https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

KARTAL NAFİLE ÇABALAMASIN, AKHİSAR FUTBOLU SEVMİYOR!

Okunması Gerekenler

Hayatım boyunca 300’den ziyade futbol maçı seyretmişimdir. Euro 2004’teki Yunanistan’ı, Catenaccio İtalya’sını, veya güçlü rakiplere karşı gol yememek için kapanan, oyunu soğutmak ve son dakikalarda süreyi eritmek için türlü çeşitli numaralara başvuran sürü sepet takımı gördü icabında bu gözler. Fakat, başlama düdüğünden itibaren sadece ve sadece süre geçirmek ve futbolu mahvetmek için oynayan bir takımı daha önce görmemiştim. Akhisar, bana ve daha pek çoklarına dün akşam bu ilki yaşattı…

İlk veya ikinci devre fark etmeksizin, her pozisyonda yere yatıp en az 1 dakika boyunca kalkmamayı maharet bilen, topu oyuna sokmaktansa kolunu bacağını kaybetmeyi göze alan, üstüne üstlük buna bir de ‘oyun planı’ diyebilen bir ekip vardı dün Beşiktaş’ın karşısında. Takımın kalite seviyesine muhtemelen zerre itibarı ve itimadı olmayan bir hoca ile, sanki iyi bir performans sergilemeleri mümkün değilmiş ve bu korkaklığın bilincindeymiş gibi oynadı Ege temsilcisi. Beşiktaş oyunu ne kadar açmaya çalışırsa çalışsın, çirkin ve kötü bir futbolda ısrar eden, sahada oyun kalitesi namına yapılan her şeyi sabote etmeye gönüllü olan bu rakibinin direncini kıramadı.

Bunda Akhisarlı futbolcular kadar, bir penaltıdan yararlanamayan ve özellikle ilk 60 dakikada pozisyonları cömertçe harcayan Beşiktaş’ın da payı var hiç kuşkusuz. Ama oyunun bu kadar zevksizleşmesinde en büyük payın sahibi olan kişi, baş hakem Serkan Çınar’dır. Nedenlerini sıralamak gerekirse;

  • Her düdükten sonra topu oyuna sokmak için en az 1 dakikalık süre eritme teşebbüsüne giren, her şeyi kasten ağırdan alan Akhisarlı futbolculara (hem de en az 20-25 sefer bunu tekrarlamalarına karşın) sadece maçın sonunda bir adet sarı kart gösterebildi. Özellikle Akhisar kalecisinin ilk yarıda bir sarı kart görmesi, devam ederse de ikinci sarıdan atılması gerekirdi.
  • İlk yarının sonunda uzatma dakikaları oynanırken, Beşiktaş geçiş hücumunda bir korner buldu, fakat uzatmalar henüz tamamlanmamışken hakem devreyi bitirdi ve köşe vuruşunun kullanılmasına (nedense) izin vermedi.
  • İkinci yarıda Henrique’nin kola bacağa herhangi bir darbe almadığını ve sadece formasından çekilerek düşürüldüğünü gördüğü halde, dakikalarca sakatlanma numarası yaparak yerde yatmasına ve süreyi ‘yemesine’ müsaade etti. Dahası, yerde yatan Henrique’nin Beşiktaşlı futbolcuya bilfiil tekme atması tam da gözünün önünde gerçekleşti, ama kırmızı kartı bile yardımcısına sorarak göstermek zorunda kaldı.
  • İlk yarıdaki penaltı pozisyonunda kurallar gereği kartın rengi kırmızı olmalıydı. Fakat maçın başında hararet olmasın diye takdir hakkını sarıdan yana kullandı.
  • Özellikle ikinci yarının son 15 dakikasında, Beşiktaş’ın her düdükten sonra topu oyuna sokma çabasını, çoğu kez nizami şekilde bunu yapmalarına karşın, baltaladı. Her topun bir kez daha geri gönderilip yeniden oyunun başlatılmasını istedi, momentuma yazık etti.
  • İlk yarıda Negredo’nun bariz biçimde ceza alanında formasından çekilmesini, üstüne bir de kıpırdayamayacak şekilde göğsünden tutulup zaptedilmesini görmedi. Rakibin eline topun çarptığı birkaç pozisyonu da yardımcılarıyla birlikte es geçti.
  • 90+7 oynanması gerekirken, daha +7 tamamlanmadan maçı bitirdi. Üstelik, oynanacak kayıp zaman işaret edildikten sonra Akhisarlı oyuncuların Beşiktaş’ın yarı sahasında çalınan düdüklerde bir hayli süreyi daha harcamasına ve kalecinin topu oyuna geç soktuğu için sarı kart görmesine rağmen. Düşünün ki, fazla süre geçirdiği için bir oyuncuya kart gösteriyorsunuz, ama o süreyi uzatmalara eklemiyorsunuz. Ve de, işaret edilen kayıp zaman dolmadan maçı bitiriyorsunuz. Bu, kötü muhakeme olarak ders kitaplarına geçmesi gereken bir diğer durum.
  • Çizgide çevrilen pek çok Beşiktaş topunda hakem takdir hakkını Akhisar lehine kullandı.

Bu, hakemin şeceresi. Bir de, yıllarca Galatasaray ve Inter’de kazanılmadık başarı bırakmayan, Milli Takım’ın en güzide jenerasyonunda bizlere nice gurur yaşatan ve Del Bosque döneminde Beşiktaş’ın da formasını giyen Akhisar teknik direktörü Okan Buruk’un, haklı-haksız ayırmaksızın (ki %90’ında haksızdı) her pozisyonda sanki evladı katlediliyormuşçasına verdiği, inanılması güç, teatral tepkileri vardı ki, naçizane fikrime göre bunca ‘antikalık’, böylesi bir isme hiç yakışmıyor. Muhakkak ki böylesi hareketleri kendine yakıştıran hocalarımız vardır bu ligde, ama Okan Buruk’tan bunu beklemezdik. Doğruya doğru.

Beşiktaş’a gelince;

  • Lens, bir kontra atak oyuncusu. Fenerbahçe’de geçen sezon başarılı olmasının esas sebebi, öyle bir sistemde oynatılmasıydı. Beşiktaş’ınki gibi düzenli bir set oyununda, hücumu çok aksıyor. Dahası, ilk yarıda iki nizami pozisyonu da, muhtemelen henüz adaptasyon sorununu atlatamadığı için, kötü harcadı. Şenol Hoca gereken değişikliği yaptı, ama gelecek için Lens pek umut vaat etmiyor. Mesele, kan uyuşmazlığı olsa gerek.
  • Benzer bir durum, Negredo için de geçerli. Pivot santrfor diye tabir edebileceğimiz bu büyük golcü, Gomez, Ba, Aboubakar veya Cenk tipinde bir oyuncu değil. Daha ziyade, Ohen, Ailton türüne yakın; yani topla birlikte hareket etmeyen, pozisyon alıp ileride bekleyen, ver-kaç oyununun bir parçası olmaktansa, veya defansa yardıma gelip diğer arkadaşlarıyla birlikte hücuma çıkmaktansa, en doğru yerde, yani ceza alanının içerisinde sürekli beslenmesi gereken bir son vuruşçu. Belki, ikinci yarıda o, takıma, takım da ona daha fazla adapte olabilir.
  • Penaltıyı Quaresma’nın kullanması hatalıydı. Bu işi Negredo yapmalıydı. Quaresma’nın kişisel istatistiklerini parlatmaya ihtiyacı yok, çünkü zaten (çoğu kez maç seçse bile) çok formda ve bu maçta da gayet iyi oynadı. Ama Negredo’nun bir an evvel bireysel olarak adını istatistik kağıdına yazdırmaya ihtiyacı var – olumlu yönde elbette. Nitekim golcüler için moral, her şeydir. Üstelik, penaltı kaçınca takımın yine tüm ritmi alt üst oldu ve 4-0 bitebilecek bir maç, 0-0 bitti. Tabi bunların, artık Beşiktaş ölçeğindeki bir takım için bahane olamaması lazım…
  • Tosic, muhtemelen dünkü maçın en iyisiydi. Gökhan ve Medel için de benzeri şeyler söylemek mümkün. Pepe’nin yokluğuna rağmen, uzun bir aradan sonra ilk kez kalecimizden ve defans hattından tümüyle memnun kaldım. Sonlardaki bir pozisyonda eğer şans yanımızda olmasa kendi kalemize gol atabilirdik, ama bu sadece şanssızlıktan ötürü olurdu.
  • Babel ve Cenk, mümkün olan her fırsatta ilk 11’de olması gereken isimler. Milli takım yorgunluğunu üstlerinden atamamış olsalar da, onlara duyulan ihtiyaç dün yine ispatlandı. Tolgay da özellikle sonlarda çok düştü. Oğuzhan hamlesi bir 5 dakika kadar önce yapılabilirdi.
  • Bitiricilikte büyük sorun yaşıyoruz. Talisca ve Babel’in ekstra işler yapmadığı yerlerde, set hücumlarını sürekli kanatlardan ortalarla noktalamaya çalışıyoruz, ama ceza alanı içinde etkili olmamız giderek zorlaşıyor. Özellikle de ligimizde. Çünkü istediğimiz noktalarda çabucak kalabalıklaşamıyoruz. Umarız bu, ileride başımızı ağrıtmaz.

Hakem ve Akhisarlı futbolcular ve de Okan Buruk hariç herkese – sonuçtan bağımsız olarak – tebrikler. Kötü bir maçtı, bu üç cenah da böyle istediği için kötü bir futbol oynandı. Beşiktaş’ın gücü ise, bunu değiştirmeye yetmedi…

 

Yazarın diğer yazılarına erişmek için tıklayın

mail: efe.ozenc@abcspor.com

twitter: @efe_ozenc

Youtube: @İmlacı

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Son Haberler

OLMUYOR

Bütün maçlarımız bıçak sırtı. Kalmadı kredimiz. Sürekli ölüm kalım için sahaya çıkıyoruz. Böyle olunca da öne geçmek şart stresi azaltmak için. Yapamadık...

Benzer Konular