İtalya Milli Takım hocalığı yapmış olmanın Galatasaray’ı çalıştırma yetisinin referansı olamayacağını görmüş olduk. Temposuz oyuncuları tercih edip ağır oynamaktan şikayet etmek, aksayan futbolcularda ısrar etmek ve oyuncuları aslı mevkilerinde oynatmamak Prandelli’nin şaşkınlık yaratan tutumlarıdır!
Veysel sağbekte tutturamadı ve özgüvenini tamamen yitirdi. Önünde oynayan Olcan da 2’ye 1 yapacak bir destekçisi olmadığından tam verimli oynayamıyor. Dahası Tarık da solbek oynamak zorunda kalıyor ki, karar anlarında topu sağına alacağını sağır sultan biliyor. Yani bir oyuncudaki gereksiz ısrar negatif bir domino etkisi yaratarak diğer iki mevkinin de verimini düşürüyor.
Sneijder’in önce ön libero, akabinde 4.3.3’ün sol önünde yeralıp sağbeki kovalamak zorunda bırakılması da takım oyununa olumsuz etki eden unsurlardan. Bunun ortaya çıkardığı defansif zaafiyet de cabası!
Selçuk ve Burak’ın formsuzluklarına rağmen sürekli tercih edilmesi ise bir başka eleştiri konusu olabilir. Öte yandan bu maç, Tarık’ın “dehşet verici derecede” kademeye girme eksiği ve birtakım ciddi defansif zaafiyetlere sahip olduğunun tescillendiği oyun oldu. Ofansif özellikleri ve başka pozitif nitelikleri olsa da, sezon başından beri oynadığı kanattan Galatasaray’ın çöktüğüne şahit oluyoruz. Ayrıca Başakşehir’in ortadan bulduğu iki golde de Djemaili ve Selçuk’un bölgelerini kapatmadıklarını gördük.
Tüm bunların gölgesi altında Başakşehir maçında birkez daha Galatasaray’ın bir hücum aklına ve etkinliğine sahip olmadığı ve dolayısıyla gol pozisyonuna girmekte zorlandığı ortaya çıktı. En ironik nokta Prandelli’nin, Sneijder gibi bir süperstara sahip olmasına rağmen oyunu O’nun üzerine kurmamasıdır! Ortasahanın merkezinde forvet arkası oynatılıp, sağına ve soluna Olcan ve Bruma gibi iki fuleli ve adam geçen kanat oyuncusunu yerleştirmesi gerekirdi. Bu oluşum kesinlikle rakip defansların dengesini bozar ve gol tehditi oluşturabilirdi. Ancak belli ki İtalyan futbolunda daha statik ve al gülüm-ver gülüm oynayan futbolcular tercih ediliyor. Bunu Roma’lı Salih örneğinden de görebiliyoruz.
Sneijder, Melo, Muslera, Bruma ve Olcan’lı bir kadroyla önüne gelenden 4 yemek her hocanın becerebileceği bir iş değildir. Olsa olsa “İtalyan İşi” dir.