https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

FUTBOK!

Okunması Gerekenler

Türkiye’de seyircisiyle, yöneticileriyle, oyuncularıyla, basınıyla bir bütün olarak futbol ortamının esas isminin FUTBOK!!! olması gerektiğini düşünüyorum çünkü bizde olana futbol demek hem pek mümkün değil, hem de gerçekten bu sporu icra edenlere de haksızlık yapmış oluyoruz.

Son bir haftada yaşananlarla ilgili ufak tefek anımsatmalar ve yorumlarla ilerleyelim. Beşiktaş Başkanı Sayın Fikret Orman Beyefendi derbi öncesinde genel bir takım değerlendirmelerde bulundu. Eğer Fikret Bey Beşiktaş’ın başkanı olmasaydı, kendisi bu yorumları kahvede okey oynayıp yancısına çay ısmarlarken yapacak ve ona Fikret Bey değil, Fikfik, ya da çok çok Fiko diyecektik. Fiko başkan olunca Fikret Bey oldu ama yorumlardaki içerik, tutarlılık, mantık düzeyi arasında pek bir fark yok. Tek tek irdelemeye kalksak Fikret Bey’e de ayıp olur; bu kadar saçmalamayı yüzüne vurmamak gerekir koskoca başkanın. Artık bu kasaba politikacısı taktikleriyle maç öncesi ortam germelerden falan vazgeçilse diyeceğim ama başta dedik ya, futbok diye.

Tabii Fikret Orman böyle dangıl dungul bir açıklama yapınca Türkiye’nin iletişim gurusu Aziz Yıldırım da hemen aynalı sazan gibi atlayıp cevap yetiştirme derdine düştü. Aziz Bey’in iletişim konusundaki becerisi zaten herkesin malumu. Özellikle bu konuda çok üst düzey performans sergilediği için de klüpteki kimseye fırsat bırakmıyor. Ancak ve ancak kendisi orada yoksa, o zaman bu konuda klüpteki en yetenekli ikinci kişi olan Mahmut Uslu sazı alıyor. Bu ikilinin her bir demeci hariciyedekilere diplomasi dersi niteliğinde.

Maç oynanıyor, tribünler küfrediyor. Allah’tan Passolig’e geçtik de seksenbin kişilik stadda yirmibeşbin kişi küfrediyor, ya seksenbin küfretseydi? Bir musalla taşı, bir ana bacı Diyarbakır derken muhteşem Beşiktaş seyircisi bu sezon küfürlü tezahürattan dolayı dördüncü kez PFDK’ya sevkediliyor. Çok zekice bir tezahüratları da var geçen sene Galatasaray derbisinde birbirlerine giren Beşiktaş seyircisinin: Aziz Yıldırım şike yapsana! Bu tezahüratı yapanların hepsi tek bir beyin hücresini ortaklaşa kullanıyor diye tahmin ediyorum. Çürük malını kakalamaya çalışan LİgTv spikeri de bu futbok ortamını muhteşem derbi atmosferi diye anlatıyor.

Sahada rakibinin ayağını kıracak gibi vuran toynaklı, hakem faul çalınca öyle bir şiddetli itiraz ediyor ki, sanki hükümete darbe planını üstüne yıkmışlar. Mustafa Pektemek sevgi sözcükleriyle hitap ediyor: “A.K.Ç, s..tiimin evladı”. Veli Kavlak Emre Belözoğlu’nun gırtlağına sarılıyor. Emre hareketi iade ediyor. Slaven Bilic sırpça hakemin annesinin hatrını soruyor, ellerinden öperim diyor. Emre koridorda Bilic’e selam söylüyor.

Geçen sene neredeyse deplasman galibiyeti görememiş, yerlerde sürünen Mancini’nin Galatasaray’ını dahi geçemeyerek Fikret Orman’ın ağlayıp durduğu maddi zorluklara bir de Şampiyonlar Ligi gelirlerinden olmayı ekleyen Bilic büyük hoca, Beşiktaş ligin en iyi topunu oynuyor, harika süper mükemmel; gel gelelim antrenör bile olmayan(!) İsmail Kartal’a oyun olarak da skor olarak da yeniliyor. Beşiktaş iki maç kazanınca yere göğe koyamayan basında kimse demiyor ki yahu otuzyedinci ön eleme turundan buraya ne kadar zaman geçti, BJK erken form tuttu, bunun düşüşü erken olur, Türkiye’de iki kulvar götüremez bu takım diye. Ama yok, Bilic süper hoca, Beşiktaş süper takım. İki emekçi lafı etti diye çok sevilen Bilic’i ağzını İstiklal Marşı’nda oynattığı için çok sevilen Daum’a benzetiyorum. İkisi de kriterlerin ne olduğunu iyi anlamışlar, bu ülkede PR nedir çözmüşler. Tabii bu muhteşem Beşiktaş’tan kimi alırsın (yerli olarak; yabancı olunca bütün dünya pazar) takımına deyince cevap hiç kimse, ya da zorlamayla takım arkadaşının ağzına silah sokan Gökhan Töre. Yakışır futboka!

Bir diğer güzide klübümüz Galatasaray’da yönetim değişti ve aslında artık teknik ekip de değişti. Fenerbahçe’de nasıl kağıt üzerinde İsmail Kartal ve ekibi, realitede Aziz Yıldırım durumu söz konusu ediliyorsa, aynısını Prandelli ve Abdürrahim Albayrak için söyleyebiliriz. Yabancı sınırından en çok şikayet eden klübün futbol oynayan tek oyuncusu Sneijder’i de yedek bırakarak sahaya üç yabancıyla çıkmasını nasıl izah edeceğiz? Futbok oynayan Burak, Selçuk vs’nin (Abdürrahim yoluyla) ayar vermesi, parayı da biz alırız, lider de biziz, bu takım bizim mesajı değil midir? Bundan sonra Sneijder’in çeşitli vesilelerle yıpratılması ve gitmesinin sağlanması adımları var ki, zaten futbokun içindeki klasik hareketler bunlar. Hal böyle olunca Bundesliga’da sürünen 17 sıradaki Borussia Dortmund, Spor Toto Süper Lig’de averajla ikinci sıradaki Galatasaray’la maçında 1.10 galibiyet oranıyla oynuyor (beraberlik 6.3, GS galibiyeti 7.5).

Düne kadar büyük başgan, üstün yönetici, dahi finans adamı diye lanse edilen botoks güzeli Ünal Aysal’ın ardından teneke çalmalar, devri sabık yaratma haberleri de başladı elbette. Ne klüp çalışanlarının hırsızlığı kaldı, ne futbolcuları dolandırmaları. Bu haberlerin aylardır bilinmesi ama yönetim değişir değişmez çıkması da basınımızın şeref nişanı olsun.

Futboka katkı yapan daha nicelerinden bahsetmek mümkün. Ülkedeki komedyenler gibi, malzeme sıkıntısı asla çekilmez. Lafı daha fazla uzatmadan bu ortamdan beslenenlerin de durumdan gayet memnun olduğunu, dolayısıyla herhangi bir iyileşmenin beklenmemesi gerektiğini de belirtelim. Türkiye’de sayısı (maalesef) çok fazla olan kısa fıkralardan biri “TFF Başkanı Yıldırım Demirören” iken ne değişmesi, ne iyileşmesi?

ABCSPOR

Son Haberler

OLMUYOR

Bütün maçlarımız bıçak sırtı. Kalmadı kredimiz. Sürekli ölüm kalım için sahaya çıkıyoruz. Böyle olunca da öne geçmek şart stresi azaltmak için. Yapamadık...

Benzer Konular