakırsak, en azından hücumlarda yapacağı bindirmelerle formayı almasındaki amacın karşılığını verebilirdi, ancak yaptığı rezil ortalarla, her zamanki geç kalmış ve hatalı pas tercihleriyle herkesi çileden çıkarttı.
Aslında Beşiktaş maçın büyük bölümünde sahanın tek hakimiydi. Bunu da Avcı dönemindeki gibi rakip kaleden uzak, faydasız yan paslarla topu bolca ayağında tutup, sahte bir hakimiyet görüntüsüyle yapmadı. Gerçekten etkin olan taraf Beşiktaş’tı. Ancak Beşiktaş’ın kadro zaafiyeti o kadar belirgindi ki, her hücum denemesinde özellikle son paslardaki kalitesizlik eminim kenarda eli kolu bağlı izleyen Sergen Yalçın’a acı çektirmiştir!
Sağ ve sol içte oynayan Diaby ve N’Koudou da en az Lens kadar beceriden ve rakip kaleyi tehdit etmekten uzaktılar. Yokluktan dolayı Atiba’dan 8 numara yaratma çabası Atiba’nın tüm iyi niyetine karşın her zaman sonuç veremezdi, nitekim Başakşehir maçında vermedi. Atiba’nın birçok meziyetine karşın gol noktalarında yaratıcılık göstermesini beklemek ondan çok şey beklemek anlamına geliyor. 2 senedir benim de içinde olduğum çok sayıda Beşiktaşlı’nın kendini yırtarcasına istediği “takımı ileriye taşıyan modern bir 8 numaranın” bir türlü alınmamasının sancısının çekildiği bir maç daha yaşanmış oldu. Sosa’nın gidişi ve Oğuzhan’ın kaybolmasından bu yana kapatılamayan bu eksiklik Beşiktaş’ın tam anlamıyla belini bükmeye devam ediyor ve yaz transfer döneminde tedavi edilmesi gereken bir yara olarak bir süre daha kanamaya devam edecek.
Sergen Yalçın’ın derdi bir değil iki değil! Ne atanı formda, ne tutanı iyi. Kalede tek bir ekstra kurtarış yapamayan bir kaleci var, nitekim rakip takımın tehlikeli geldiği ilk ve tek pozisyonda da golü yiyerek yine şaşırtmadı. Eminim Muslera olsa o pozisyonda belki maçı takımına çevirecek kurtarışı yapardı ve kırılma anı takımın lehine olurdu. Bu golü dikkatli bir şekilde tekrar izlerseniz Başakşehir’in ani gelişen kontrasında geriye dönmeye çalışan oyunculardan Caner’i dikkatlice takip edin. Alan savunması anlamında ne kadar cahil bir oyuncu olduğunu ve aslında golü engelleme şansı varken nasıl da alanını boşaltıp golü daha da kolaylaştırdığını göreceksiniz. Golün asistini yapan oyuncunun ayağındaki topa doğru koşacağına, kendi bölgesini kapatmaya yönelik bir koşu yapsa, sadece bu bile Demba Ba’nın kaleciyle karşı karşıya kalmasına engel olabilecekti.
Caner’in verdiği zararlar bununla sınırlı değil maalesef. Ligin en çok asist yapan oyunculardan biri olması Beşiktaş açısından en büyük aldatıcı istatistik aslında. Takımının geliştirdiği atakların büyük çoğunluğunda (maç başı ortalama 20’ye yakın) kötü orta yaparak hücum kalitesini çok aşağılara düşürüyor. Bu şekilde sadece varlığıyla bile Beşiktaş’ın yeni hücum varyasyonları denemesine engel oluyor. Quaresma’dan kurtulduğumuza en çok bu sebeple sevinmiştim, zira o da asist sayılarına bakınca faydalı gibi görünse de aslında takıma en çok zarar veren oyuncuydu. Ama ne yazık ki onun yerini Caner aynı şekilde doldurmakta! Sadece gereksiz orta bombardımanı ile değil, duran topları hiç etmesiyle de Quaresma’yı aratmıyor! Kullandığı kornerlerin neredeyse hepsini ön direğe, rakip savunmaların rahatlıkla uzaklaştıracağı şekilde kullanıyor. Kaptanlığın rezil bir kararla verildiği Burak ile beraber takımın yeni “reisleri” olduklarını zanneden Caner efendi son dakikada kazanılan ve maçı kurtarmak için büyük bir şans olarak frikik atışını da kimselere bırakmayacak cesareti kendinde bulabildi! Sergen hocanın maçtan sonraki açıklamalarında da eleştirdiği üzere, daha nasıl tehlikeli bir frikik atılacağını dahi bilmeyen Caner’in o frikiği kullanması, Beşiktaş takımında Sergen Yalçın’ın çözmesi gereken büyük disiplin sorunları olduğuna da işaret etmekte.
Burak ve Caner gibiler bu şımarıklıkları ile Adem Ljajic gibi bir yeteneğin de gitgide özgüven kaybına ve küskünlük yaşamasına neden oluyor. Kariyeri boyunca birçok güzel frikik golü bulunan, İtalya Ligi’nde senelerce bu yönü ile tanınan, Buffon gibi bir kaleciyi frikikten avlamışlığı olan Ljajic, Beşiktaş’ta ise hayatında bir iki defa şansıyla frikik golü atabilmiş olan kıçı kırık Caner’in emriyle topun başına bile geçemiyor! Bu tek kelimeyle bir rezilliktir. Ve bu rezilliğin temizlenmesi, Sergen hocanın fark yaratıp yaratamayacağının sınavı olacak ilk konulardan biri olacaktır.
Beşiktaş açısından şampiyonluk hedefi koymak çok zor olmasından da öte, bir baskı unsuru yaratmaktan başka bir şeye yaramayacaktır bu saatten sonra. Bugünden itibaren yapılması gereken; elbette yarışı en iyi noktada tamamlamak için çaba vermekle beraber, önümüzdeki sezonun kadro revizyonu için tüm yönetimin (ve kulübe katılması beklenen Lucescu’nun) transferde geniş vizyonlu ve takıma kalitesiyle karakter katabilecek oyuncuları bulabilmek için seferber olmalarıdır. Sergen Yalçın’ın eline hak ettiği, Beşiktaş kalibresinde bir kadro verilmeli ve takımı içten içe çürüten tüm isimlerden kurtulmanın yolları ivedilikle bulunmalıdır. Bu elzem icraatlar gerçekleştirilirse Sergen Yalçın’ın karşılığını fazlasıyla verebileceğinden şüphem yoktu.
mail: olcay.nurlu@abcspor.com
twitter: @olcynrlu