Hamburg Almanya’nın en büyük ikinci şehri, Antwerp ve Rotterdam’la birlikte Avrupa’nın en büyük 3 limanından biri. Sankt Pauli ise bu limana yüzyıllar boyunca ev sahipliği yapmış tartışmasız Almanya’nın en renkli semti.
Türkiye’deki genel kanının aksine Hamburg limanı ve şehri deniz kenarında değil Elbe nehri üzerine kurulmuştur. Asırlar boyu Sankt Pauli’deki limana ( Landungsbrücken ) demirleyen gemilerin getirdiği mallar daha küçük teknelerle Speicherstadt denilen bölgedeki depolara taşındı. Tabii gelişen teknolojiyle limanın yeri değişti artık St. Pauli sadece küçük gezi teknelerine ev sahipliği yapıyor.
800 yılı aşkın süre boyunca gemici ve denizci akınına uğrayan semt zaman içinde yüzlerce bar, gece kulubü ve randevu evlerinden oluşan dev bir eğlence merkezine dönüşür ve bu işçi sınıfı tarafından 1912 yılında Sankt Pauli spor kulubü kurulmuş olur.
Bundan 25 yıl önce ise Pauli’nin aksine şehrin en elit semtinde ( Rothenbaum ) tamamı zenginlerden oluşan bir topluluk ise 1887 yılında Hamburg ( HSV ) kulubünü kurar.
Bu zengin fakire karşı durumu akıllara ister istemez River Plate – Boca Juniors rekabetini hatırlatsa da sportif başarı ve maddi anlamda Hamburg rakibinden çok çok önde olduğu için burada daha çok bir kültürel çatışma var diyebiliriz.
Endüstriyel futbola direnen kulüplerin adeta simgesi haline gelen St. Pauli’nin dünya çapında 8 milyondan fazla taraftarı olduğu düşünülüyor. Tamamı sol görüşlü olan Pauli taraftarları için sportif başarı hiç bir zaman ilk hedef olmadı. Çoğu taraftarı 2. Ligde olmak rahatsız etmiyor, onlar farklı bir misyonları olduklarını düşünüyorlar ve bunu da çeşitli yardım projeleriyle, Fifa’nın kabul etmediği ülkeler arasında Dünya Kupası düzenlemek gibi aktivitelerle defalarca gösterdiler. Ama tek bir olmazsa olmazları var o da şımarık Hamburg’u yenmek.
Hamburg ise 80’lerin başında Kevin Keegan, Magath, Kaltz ve Hrubesh’li efsane kadrosuyla Şampiyon Kulüpler Kupası galibiyken sürekli irtifa kaybederek geçen sene itibariyle kendini ikinci Bundesliga’da buldu ve yıllar sonra tekrar St. Pauli’ye rakip oldu. Ben Pauli taraftarı olsam da itiraf etmeliyim ki 57.500 kişilik stadyum ve sınırsız maddi imkanla ikinci lige büyük geliyorlar ve bu sene tekrar birinci Bundesliga’ya çıkacaklardır.
İki takım taraftarı arasında büyük bir uçurum var, Hamburg taraftarı maddi gücü yüksek, herkesle arasına mesafe koyan soğuk bir yapıya sahipken Pauli taraftarı ise her daim coşkulu, herkesi kabul eden bir yapıya sahip.
Taraftarlar arasındaki rekabet yeme-içme kültüründe de etkisini gösterir. Hiçbir Pauli taraftarı Holsten marka bira içmezken, hiç bir HSV taraftarı da Astra içmez. Hamburg taraftarı trenlerle stada gelip kurulan standlarda yiyip içerek maçı beklerken, her Pauli iç saha maçında stadın yanındaki boş alana kurulan bir sahne önünde amatör gruplar sahne alırken kendi yaktıkları mangallarla maç saatini beklerler.
Genelde ayrı klasmanlarda yer almalarına rağmen, bu iki takım bu akşam 102. kez karşılaşacaklar, şu ana kadarki maçlarda 59 galibiyetle HSV’nin ezici üstünlüğü var, Pauli rakibini sadece 19 kez yenebildi.
Taraftarlar arasındaki husumet 2014 yılında Almanya’nın dünya şampiyonu olduğu geceki kargaşadan yararlanan 100 kadar Hamburg taraftarının Pauli’lilerin bir mekanını basması ve onlarca taraftarı yaralamasıyla tavan yaptı.
Maça St. Pauli ev sahipliği yapacak. Semtin merkezinde bulunan Millerntor stadyumunda bir olay yaşanmaması için iki yıl evvelki G20 zirvesinde yaşananlardan ağzı yanan Hamburg polisi çok sıkı güzenlik önlemleri alıyor.
Bu arada Fenerbahçe’nin eski oyuncusu Deniz Barış ve Max Kruse bir zamanlar Pauli forması giyerken, Tolgay Ali Arslan ise yıllarca Hamburg için mücadele etti.
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
mail: emrah.seber@abcspor.com