Geçtiğimiz günlerde IMF kanadından yapılan açıklamada gelmekte olan krizin 1929 Buhranı’ndan bile kötü olabileceği söylenmişti. Geçen yılın üçüncü çeyreğinden beri kendini hissettirmeye başlayan ekonomik kriz, koronavirüs belası olmasa da büyük ihtimalle başka bir sebepten zaten patlayacaktı. Tabii ki ne bu yazının konusu ekonomik krizin analizi ne de krizden çıkış önerileri.
Ancak, krizden çıkış için 2008 krizinden çıkışla benzer çözüm önerileri sunulduğu da bir gerçek: bol bol para basmak. FED, 2008 krizi boyunca, kuruluşundan 2008’e kadar bastığı toplam paradan daha fazlasını piyasaya pompalamıştı. Bugün, onun da üzerine çıkacağı ve Japonya, Avrupa Merkez Bankalarının da bu yolu takip edeceği gizlenmiyor. Her krizde olduğu gibi 2008 krizinde de para altın, gümüş gibi sınırlı varlıklara gitmiş ama bunların hepsinden de önemlisi krize tepki olarak Bitcoin adı verilen merkeziyetsiz, yani herhangi bir merkez bankasına bağlı olmayan ve dolayısıyla herhangi bir regülasyona tabi olmayan bir kripto para çıkmıştı. Bitcoin ortaya çıktıktan sonra bunu pek çok altcoin izledi ve bugün artık piyasada binlerce altcoinden bahsediliyor. Bu altcoinlerin hepsinin işe yarayacağını veya ömrünü sürdüreceğini iddia edemeyiz, zira bugüne dek pek çok altcoinin (üstelik çok beklenti yaratanlar dahil) çöp olduğuna şahit olduk.
Peki, futbolla tüm bunların ne ilgisi var veya olacak? Futbolda da son yıllarda (ve ne tesadüftür ki 2008’deki parasal genişleme politikalarıyla paralel olarak) harcanan paraların ne mertebelere geldiğini tekrar tekrar yazmaya gerek yok sanırım. Sadece futbolculara ödenen bonservis ve maaşlar değil, sponsorluk bedelleri de çıldırmış durumda. Bununla beraber büyük bütçelere sahip olan kulüpler büyük scout ağları sayesinde genç yeteneklere de daha başlarını çıkardıkları anda el koyuyorlar. Dolayısıyla futbol piyasası da birkaç büyük kulübün hakimiyetindeki oligopolcü bir yapıya iyiden iyiye büründü. Nasıl Bitcoin doların ve merkez bankalarının hegemonyasına karşı bir tepki olarak ortaya çıktıysa, futbolda da bu hegemonyaya blockchain üzerinden katılımcı çözümler arayanlar mevcut.
Bu arayışlardan bir tanesi Bitcademy projesi. Amacı genç futbolculara doğrudan yatırım yapılabilmesini sağlayan bir Marketplace kurmak. Öncelikli hedefleri Asya ve Afrika pazarındaki oyuncular. Sonraki dönemlerde diğer ülke ve kıtalara da açılma projesi mevcut. İş modelleri oldukça detaylı ancak genç yetenek avına yeni bir soluk diyebiliriz kısaca. Ekibin içerisinde 2 de tanıdık yüz mevcut. Eski Sivasspor oyuncusu Kamil Grosicki ve eski Trabzonsporlu oyuncu Adrian Mierzejewski. Blockchain teknolojisi ise coinler aracılığıyla Marketplace içerisinde kullanılabileceği gibi, oyuncuların yetenek seviyelerinin belirleneceği yapay zeka uygulamasında da kullanılıyor olacak.
Futbolda blockchain teknolojisinin kullanılmasına ikinci örnek ise Chiliz. Chiliz kabaca bir fan token projesi. CHZ kısaltmasıyla kripto borsalarda görülen tokena sahip olduğunuzda anketlere katılabilir ve çeşitli ödüller kazanabilirsiniz. Türkiye’den partnerlik anlaşması imzaladıkları tek kulüp şu an için Galatasaray. Token sahibi olan Galatasaray taraftarları sezon boyunca değişik anketlere katılabiliyor, GS Storedan bazı indirimler kazanabiliyor veya takım idmanlarına katılıp imzalı orijinal forma kazanabiliyor.
Blockchain hala yeni ve potansiyeli çok yüksek bir teknoloji. 2020 ekonomik krizinde de kendilerini kanıtlamaları beklenen yatırım araçlarından biri de kripto paralar olacak. Futboldaki kullanım alanları da oldukça geniş ve hem katılımcı taraftarlığı arttırmak hem de marketing aktiviteleri için potansiyel kullanım alanları çok geniş. Birkaç yıl içerisinde futbol dünyasında blockchain teknolojisini çok daha fazla duyacağımızı düşünüyorum.
mail: onur.ilimsever@abcspor.com
twitter: @onurilimsever