Club Brugge boy ortalaması 182 cm…
Beşiktaş boy ortalaması 180 cm…
Brugge defans dörtlüsünün boy ortalaması 185 cm, Demba Ba’nın boyu 189cm…
Beşiktaş defans dörtlüsünün boy ortalaması 178 cm, De Sutter’in boyu 192 cm…
Bu maç hakkında başka hiçbir istatistiğe gerek duymadan sadece bu istatistiğe bakılsa bile Beşiktaş’ın belki ne yapması gerektiği değil ama ne yapmaması gerektiği ortaya çıkardı. Uzun toplarla havadan oynama, duran top verme!
Uefa Kupası TOP16 turunda tabii ki bu bahsettiğim veri tek başına turu geçmek için asla yeterli olamaz, fakat Brugge gibi fizikli ve atletik oyunculara karşı Gökhan Töre, Tolgay, Oğuzhan, Opare gibi “pırpır”, topu ayağına yakıştıran ve hızlı paslarla savunma dengesini bozabilecek oyuncularınız varsa bunları bu özellikleriyle kullanmanız ve mutlaka ama mutlaka yerden ve hızlı paslarla oynamanız gerekir.
Oğuzhan’ın form seviyesi bu maç için yeterli olur muydu tartışmaya tabii ki açık, belki de Biliç kendisine bu yüzden güvenemedi ancak doğru oyun takımın alışık olduğu oyundu. Oysa ki Beşiktaş maçın tamamını iki sezondur alıştığı formasyonun dışında, forvet arkası olmadan ve iki santrforla oynamaya çalıştı. Biliç’in hesabı belli ki Demba Ba’nın indireceği toplar veya açacağı alanı Pektemek, Olcay ve Töre üçlüsüyle kullanmak üzerineydi, ancak 1,85’lik Duarte ve 1,90’lık Meunier arasında Demba Ba’nın kaybolma ihtimalini öyle görünüyor ki tamamen göz ardı etmiş.
Bundan daha da vahimi, ilk yarıda bas bas bağıran Pektemek-Oğuzhan değişikliğini yapmaması oldu. Zaten sezon boyunca orta istatistikleri çok da iç açıcı olmayan Beşiktaş kanat oyuncuları ve bekleri (haklı olarak) bu stoperlere ve savunma dörtlüsüne rağmen isabetli orta yapmakta iyice zorlandılar.
Elenmekte en büyük sorumluluğu hocaya yüklemek tabii ki adettendir, ancak bir söz de taraftara ve futbolculara söylemek lazım geldiğini düşünüyorum. Liverpool’u eledikten sonra neredeyse tüm spor kamuoyunda “Liverpool gibi takımı eleyen bunları haydi haydi eler” gibi bir hava vardı. Bu hava futbolculara da sirayet etmiş gibi göründü benim gözüme. Liverpool maçlarındaki rakibi ısırma isteği ve hevesini ben 180 dakika boyunca futbolcularda göremedim. Taraftar da statta sanki daha maç başlamadan galibiyet kutlamaya gelmiş bir havadaydı.
Eğer böyle değilse kusura bakmasınlar, bununla beraber bu havayı dağıtması gereken de yine hocadır. Aynı Fatih Terim’in 17 Mayıs belgeselinde Diyarbakırspor maçı devre arasında şampiyon Galatasaray oyuncularına “Nedir bu haliniz?” diye bağırması veya Aykut Kocaman’ın “Vktoria Plzen’i çok gözümüzde büyütmüşüz” diyen Caner’e “5 tane atsaydınız o zaman?” diye çıkışması gibi. Taraftarların ayağı yere basmayabilir, bu da oldukça normaldir zira taraftar doğası gereği coşkuludur, fakat oyuncuların ayağının yere basmasını sağlaması gereken de yine hocadır.
Velhasıl, Beşiktaş Liverpool turunda ne kadar doğru davrandıysa bu turda da o kadar yanlış davrandı ve sonuç olarak kaybetti. Ben Beşiktaş’ın Brugge’e elenmesinin Liverpool’u elediği gerçeğini örtmemesi gerektiğini ve bu genç, öğrenmeye azimli takımın kredisinin Beşiktaş taraftarının gözünde çok daha fazla olması gerektiğini düşünüyorum. Bu sene için geçmiş olsun!
Yazarın diğer yazıları için tıklayın
onur.ilimsever@abcspor.com