https://abcspor.com/wp-content/uploads/2020/11/ataturk.jpg

GÜNEY KORE OKÇULUKTA NEDEN ÇOK İYİ ?

Okunması Gerekenler

Okçuluk sporunun beşiği İngiltere ve İskoçya, ama çok net bir şekilde Güney Kore dominasyonu görüyoruz. Özellikle 2012’den sonra, “tek kadınlar-tek erkekler- erkekler takım-kadınlar takım ve karışık takımlarda” son 3 olimpiyattaki 15 altın madalyanın 14 tanesi, milli sporcumuz Mete Gazoz harici Güney Korelilere gitti.

Hele tek kadınlardaki siklet farkı!.. 1980’den sonra sadece 1 kez Çinli sporcu kazanırken (o da Asyalı), diğer 11 Olimpiyatta 10 altın Güney Koreli sporcuların oldu.

Bireysel spor disiplini sürprize çok açık. Onun içindir ki; Olimpiyat tarihinde ne tek erkeklerde ne de tek kadınlarda üst üste 2 kez kazanabilen sporcu olmadı bugüne dek!

** Çok geniş ve birbirine yakın kalitede sporcu havuzu

Bunu kırabilen ülkeler; bizden Mete Gazoz, Amerikalı Brad Ellison, Hollandalı Mike Schloesser örneği gibi, en fazla 1’er alfa çıkartabilirken, Kore’de birbirine yakın kalitede minimum 8-10 okçu olduğundan, bireyselde değil ama takım sporlarında (anormal birşeyler olmadıkça) sürprize müsaade etmiyorlar.

Daha da açarsak; dünyada en iyi ok atan 10 kişi dersek, en az 5 tanesi Güney Kore’den çıkar (aynı basketbolda en iyiler kim dersek; Sırp Jokic- Sloven Doncic-Yunan Antetokoumpo gibi yıldız Avrupalılar da var ama takım olarak her zaman Amerika en önde örneği gibi) ve bu da özellikle takım sporlarında onları çok daha öne atıyor.

Kore’de 40 erkek 40 kadından oluşan bir milli sporcu havuzu var (yani milli takım kampları bizdeki gibi 5-10 kişiden değil, neredeyse 100 kişiden oluşuyor). Bu 40 kişi içindeki makas o kadar dar ki.. Mesela; 720 üzerinde atıyorlar.. 650 üstü iyi, 670+ çok iyi dersek; en tepedeki 691 attıysa, 20’nci sıradaki 680 atabiliyor!

Bizden örneklersek; Mete mesela 691.. Ona en yakın Ulaş bu seneki ortalaması 660. 3’ncü Abdullah 640’larda.. Hele 3’den sonrası 620’lerde yani 1 ile 4 arası makas 70 puan!

** Masa başındakiler de okçuluktan gelme

Her sene 1000’lerce çocuğa okçuluk kursu ve bursu veriyorlar. Oradan 100 kişi seçiliyor ve içlerinden belki sadece 5-10 tane alfa çıkıyor ama geride kalanları da harcamıyor ve sahada değil masa başında (tasarımcı, rg, tester, hakem, teknik görevli) değerlendirmeye devam ediyorlar . İnanılmaz bir sanayi var ve “Amerikan markası Hoyt haricinde” en büyük 3-4 okçuluk firmasının 2’si onların (Win& Win ve Fivics).. Ve bu spora başlayan, ilerleyen çocukta da, ‘ya başaramazsam diye gelecek korkusu’ olmuyor.

Yani senin yayını, malzemeni üreten kişiler okçuluktan gelme… Bu teknik detay o kadar önemli ki!..

** Bu ezici dominasyonun temel nedenleri

Öncelikle bunu belirtmezsem olmaz. Yazıyı yazarken, bu spora senelerini vermiş, piri Mehmet Ergin hocayla da konuştum ve söyledikleri gerçekten enteresan..

Bunun yetenek ve çalışmak, çalışmak, çok çalışmak haricinde, birçok nedeni daha var ve biz birkaçını sizlere kısaca anlatmaya çalışalım..

** Olimpiyatlar ya da büyük şampiyonalar öncesi, diğer ülkelere nazaran öyle benzersiz eğitim metodları var ki, bu sistematik çalışma yetenekle birleştiğinde başarı kaçınılmaz oluyor.

** Önce “kimsenin giremediği ve çıkamadığı” kapalı devre bir alanda her yarışma öncesi kampa alınıyorlar. Bu kamp alanının özelliği okçuluk müsabakalarının yapılacağı alan ile (hangi ülke, hangi şehir ise) rüzgar gibi iklim koşulları yönünden de benzerlik göstermesine dikkat ediyorlar.

** Belirlenen kamp alanına müsabakaların yapılacağı yere benzer bir saha kuruluyor. Alpler’de rakım yüksek (Utah’daki dünya şampiyonası yüksek rakımda mesela) diye, Mısır’da hava çok sıcak (sıcak yerde yapılacak yarışmalara alışsınlar diye) diye, İngiltere yağmurlu diye (çok şiddetli şekilde olmadığı sürece yağmurlu havada yarışlar durmadığından), oralarda antrenman, kamp yapıyorlar.

** İleri teknoloji kullanımı

** Ve bir önemli detay da; sporcuların Hyundai tarafından geliştirilen robotlara karşı antrenman yapmaları. Robot sensör ve kameralarla atış yaptığı için sporcular doğal olarak kusursuz bir makineye karşı yeniliyorlar tabii ki ama kendilerinden güçlüyle oynaya oynaya, ister istemez seviyeleri yükseliyor. Polislerin balistik incelemelerde kullandıkları silah sistemleri gibi, ince ayarları, mermilerin nerden nereye nasıl gittiğini hesaplayan bir sistem benzeri..

** Buna ek olarak okçuların atışlar sırasındaki kalp atışlarını yüzlerinden kamera ile takip eden bir sistem kullanarak sporcuların stres yönetimlerini sağlıyorlar. Kalp atış hızını düşürme de aslında yanlış bilinen birşey. Bazıları yüksek kalp atışında daha iyi atarken bazıları düşükte çok daha başarılı. Bu sistem “kimin kaç kalp atışında pik olduğunu” belirleyip, o sporcuyu ona göre yetiştiriyor.

** Onlarca terapiden geçiyorlar ve birçok spor psikolojisi teknikleri gibi eğitimlerden ve asıl en önemlisi bu; bıkmadan usanmadan, sanki ilk kez yapıyormuş gibi defalarca tekrar ediyorlar. Ve kamplarda masör, psikolog, mentör, performans arttırma, vücudu doğru kullanma, geliştirme hocaları, hepsi ayrı, sadece o kategorinin master’ları..

** Eğiticiler, eş dost, hükümete yakın torpilli insanlardan değil, gerçekten bu işin master’larından oluşuyor. 

** İlkokullardan başlayan scout sistemi ve bilgi akışı

Çok genç yaşta, hatta bircok ilkokulda başlayan bir sistem var ve oralarda başarılı olan sporcular radara alınıp, kaydediliyor ve hemen yetkililere haber veriliyor. İşin piri scout ekipleri gelip daha 10 yaşına gelmemiş çocuğu bir kez daha hedef testine sokuyorlar. Orada da sporcu ışığını gördülerse, artık sıra psikolojik testler, kalp atışı hızlanmaması, konsantrasyon ve cesaret-risk testlerine geliyor. Ve oradan da bir üst level olan, sporcu adayı havuzuna giriyorlar.

** Çalışmak-çalışmak-çalışmak..

** Günde 400 ile 500 arası ok atıp, artık otomatiğe bağlamak. Bazen hedef karanlık iken, hedefe odaklanma testleri de çok güçlü ve zor bir eğitim programı. Bazen arkalarından çalınan ani bir korna, birden açılan müzik sesi, bir anda yükselen uğultu gibi olağadan dışı bir şeye karşı odağını, kalp ritmini kaybetmeme…

** Sponsorluğun Önemi… Bizde sponsorluk başarıdan sonra ortaya çıkıyor halbuki olması gereken başarı için sponsor olunması !..

Kaliteli malzeme çok pahalı, maalesef Türkiye’de bu masraflar ailelerin sırtına binmiş bir yük. Yani ailesi fakir bir çocuğun, istediği kadar yetenekli olsun, bizim ülkemizde tepe yerlere gelmesi “sponsorsuz” imkansız gibi. Yayı, ok setleri (bunlar ayrıca aşınan ve zamanla değişmesi gereken şeyler), mecburi kulüp üyeliği, kota veren TSF yarışmalarına katılma paraları ile senelik minimum 1-1.5 milyon tl’lık bir bütçe çıkıyor çünkü !!. Kore’de ise hem devlet, hem onlarca güçlü sponsor sayesinde (Hyundai mesela), bu spora gönül vermiş ya da verecek çocukların cebinden hiç para çıkmıyor ve bu sporla ilgilenecek potansiyel sporcu bazını inanılmaz genişletiyor.

** Bu arada Kore geleneğinde erkek okçular 1 metrelik hedefe 145 metreden atıyorlar ama Olimpiyatlarda hem hedef daha büyük hem de mesafe çok daha kısa (1 metre 22 santim ve 70 metre). Bu da ilginç bir bilgi…

Fazla uzattık belki ama aslında espri değil tersine bence çok kısa bile geçtik bu başarıya giden yolu özetlerken. O kadar çok detay var ki, kalıcı başarı da aslında bu detaylarda gizli.

İleride belki tek erkeklerde ne olur bilinmez ama, özellikle tek kadınlar ve takım yarışmalarında, Güney Kore’nin zirve yürüyüşü daha uzun bir süre devam edecekmiş gibi gözüküyor.

Yazarın diğer yazıları için tıklayın

mail: burak.belgen@abcspor.com

twitter: @BurakBelgen

 

Son Haberler

MAKYAJ DÖKÜLDÜ

MAKYAJ DÖKÜLDÜ Sezonun henüz başı yol kazaları olur, olur olmasına ancak bile bile lades olmaz. Perşembe’nin gelişi belliydi ancak transferi geciktirenler,...

Benzer Konular