Maçı seyrederken, Umut Bulut’un santrafor, Yekta Kurtuluş’un da orta sahanın ortasında ilk onbir oynadığı bir takımı sahaya süren bir teknik direktörün nasıl bir kafa yapısına sahip olduğunu anlamak için oldukça çabaladım. Sınırlarımı zorladım…Başaramadım. Sonra farkettim ki farketmiş! Maçın 30.dakikasında farketmiş(!) Yekta’nın orada yapamayacağını. Selçuk’u ön liberoya, adı geçeni de sağ öne aldı. Nitekim ikinci yarıya da Olcan’la başladı. Daha sonra geçmiş yıllardaki Galatasaray hücum hattını düşündüm ister istemez…Hani Kabze’nin, Necati’nin ya da Karan’ın dahi yedek beklediği Galatasaray’ı. Dean Sounders, Kubilay Türkyılmaz hatta Torsten Gutschow geldi aklıma dudak bükülen…Gülümsedim… Yahu hatta Mori’ye baktım sahada ter döken. Rizespordaki Lafertie’yi düşündüm. Alan, veren, indiren, duvar olan, top tutan, dribling yapan, adam geçen santraforları…Anladım ki kimileri şanslı doğuyorlar.
Şu çok net bir gerçek ki; Galatasaray devre arası kampının ardından büyük bir düşüş yaşıyor. Takımın yakaladığı ivme tamamen buharlaştı ve Prandelli dönemi performansı hortladı. Dzemaili ve Pandev’in hiç katkı verememesi, Yasin’in yakaladığı çıkışı sürdürememesi ve de Olcan’ın bir türlü geçen seneki spektaküler futbolunu sergilemeyişi Galatasaray’ın diğer handikapları olarak ön plana çıkıyor. Melo’nun son derece temposuz ve saklanarak oynadığını ve ilk 2 seneki katkısını asla vermediğini de belirtmeliyiz. Chedjou’nun dan-dun’ları ise artık iyice sırıtmaya başladı. Günümüzde Avrupa’nın sıra takımlarının stoperleri dahi bu tarz oynamıyor, ayağa çıkıyorlar. Sneijder pek sahada görünmeyip ortama ayak uydurmasına rağmen 3 tane öldürücü pas atarak yine klasını gösterdi ve hayranlık uyandırdı. Gözler yine Burak’ı aradı, yokluğu hissedildi. Olcan solbek için düşünülmesi gerektiğini oynadığı kısa sürede gösterdi ve golün asistini yaptı. Emre ehven-i şer, bir form standartı yok. Bu maçta da inişli çıkışlı bir grafik çizdi.
Eskişehir maçının hiçbir bölümünde Galatasaray oyunu kontrolü altına alamadı. Rakibine baskı kuramadı ve bir tek dahi organize atak geliştiremeden maçı bitirdi. Şampiyonluğa oynayan ezeli rakiplerinin çok uzağında bir form durumunda olduğu tescillendi.
Galatasaray takımında adeta hiçbir oyuncunun formda olmaması, hoca değişikliğinden sonra gözlemlenen pozitif oyun yapısının yerinde yeller esmesi ve tartışmalı kadro tercihleri sonucunda ite- kaka alınan puanlar, Hamzaoğlu’nun yeterliliği noktasında soru işaretleri oluşturmaya başladı. Hoca seneye Galatasaray’da kalmak istiyorsa; şampiyon yapamasa da belirli bir oyun karakteri olan, heyecan veren ve yeterli kaliteye sahip futbolcuların rol aldığı bir takım yaratmak zorunda.
Bu gece Galatasaray, pek de kapasiteli olmayan bir rakip karşısında berbat oynayarak, şansıyla 3 puan aldı. Ne kadar sevinse azdır!