https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

HAVUZDA KİM BOĞULDU? SPORCULAR MI 80 MİLYON MU?

Okunması Gerekenler

BURAK BELGENSutopu Milli Takımımız, Barcelona’da düzenlenen 33. Avrupa Şampiyonasında spot ışıklarını üzerine çevirdi.

Maçlarımızı seyretmeyen ya da skorlardan bi-haber halkımız ilk bakışta “aaa madalya mı aldık, ne güzel” diye düşünebilir ama yankı uyandıran şey; başarıdan ziyade, 3 karşılaşmada yenen 72 gole karşılık atılan sadece 8 gol ve bu skorlar cidden irdelenmesi gereken bir konu!.

Baktığınızda ülkemizin amiral gemisi spor kulüplerinden Galatasaray haricinde bu branşta yer alan yok. Bir de ENKA sağolsun, onları da pas geçersek, bütçeler çok kısıtlı, oyuncular bu işi profesyonel değil amatör bazda yapıyorlar ki, kazandıkları paralar (kontratlarında yazanların bile ne kadarını alabiliyorlar o da tartışılır) o kadar cüzi ki.

Ligimizde senede en çok kazanan oyuncunun aylık 1000 doları bile geçemediği, tepe 15-20 oyuncuyu çıkartırsak da çoğunun ayda 100-200 doları bile bir arada göremediği, amatör ruhla yapılan bir spor dalı bu.

Kimse tabii ki onlardan bir Sırbistan, Karadağ ya da Macaristan gibi zirveye oynamalarını beklemiyor ama bu 3 karşılaşmada alınan sonuçların da tüm ülkeyi üzdüğü bir gerçek.

Peki nedenleri ne? Niye başarılı olamıyoruz? Başarı olan ülkelerle farkımız, eksiklerimiz neler ve bundan sonra çizilecek yol haritası ne olmalı?

Şimdi sanki diğer her spor branşında en iyi ülkeyiz de “sadece sutopu eksik halkamız” gibi düşünülmesin ama buna yüzmeyi de dahil ederek, en azından su sporları özelinde parlak bir ülke istatistiğimizin olmadığı aşikar.

Tabii ki biz spor kültürü olan bir ülke değiliz. Futbol harici, hadi biraz da basketbol diyelim.. Bu iki dalı çıkartırsak; halk arasında Olimpiyat sporları için 100 sorulu bir anket yapılsa, her soruya çok net cevap verebilecek 80 milyondan 80 kişi çıkar mı şüpheli..

Ama herşeyden önemlisi; çalışmayı sevmiyoruz. Disipline edilmek yapımıza ters. Tabii ki her sporda alfabenin ilk kelimeleri; sistem ve çalışmak ama “Sutopu bilimsel olarak yapılan çalışmalar sonucunda açıklanan verilere göre” dünya genelinde dayanıklılık ve zorluk seviyesinde Buz Hokeyi’nden sonra en zor spor dallarından biri hatta belki de ikincisi..

Her sporun kendine göre 1001 zorluğu var ama Sutopu o kadar çok detayı aynı pota içinde barındırıyor ki; fiziksel temasın ön planda ama aynı anda hem su hem rakip ile mücadele ediyorsun. Bunun yanında topu kontrol edip kısa sürede rakip baskısına rağmen hedefe ulaştırma zorunluluğu var. Sporcuların hem çok ama çok sağlıklı bir vücut yapısına sahip olmaları lazım hem de psikolojik olarak tam konsantre şekilde sahaya çıkıp, dirençli bir fizyolojiye sahip olmaları ve koordinasyon, pratik çözüm bulma, hızlı karar verebilme ile  takımdaşlık gibi kavramlar da bu sporun olmazsa olmazı..

Mağlubiyetlerden çok alınan farklı skorlar ülke genelinde bir infial yaratmış da olsa, aslında bardağın dolu tarafından bakarsak, Türkiye’nin kadınlarda 20 ülke arasında ilk 12, erkeklerde ise 27 ülke arasında ilk 16’da yer alarak Avrupa Şampiyonası’na katılma hakkı elde etmesi ve hem kadınlar hem de erkeklerde bunu gerçekleştiren sadece 11 ülke olmasını da eklemezsek olmaz.

Konumuz erkekler olduğu için, erkeklerin yaş ortalamasının da sadece 22 olduğunu (hem en genç takım bizdik hem de en fazla 20 yaşından genç oyuncusu olan takım – tam 4 oyuncumuz vardı) ve en az 2-3 şampiyona daha yaşayıp, pişip tecrübe kazanıp kendilerini geliştireceklerini söylemek (en azından hayal etmek) çok mantıksız değil.

Avrupa Şampiyonası’nda yer alan erkek takımların tamamına yakınının profesyonel Sutopu oyuncularından oluştuğunu unutmayalım ve “bizimle birlikte sadece ve sadece 3 ülke amatör olarak oynadı” da gözardı edilmemesi gereken başka bir konu.

Madalyonun diğer tarafına; yani işkembeden sallayan bize, halka dönersek. X bir maça kaç kişi gidiyor, oyuncuların eş-dost akrabaları haricinde tribünlerde 10 kişiyi bulmak bile çok zor hatta 80 milyon genelinde o gün bir milli maç olduğundan bile haberdar mıyız şüpheli..

Mesela son Avrupa şampiyonası elemesi maçında Ukrayna ile Enka tesislerinde yapılan maçı, akrabası havuzda olmayan ve genç sporcular haricinde kaç kişi izlemiştir acaba bilen var mı? 3-5, hadi biraz daha abartalım 10-15..!

Sevgili basınımız ve “branş farketmeksizin” aman kötü bir sonuç olsun da sallayalım diye Jaws gibi aportta bekleyen sosyal medyamız, 1943 yılında kurulan, yüzme ve sutopunun en köklü kulübü İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nün Ortaköy’deki (İ.Y.İ.K) tesisleri hiçbir alternatif gösterilmeksizin 2006 yılında elinden alınmasında nerelerdeydi mesela?

Her yılın 24 Temmuz gününde kuruluş bayramını kutlayan İ.Y.İ.K gibi (bu kulüp mazisinde uzun yıllar bugün 20-25 fark yediğimiz ülkelerin takımlarını dize getirmişti) bir sporcu fabrikasının tesissiz kalmasının, ligde başa güreşen bir takıma sahip olamamasının irdelenmesi gerekmez mi? Yazmayı-çizmeyi geçtim, içinizde bunu duyan bile oldu mu acaba?

Takımların altyapıya önem vermesi ve bunun federasyon tarafından desteklenmesi bu işin olmazsa olmazı. Yani uzun vadeli plan bizim kültürümüze ters ama mecburuz, profesyonel bir organizasyon şart! “Musluğun başındakilere, Federasyon Başkanından yönetimdekilere ve spor kulüplerine lafım yok, onlar ne yapsın” diyorum zannedilmesin AMA medya desteği nerede mesela?

Maçların yayınlanabileceği, halkın ilgisini uyandıracak bir platform yok!. Yurt dışında, Yunanistan’da bile sporcular GQ dergilerine kadar konu oluyorlar (komşuda sutopu neredeyse basketten sonra ikinci spor). Bizde sokakta gezen milli sporcuyu bile tanıyacak kişi sayısı bir elin parmağını geçmez!.

Medyanın (içine sosyal platformları da katarak) Avrupa Şampiyonasına katılma başarısı gösteren takımlarımızı onore etmeyip, konu bile olmazken, başarısızlıklarda her skoru “sanki sevinircesine” yazması da kreması!

İddaa ediyorum; bu 3 maçı da kazanmış olsak, bu kaybettiğimizin 1/10’i kadar ilgi çekmezdi bile!!

Sponsor destekleri nerde? Bu sporu profesyonel olarak yapmak isteyen gençler “ya aç kalırsam” korkusunda haksızlar mı? Çok iyi antrenörler, tesislerimiz var mı? Daha kendi ligimize bile bir sponsor ismi bulamazken, biz işin sonuç kısmına ve adettendir diye eleştirmeyi çok severiz milletçe ama “biz ülke olarak ne verdik ki ne istiyoruz “ diye bir soru sorsam, yüzü kızaran olur mu acaba?

Bir de şunu eklemezsek olmaz; şampiyonayı 15.sırada bitirdik diye dalga geçip yerin dibine sokuyoruz sporcularımızı.  Bir istatistik çıkartıp sutopu spor genelinde kaçıncı sıradadır diye incelesek, üstünde olduğumuz branş sayısı “ülkenin olmazsa olmazı, spordaki amiral gemisi futbolda dahil!” kaçtır acaba bilen var mı?

Mesela herkesin hayalinde ülkemizde bir Olimpiyat düzenlemesi var ama ben kendi adıma “rezil olmaktan” çok ama çok korkuyorum! 3-5 popüler sporu çıkartırsak, diğer her dalda 20-30 kişinin seyredeceği bir şampiyona olacak ve milyarların seyrettiği yarışmalarda bomboş tribünlerle tüm dünyaca “Olimpiyat senin neyine” diye ti’ye alınacağız endişesi fazlasıyla hakim bende maalesef!.

Yani bir başarısızlık varsa ki var, yoruma bile açık değil belki ama.. Tabii ki sorumluluk ve ana suçlu halk olmasa da, muhalefet anlamında dünyadaki “açık ara 1 numara” ama iş icraata geldiğinde 3 maymunu oynayan, daha düne kadar (hatta çoğu bugün de sayamaz eminim!) 3 milli sporcu say ya da x bir Avrupa Kupasında son şampiyon kimdi diye sorsan,  hatta sporun temel ruhu Olimiyatlarda 2016’daki finali kimler oynadı diye devam etsek, ağzını dahi açamayacak minimum %95’lik bir güruhun ve sevgili basınımızın da bu çorbada tuzu olduğunu unutmayalım!

Yazımı da şöyle bitireyim; ben sistemsizliğe, tembelliğe, uzun vadeli planlara olan nefretimize sonuna kadar karşıyım yani bu işin sorumluları (geçmiş spor bakanlarından federasyon başkanlarına, yönetim katından, spor kulüplerine) kendilerini sıyırmaya hiç ama hiç kalkmasın ama aynı şekilde, işin sadece eleştirme kısmında, attı mı mangalda kül bırakmayan, gel bir ucundan sen de tut dediğinde uçarcasına uzaklaşan halkımıza yani “ben de dahil” hepimize gelsin bu yazı..

“Ya bu seçimlerde hep oy çalınıyor, eee gel sen de dur bir sandık başında da sahip çık. Ooooo kim uğraşacak şimdi, 1 günümü orada yiyemem”

Bilmem anlatabildim mi?

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: burak.belgen@abcspor.com

twitter: @BurakBelgen

Son Haberler

QUADRUPLE-DOUBLE, NBA TARİHİNDE SADECE 4 KEZ

NBA'de double-double hemen her maç, triple double'da her sezon onlarca kez gördüğümüz istatistiklerdir. Peki ya quadruple-double ? 350 bine yakın oyuncunun...

Benzer Konular