Rahmetli anneannem 1913 Beşiktaş doğumlu. Fanatik dişi kartal… Baba Hakkı (Yeten) ile Çırağan Yokuşu’nda top oynamışlığı var. 19 Mayıs gösterilerinde stada ilk kez şortla çıkan Beşiktaş Atatürk Kız Lisesi öğrencilerinden birisi. Annesi Selanik doğumlu, o zamanki evleri Atamızın evine kapıkomşu. Birlikte erik ağacına tırmanma hikayelerini dinleyerek büyüdüm. Siyah beyaz televizyonun yayına başladığı 70 li yıllarda “iyi akşamlar” diye bültene giren haber spikerlerine mutlaka “iyi akşamlar evladım” diye karşılık verirdi. “Beni duyamadıklarını biliyorum ama olsun adet yerini bulsun” derdi. Televizyonda maçları hiç kaçırmazdı. Kimi tutuyorsun diye sorduğumuz zaman “kara donluları” diye cevap verirdi çünkü siyah beyaz ekranda kalbi hep siyah şort ve beyaz forma giyen Kara Kartal için atardı.
Sanırım 50 li yaşlarının sonuydu, evin koridorunda üst üste 4-5 takla attığını hatırlıyorum. Bir gece geç saate kadar eve dönmemişti, o zamanlar bırakın cep telefonunu evlerde sabit telefon bile yoktu. Dayılarım ve annem karakol, hastahane, çevrede ne varsa panik halinde aramaya başladılar. Gece yarısına doğru anneannem gayet sakin ve mutlu bir şekilde Kızıltoprak’taki evimize döndü. Kendilerini merakta bıraktığı için serzenişte bulunan ve nerede olduğunu soran 3 evladına bastı fırçayı, “bu yaştan sonra size hesap mı vereceğim be, bindim trene, Maltepe Stadı’nda lige terfi maçları vardı onları seyretmeye gittim” :))) İlk Milli maçımı 14 yaşında Selanik’te Yunanistan’a karşı oynadım. Seyahate çıkmadan önce “anneanne dua et Yunan’ı kendi evinde yenelim” dedim. Anneannem tebessüm etti, “orası bizim de evimiz evladım, hayırlısı olsun” dedi. O yaşta ne demek istediğini pek anlayamamıştım ama şimdi konuya detaylarıyla vakıfım. Bırakın Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ayırımını söz konusu milli maç bile olsa anneannem haktan, sportmenlikten yanaydı.
Köklerimiz Selanik’teydi, orası Osmanlı toprağıydı. Devletler düşmandı ama halklar dost, hatta akrabaydı. Hiç yabancılık çekmedik Selanik’te, herkes Türkçe biliyordu. Maçı 63-60 kazandık, dönüşte beni ölüm döşeğinde bekliyordu, son kez yumuşacık yanaklarını okşadım, vedalaştık, göçtü, hayran olduğu çocukluk arkadaşı Baba Hakkı’yı beklemek üzere tribünlerdeki yerini aldı. Bazen galibiyetler bile hayırlı olmayabiliyor.
Annem de bir Beşiktaş taraftarıydı ama fanatik değildi, ağabeyimin ve benim oynadığım takımları da desteklerdi, az Galatasaray forması yıkamadı. :))) Amatör atletti… Evden çıkar köşede rujunu sürer, fularından havalı bir başörtüsü yapardı. Ağabeyimin de benim de hiçbir maçımızı kaçırmadı. Şeref tribününe gitmez seyircinin içinde otururdu. Taktik verecek kadar iyi bilirdi basketbolu, tribünlerden bağırışı hala kulaklarımda “ne zaman alacaksınız rebound ları? rebound almadan maç mı kazanılır?” veya “e tabi geri koşmazsanız yersiniz feast break leri” :))) Annem antrenörümüzün bile işine karışırdı, utancımdan kulaklarım kızarırdı. :))) Allah rahmet eylesin…
Eşim Taciser Ülkü Levent hukukçu. Adalet etiği ve hakkın izinden şaşmayan bir avukat. Benim gördüğüm en iyi annelerden birisi. Çalışkan, becerikli, zeki, vatansever, çevresine ve ülke meselelerine duyarlı. Son derece sosyal ve etkileyici bir kadın.
Kızım doğuştan fanatik, yemin ederim biz ılımlı olsun diye gayret ettik ama Galatasaray diyor başka bir şey demiyor. Uçlarda olmak iyi değil, büyüyünce kendi kararını kendi verir diye düşünmüştüm ama yapacak bir şey yok… Elinde ay-yıldız dilinde Atatürk… Boyu 1.90 olacak, belki de gelecekte ay-yıldızı babası gibi göğsünde taşıyacak, ülkesini temsil edecek.
Neden mi bunları yazdım? Çünkü ben şanslı bir erkeğim. 4 nesildir hayatıma giren Cumhuriyet Kadınları bana çok şey kattılar. Allah Cumhuriyet Kadınlarını başımızdan eksik etmesin. Cumhuriyet Kadınlarının ve tüm dünya kadınlarının 8 Mart Kadınlar günü kutlu olsun. Bu vatana bu dünyaya nice hayırlı evlatlar yetiştirmeniz dileğiyle…