Kırk dakikalık hikayenin son topuyla kazanmak çok lezzetli oldu.
Kim derdi ki, neredeyse bir sezona sığacak hataların bir maça denk geldiği gece de kazanmak harika bir duygu olsa gerek. İşte bu noktada takımın birlikte mi yoksa bireysel performanslarla mı ayakta kaldığını düşünmeli ve ona göre geleceğe yön vermeli.
Maçın özelinde beklenen katkılar Vesely, Pierre, Barthel ve Guduriç’ten gelirken, Lorenzo’nun papatya falı misali katılımı, kaptan Melih’in vücut dilinden bile anlaşılan mutsuzluğu, büyük yıldız olarak bildiğimiz, tanıdığımız Nando de Colo’nun henüz sezona başlamamış muamelesine rağmen gelen galibiyet çok değerli oldu.
Kızılyıldız’ın ürettiği sayıların yarısından fazlası üç sayı ve serbest atış çizgisinden gelirken Fenerbahçe Beko tarafında Igor Kokoskov’a belki de söyleyebilecek, eleştirebilecek nitelikte bir çok söz varken hakkını da teslim etmeliyiz. Çünkü sarı lacivertlilerin üç sayı çizgisinden gece istatistiği 6/22 olurken, yirmi iki atışın yirmisinin tertemiz ,bomboş atışlar olduğunun farkında olmalıyız.Bizim farkında olmamız hiçbir şeyi değiştirmez acaba oyuncular buldukları bu kadar boş pozisyonları nasıl hovardaca harcıyorlar ? Neden konsantrasyon eksikliği yaşanıyor ? ya da başka problemleri çözmekte niye başarılı değiller ? neden iki oyun kurucu Bobby ve Alex Perez sapasağlamlarken her ikisi de on iki kişilik kadroda yer bulamıyorlar ve Nando, Lorenzo, Guduriç gibi asıl pozisyonları 2-3 olanlardan devşirme oyun kurucular yaratılmaya çalışılıyor ?
Sorular çoğalabilir örneğin oyun içinde sürekli yaşanan inişler, çıkışlar nerede, ne zaman yaşanacağı tahmin edilemeyen kaoslar, çift sayı hanelerde önde girilen son dakikalarda kaybedilen maçlar ve bunlara rağmen hızlı, acele, geçiş hücumları, erken atışlardan vazgeçilmiyor.
Yine bir soruyla yazıyı bitirelim, bu kadar gelgitli oyunlara rağmen kazanılabiliyorsa acaba topun kıymetini bilerek oynamak durumu daha iyiye götürür mü?
mail: omer.kocsan@abcspor.com
twitter: @omerkocsan