Maçtan önce tahminlere bakıyorum. 3 atarız, 5 atarız. Ne oluyoruz arkadaş? İstediği kadar sıkıntılı olsun, karşındaki takım Beşiktaş. Elbette gurur mücadelesi verecekler, elbette kendilerini taraftarlarına affettirmek isteyecekler. Bizim en ufak bir rahatlığa yer vermeden, kendi oyunumuzu kabul ettirmemiz lazımdı.
Aksine temkinli başladık. Kontrollü oynayalım nasılsa pozisyon buluruz diye düşündü hoca herhalde. Bulduk ta aslinda pozisyon. Dzeko’nun kaçırdıkları, Emirhan’ın cizgiden çikarışı, direkten dönenler derken gole yaklaştık. Ama şunu kabul etmemiz lazım oyunun hiç bir bölümünde rakibi domine edemedik. Ciddi bir baskı kuramadık.
Halbuki iki yedek stoperle maça çıkan Beşiktaş’a karşı daha baskılı, daha önde oynamamız gerekiyordu bence. Hata yapmaya müsait oyuncuları vardı ama biz onları yeterince hataya zorlayamadık. Belki Tadic’i yine 10 numarada oynatmamız merkez orta sahada eksik kalmamıza sebep oldu. Fred’in de artık can sıkan bozuk oyunu tüm takımı kötü etkiledi. Hani baskette bir “Nigel Hayes iyi değilse takım da iyi değil” durumu var ya, aynısı Fred ve futbol takımı için de geçerli diyebilirim.
Ha Fred kötüydü de diğerleri çok mu iyiydi? Hayır. Oğuz ve Tadiç’in de yaptığı basit top kayıpları ile pas hataları tempo yapmamızı engelledi. Maximin de ilk yarı zorladı ama o da bir hayli top kaybetti. Kostiç bir kez daha kendisinden beklenen topları kesemedi. Bu kadar çok top kaybı, baskı kuramama, oyun tutturamama sonrası da ister istemez rakip gittikçe morallendi. Direnci arttı. Belki maçın hakkı berabereydi ama Beşiktaş gösterdiği mücadele ile bize göre daha iyiydi.
Bu tabii şampiyonluk yolunda önemli bir darbe oldu. Zaten ne zaman iş saha dışına taşsa, federasyon, hakemler ya da baska faktörler konuşulsa bundan negatif etkilenen, konsantrasyonu kaybeden biz oluyoruz. Yine aynısı oldu. Buna hiç fırsat vermeden basıp geçecektik. Onun yerine rakibi cesaretlendirmeyi seçtik. Kendimiz ettik, kendimiz bulduk.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72