Futbol konuşmanın zor olduğu bir dönemde lige döndük mecburen. Ben de belki de ilk ve son kez yaşadığımız Bodrum deplasmanında tribündeki yerimi aldım. Bodrum’un küçük stadı Fenerbahçe maçında tabii ki dolmuştu. Pozitif ve yapıcı tribünleri ellerinden geldiğince maça renk kattılar. Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye bağırırlarken ben de onlara eşlik ettim coşkuyla.
Sahada da istekli bir takımları vardı ancak oyuncu kalitesi olarak geride kaldıkları barizdi . Bu kalitesizlik bol pas hatası olarak sahaya yansıdı. Attıkları penaltı golü sonrası direnemeden hemen tekrar geriye düşmeleri ve as kalecilerinin yokluğunda acemi yedeğinin yaptığı hata şanssızlıkları oldu.
Bu kadar kötü yönünü söyledim Bodrum’un ancak haftalardır gol yemeyen bir takım oldukları da unutulmamalı. Sahaya iyi yerleşiyorlar ve fazla boşluk bırakmıyorlar aslında. Ne olursa olsun bu takıma karşı ilk devre 4 gol atıp fişi çekmek değerli.
Öte yandan kötü olan ise bu kadar kısıtlı kapasitesi olan bir takımın sahamıza bile gelmeye mecali yokken 1-1’i bulmasını engelleyememek. İkinci devre yine pozisyonlara girmelerine ve 2.golü atmalarına izin vermek. Elbette Galatasaray ile yapacağımız kupa maçını düşünerek oyunu rölantiye almamız anlaşılabilir ancak yine de farkı artırmak olurdu bize yakışan bu kadar kalite farkı varken.
Tabii oyuncular özelinde en çok konuşulacak konu Talisca ve En Nesyri varken 4 gol bulup Dzeko ile Tadic girince gol bulamamamız olacak. Biliyorum çoğunluk Dzeko ile Tadic’i eleştiriyor ve onları el freni olarak görüyor. Ben de geçen sezon olduğu gibi ligin ikinci yarısında yaşları gereği tempolarının düştüğüne katılıyorum. Ancak hem kalite hem de karakter olarak üst düzey oyuncular olduklarını, hamle oyuncusu olarak ta (bu maç ölçü değil) Fenerbahçe’miz için değerli olacaklarını düşünüyorum.
Ancak esas değerli olan elbette yarın Galatasaray’ın Beşiktaş karşısında puan kaybetmesi. Bu yaşanırsa tekrar ümitleniriz, olmazsa da lig için beklentimizi artık iyice aşağıya çekebiliriz.
mail: alp.eralp@abcspor.com
twitter: @alperalp72
